Son bomba Erdoğan'a mesaj mıydı?
Uzun zaman sonra bombalı eylemler yeniden baş göstermeye başladı. Bombaların patlatıldığı yerler ise çok ilginç. Yeni Şafak yazarı Selvi'ye göre Erdoğan'a mesaj var....
Abdulkadir Selvi'nin köşe yazısı
Başbakan'a bombalı mesaj
Bu tarihleri bir yere kaydedin. 4 Mayıs 2011 20 Eylül 2011
Peki bu iki tarih size neyi hatırlatıyor?
4 Mayıs'ta Kastamonu'da Başbakanlık konvoyuna saldırı yapılmış, 1 polis memuru hayatını kaybetmişti.
O saldırıda hedef başbakan Erdoğan'dı.
20 Eylül 20011'de ise Başbakanlığın az ötesinde Kumrular'da bir araç yüklü bomba patlatılmıştı.
Başbakanlığa yakın noktalardan birinde patlayan araç 5 vatandaşımızın ölümüne neden olmuştu.
Eylemin en ilginç yanlarından biri ise, bomba yüklü araçla bölgede tur atan şahsın, başbakanlığın hemen dibindeki Güvenpark'ta aracı park edecek bir yer bulamayınca, Kumrular sokağa girmek durumunda kalmasıydı.
Yoksa iyice Başbakan'ın kulağının dibinde patlatılacaktı bombalar.
Tüm bunların üstüne Başbakan'ın ikinci ameliyatı nedeniyle 3 hafta sonra Bakanlar Kurulu toplantısı yapacağı günün sabahı hemen Başbakanlığın yanında bomba patlatılmasını ekleyin.
Ama bu kez tahrip gücü yüksek bir bomba kullanılmamış. Pet şişe içerisinde yerleştirilmiş 150 gram hafif patlayıcının kullanılması tercih edilmiş. Zaten adı üstünde "Ses bombası"
Kime ses veriliyor?
"zaman ayarlı sesli mesajın" çok dikkatli bir şekilde analiz edilmesi gerekiyor.
Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, MOBESE kaydına göre, bombayı sabah 06.20'de 30-35 yaşlarında birisinin bıraktığının belirlendiğini söyledi.
Bu çok önemli bir delil.
Çünkü Yargıtay binasıyla ilgili Ergenekon'un da bir çalışma yaptığı ortaya çıkmıştı. Ergenekon operasyonu kapsamında İşçi Partisi Genel Merkezi'nde yapılan aramada, Doğu Perinçek'e ait bilgisayarda Yargıtay'ın krokisi çıkmıştı. Ak Parti'ye açtığı kapatma davası ile sesini duyuran Abdurrahman Yalçınkaya'nın makam odasının da yer aldığı krokide çok dikkat çekici bir nokta vardı. İncelendiğinde Yargıtay'ı çok iyi tanıyan birileri çizmiş dedirtecek ayrıntıları içeriyordu kroki. Bir nokta vardı ki bugünkü patlamaya da ışık tutabilir. "Yargıtay'a suikast krokisi" olarak değerlendirilen krokilerde, nerelerde güvenlik kameralarının bulunmadığı, kameraların görmediği kör noktaların nereler olduğuna kadar varan, detaylı bilgiler mevcuttu.
O krokide yer alan bilgilerden bir bölümünü aktarmak istiyorum:
"Sarı işaretli bölgeler rahat. Buralarda güvenlik, polis, görevli yok. 6 nolu kapı tünel bölgesinde kalıyor, gece için uygun. 3 nolu kapı kilitli, ancak açıla bilir. Buradan A blok zemin katına inilir. Burası Milli Eğitim Bakanlığı ile A Blok arasında kalıyor ve araba park yeri tenha. Karargah kameraları da orayı görmüyor". Bombanın patladığı haberini alınca ilk olarak bu kör noktalardan birinin seçilip seçilmediğini araştırdım. Zaten bu olaydan sonra bölgedeki kamera sası artırılmış, kayıt sistemi güçlendirilmiş. Ayrıca Ankara Valisi kamera kaydının bulunduğunu açıkladı.
Kayıtlar ve tanıklar önemli ancak bir olayın aydınlatılması için iktidarda olmak yetmeyebilir.
Kartal Demirağ suikastı gerçekleştirdiğinde, ANAP iktidarda, Özal ise kudretli bir Başbakan'dı.
Tetiği çeken Kartal Demirağ yakalandı ancak olay aydınlatılamadı. İçişleri Bakanlığı koltuğunda Mustafa Kalemli, Müsteşarlık görevinde ise Vecdi Gönül vardı.
Vecdi Gönül," Yukarı bizi sıkıştırıyor, ben de Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'ı arıyordum. Ağar bana o kadar dövüyoruz ki, elimizde kalacak. Ancak bir türlü konuşmuyor cevabını veriyordu. Sonradan öğrendik ki, bir fiske vurulmamış"
Buradan Ağar'a bir göndermede bulunma çabası içinde değilim. Eğer üzerine gidilmezse, iktidar olmanın olayı aydınlatmaya yetmeyeceğini hatırlatmak istedim.
Vefatından kısa bir süre önce eski Başbakanlardan Ecevit'le röportaj yapıyordum.
Biraz da sitemkar bir şekilde, "Taksim olaylarından ve İzmir'deki suikast girişiminden sonra iki kez başbakan oldunuz. Size yönelik suikastleri neden aydınlatamadınız" diye sormuştum.
"Sayın Selvi çaba gösterdim. Bir yere kadar geldik karşıma bir duvar çıktı. Öbür tarafa geçemedik" yanıtını vermişti.
Başbakan Erdoğan kendisinden öncekilerden farklı olarak, karşısına çıkan duvarı yıkıp geçtiği için bugün daha güçlü bir şekilde ve dimdik ayakta.
Bu olayda ise patlayıcı küçük ama mesaj büyük.
Hemen derin devletin ya da Ergenekon'un işi ya da PKK eylemi diye üstüne bir damga vurup, "faili meçhul" torbasına atmayalım.
Bir şişenin içine 150 gram patlayıcı koyanların hedefinin, öldürme değil bir mesaj vermek olduğu açık.
Ama bu mesajı kim verdi?
1980 öncesinde AP'nin önde gelen isimlerinden Nahit Menteşe, 11 Eylül günü Kızılay'da bombaları patlatanların 12 Eylül'de darbe yapan askerler olduğunu söylemişti. Askeri vesayetin geriletilmesiyle, askerin bu gücünün kırıldığı düşünülebilir. Ama Kızılay'da hem de Başbakanlığın dibinde patlayan bombaların Başbakan Erdoğan'a yönelik bir mesaj olduğu belli.
Eğer soruşturma ciddiyetle sürdürülürse, ilginç noktalara ulaşılabilir.
Yeni Şafak