Haşim Akın
Sosyal Linç
Biz sevgi ve nefrette orta yolu tutmayı bir türlü başaramadık. Sevdik mi ölümüne severiz... Bu nedenle stadyumlarda bile “ölmeye geldik!” sloganları duyarız. Kızdık ve nefret ettik mi karşı tarafı ölümüne ezeriz.
Hele bu iş bir de sosyal medyaya düşerse... Allah şerrinden korusun! Nerede, nasıl ve hangi şartlarda çekildiği bilinmeyen görüntüler, büyük bir konuşmanın içinden cımbızla seçilip alınmış birkaç cümle, siyak ve sibakına bakılmaksızın değerlendirmeye tutulmuş bazı ifade ve tavırlar; ele alınır, dile dolanırsa… Vurun abalıya… Bu iş siyasetçiler için de böyledir, futbolcular için de… Tanıdığımız veya tanımadığımız insanlar için de…
Geçen hafta sosyal medyada elden ele yayılan bir İstanbul görüntüsü vardı. Bir bayana, ehliyetsiz araba kullandığı için trafik polisleri tarafından ceza yazılmak istenmiş. Bayanın bir öğretmen olduğu söylendi. Daha sonra da bir üniversitede öğretim görevlisi olduğu iddia edildi. Bunlar anlatılanlar… İşin gerçek yüzü bundan daha farklı ise onu da bilmiyorum... Görüntüdeki bayan, -nasıl bir halet-i ruhiye içinde yaptığını bilmediğimiz- bir dizi tepkileri verdi. Ehliyetsiz araç kullanmayı onaylamak asla mümkün değil. Trafik polislerinin kendi görevlerini yapması karşılığında şahsın öyle bir tepki vermesi doğal değil. Ama bir öğretmen olarak okulumdaki öğrencilerin öylesine nahoş görüntüleri var ki hangisini çekip sosyal medyada paylaşayım? Okula gelen velilerin bir kısım talepleri ve tavırları, aynı şekilde asla kabul görmeyecek cinsten… Hastanelere giden hastaların gösterdikleri olağandışı tepkileri yok mu? Bunların hangisini afişe etmeli?
Polisler tarafından çekildiği söylenen ve sonra sosyal medyaya servis edilen bu görüntülerdeki bayan nasıl bir linç girişimine maruz kalmıştır? Tabii bu renkli camın buğusundan her birimiz etkileniyoruz. Doğrusu ilk anda ben de meslektaşım olduğu söylenen bir bayanın tavırlarını yadırgadım ve buna ait yazılı yorum yaptım. Buradan kendisine teşekkürü bir borç bildiğim bir arkadaşımın uyarısı üzerine daha derinlemesine düşünme imkânı buldum. Kalabalığa uyarak yapılmış bir saldırıydı bu… Gerçekten helalleşmeyi zorunlu kılan bir hata…
Acaba bu görüntüleri çekip paylaşan insanlar; buradaki şahsın ailesini, sosyal çevresini, onun işini, kendine özgü bir saygınlığının olduğunu hiç düşünmediler mi? cezalar yapılan suçun cinsinden ve ona muadil olarak verilmelidir. Hastanedeki doktor, okuldaki öğretmen veya kontrol noktasındaki bir trafik polisi benzeri bir davranışın cezasını kesme yetkisine sahip değildir. Orada ceza kesilecek tek davranış vardır. O da ehliyetsiz araba kullanmak. Hukuk bunun sınırlarını belirlemiştir. Ama kendince bir savunma mekanizması geliştiren bir insanın bize göre nahoş davranışını kameraya almak, bunu servis etmek ve o şahsa sosyal medya üzerinden linç etmek, hiç de insani ve ahlaki değildir.
Bir Müslüman olarak Hz. Peygamber’in (SAV) “Kişinin her duyduğu cümleyi bir başkasına aktarması, ona yalandan müktesep bir günah olarak yeter…” hadisi şerifini herhalde sosyal medyanın girizgâh cümlesi olarak yazmalı. Zira paylaştıklarımız, yorum yaptıklarımız, beğendiğimiz ya da alaya aldıklarımız bir gün karşımıza çıkacak ve onlardan da hesaba çekileceğiz. Hiç görmediğimiz ve tanımadığımız bir insanın sosyal medyadaki görüntüsü üzerine yapılan işlemler, bize bir vebal olarak yeter.
Ülkenin güvenliği, toplumun genel ahlakı gibi herkesi ilgilendiren bir husus ve açık tehlike olmadığı sürece benzeri görüntüleri çekmek ve yaymak hem çok ayıp hem de bir kul hakkıdır. Acilen bu konuda düzenleme yapılmalıdır. Kimsenin başkasını toplumdan dışlamasına ve sosyal idama mahkûm etmesine izin verilmemeli.
Sanal hayatın da hesabı gerçektir. Hesap var hesap…