Fatma Şeref
Söylemek İçimden Gelmiyor…
Uzun bir süre konuşmayacağım sanırım. Siyasetin, hatta siyasetsizliğin kaba zehirli dili tüm yaşam alanlarımızı o kadar kirletti ki nefes alamıyoruz değil anlamlı cümle kurmak. Siyasi aktörleri kast ettiğimi zannetmeyin ya da karşı tarafı… Hayır, ben sizden bahs ediyorum. Bu ortama ne kadar katkınız oldu ise o oranda sorumlusunuz. Önemli olan önce insan, sonra toplum. Benzetme yapmak gerekirse yöneticiler bu toplum sütünün üstünde oluşan kaymak. Sütün kalitesi neyse kaymak da o kadar olur. Ya da Peygamberimizin en veciz şekilde ifade ettiği gibi “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz…”
Konun kültürel ve sosyal hayatımıza açtığı yaralar üzerinde epeyce çalışmamız gerekecek. Ama bu iklimde ne mümkün… Ayrıca belli bir aşamadan sonra anlıyoruz ki: İnsanların, gerçeği duyma payı sizin söylemenize bağlı değildir. Talep etmelerine, hak etmelerine ve layık olmalarına bağlıdır... O yüzden susmak ve eski incelikleri zarafeti nezaketi ve düşünce devinimlerini yâd etmek istiyor insan… Yoksa söyleyecek o kadar çok şey var ki belki bu fazlalık susturuyor…
En güçlü büyülerimiz sözlerimizdir; Hem inciten hem de iyileştiren sözlerimiz...
J. K. Rowling
İyi düşün! Söyleyeceğin hangi söz, sessizliği bozmaya değer?
Tibet Tabletlerinden
Düşünmek zordur. Bazı insanlar bu nedenle sadece yargılarlar...
Carl G. Jung
Bağdat'ta Dicle kenarında oturuyorduk. O sırada bir sandal içinde çalgı çalıp dans ederek çılgınca eğlenen bir grup genç yanımızdan geçti. Bu manzarayı görünce yanımızda bulunan Ma'ruf-i Kerhî Hazretlerine dönüp: " Şunlara baksanıza yüce Allah'a nasıl da açıktan isyan ediyorlar. Bunlara beddua edin" dedik. O da ellerini kaldırarak "Ey Allah’ım! Onları bu dünyada neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir..." diye dua etti."Ama efendim biz beddua etmenizi istemiştik" deyince hazret "Allah onları ahirette sevindireceği zaman kendilerine tövbe nasip eder" dedi.
İbrahim Utrûş 9. yüzyıl sufi
Ne zaman ansam ben onun anılarını,
Ne zaman ansam evini yurdunu ve geride bıraktıklarını...
Bulutlar ağlar sözlerim değdiğinde
Ve çiçekler gülümser söylediğim zaman...
O gökteki bembeyaz bir yağmur bulutu gibi güzeldi, bir çiçek gibiydi, âlimlerin güneşiydi, gözbebeğiydi, ediplerin çiçek tarhıydı, gül bahçesi... Zamanın eşsiz örneğiydi, çağının en değerli kızı...
Anne babasının sevinci, sahasının efendisi, bulunduğu meclislerin şereflisiydi...
Muhyiddin Arabî
Aslında maddenin cansız olmadığını, özünde Sema eder gibi hareket eden, dönen zerrecikler barındırdığını söylesem medresedekiler bana deli diyecek. O da önemli değil ama kendileri delirecek. Şimdi niye akıllıları deli edeyim ki? Ben medresede ders veremem...
Şems-i Tebriz'i /Makalat 1244
Tarihsel ve entelektüel atıklar, sanayi atıklarından daha büyük ve ciddi bir sorun yaratır. Yüzyıllar sürmüş olan saçmalıkların çökeltisinden bizi kim kurtaracak?
Baudrillard
Bir üstat öğrencileri ile gezinirken nehir kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince bilge, “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra bilge öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
Kalpten kalbe giden yolu kaybetmemek ümidi ile…
Okur musun?
Gözlerimden akan kelimeleri...
Tomris Uyar
Hayırlı Cumalar