Salih Sedat Ersöz
SP üst yönetimi Erbakan Hoca’nın yolunda mı?
Geçen hafta yazdığım, “Konya’da sandıktan ne çıktı” başlıklı yazımın içinde geçen Saadet Partisi ile ilgili bir paragraflık cümleler, SP’ li bazı dostlarımızın kırılmasına sebep olmuş. Düşüncelerimin daha iyi anlaşılması için bu yazının kaleme alınması vacip oldu.
Saadet Partisi’nin bilhassa Konya’da seçimlere asılmasına ve kazanmak için canla başla çalışmasına rağmen istediği neticeyi elde edememiş hatta gerilemiş olmasının tek nedeninin, Partinin üst yönetiminin tutumundan kaynaklandığını düşünüyorum. Saadet Partisi; merhum Erbakan Hocamızın kurduğu Milli Nizam Partisi ile başlayan, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi ile devam eden Milli Görüş zincirinin son halkasıdır. Erbakan Hocamızın vefatından sonra SP’nin başına getirilen Mustafa Kamalak, her ne kadar SP Genel Başkanı olarak görünse de, gerçekte partiyi Oğuzhan Asiltürk ile Şevket Kazan’ın yönettikleri bir gerçektir.
Yanlış anlaşılmamam için peşinen şunu belirtmem gerekiyor. Saadet Partisi; 13 yaşımdan itibaren, benim de yıllar boyunca uğrunda koşturduğum, faaliyetlerinde bulunduğum, görev yaptığım, ter döktüğüm, çalışırken uykusuz geceler geçirdiğim Milli Görüş çizgisinin son partisidir. Saadet Partisi içerisinde halen yer alan, yönetimlerinde bulunan, aday olan veya tabanını oluşturan kişilerin tamamını seviyorum ve onları dostlarım, kardeşlerim olarak görüyorum. Onların ihlasından, samimiyetinden ve sadakatinden asla kuşku duymuyorum. Hepsi manevi ve ahlaki değerlerimiz uğruna canlarını feda edebilecek kadar din ve vatan sevgisi ile dopdolu yürekli, cesur insanlardır.
Buraya kadar bir problem yok. Bütün mesele bundan sonra başlıyor. Kimse kusura bakmasın ama düşüncemi açıkça beyan etmek istiyorum. Saadet Partisini yöneten üst kademenin yani Genel Merkez idarecilerinin, merhum Erbakan Hocamızın yolunda olduğu görüşünde değilim ve artık bu insanların sorgulanması hatta partiden soyutlanması gerektiğine inanıyorum.
17 Aralık operasyonunun yapıldığı günlerde, Saadet Partisi Konya Teşkilâtında görev yapan bir kardeşim ile caddede karşılaşmış ve ayaküstü bir sohbet yapmıştık. Kendisine, “SP Genel Merkez yöneticilerinin, meşru hükümetin bir yargı darbesi ile yıkılması girişimi ile ilgili yaptıkları açıklamalarını ve darbe girişimine destek vermelerini nasıl karşılıyorsun?” diye bir soru sormuş ve şu cevabı almıştım: “Vallahi, Genel Başkan Yardımcılarından birisini aradım ve bu açıklamalarına katılmadığımı kendisine açıkça söyledim.” Verdiği bu cevap karşısında ben de o kardeşimi tebrik etmiştim.
Saadet Partisi’ni yönetenlerin bilhassa 17 Aralık’tan itibaren yaptıkları açıklamalar, Genel Başkan Mustafa Kamalak’ın paralel yapıyı oluşturan gruba verdiği açık destek, seçim sürecinde sık sık paralel yapının medya organlarında boy göstermesi ve meşru hükümete karşı girişilen yargı darbesini savunması, SP’nin Erbakan Hocamızın yolundan ayrıldığının yeterli bir göstergesidir ve bu adımlar tabanda da rahatsızlık oluşturmuştur.
Şunu da hemen belirtmeliyim ki, 17 Aralık denince, hükümete karşı başlatılan yargı operasyonu kadar akla yolsuzluklar da geliyor. 17 Aralık’tan hemen sonra, Ne yapılan yolsuzlukların üzerinin örtülmesine ne de milletin seçtiği meşru hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyona razı olamayacağımızı kaleme alan bir yazı yazmıştım. Yolsuzlukları mı savunmalıyız diye düşünenler için böyle bir parantez açtım ki, varsa ne yolsuzlukları ne de yolsuzluk bahanesiyle seçilmiş bir iktidarın darbeyle düşürülmesini tasvip etmediğimiz anlaşılsın.
Zamanında TV’ lerde, gazetelerde açıkça, Demirel’e, Ecevit’e ve 28 Şubat Post modern darbeyi yapanlara övgüler düzen ve onlara methiyeler yağdıran paralel yapının lideri, Erbakan Hoca için “o zatla gönül birliğimiz yok” demişti. “Bir şefaat hakkım olsa Ecevit’e kullanırım” diyen bu şahıs, Erbakan hocaya karşı hiçbir zaman sevgi duymamış, hiçbir dönemde zerre kadar destek vermemiş, aksine her zaman karşı olmuş hatta 28 Şubat döneminde, “beceremediniz, bırakın gidin” açıklamasını yapmıştı.
Bir yanda, Meclisteki başörtüsüne olan tavrı unutulmayan ve Merve Kavakçı’yı dışarı attıran Ecevit’e şefaat hakkı, diğer yanda ömrü İslami mücadele ile geçen ve bu uğurda nice zulümlere, mağduriyetlere maruz kalan Erbakan’a olanca düşmanlık… Ve de, SP’nin başındakilerin bu şahsa ve cemaatine verdiği sonsuz destek… Bütün bunlar kamuoyu önünde cereyan ederken, SP Genel Merkez Yöneticilerinin Erbakan’ın yolunda olduğu söylenebilir mi? Bir şey daha… Genel Merkez veya SP’nin derin devleti tarafından il teşkilatlarına verilen, Erbakan Hocamızın evladı Fatih Erbakan’ın davet edilmemesi ve konuşma yaptırılmaması talimatı da neyin nesidir? Fatih Erbakan’a konulan bu ambargonun sebebi nedir?
Saadet Partisi bir an önce Erbakan Hoca’nın yoluna dönmeli, her bakımdan güçlü, donanımlı, seviyeli, sevilip sayılan, tasvip edilen, etkileyici, karizmatik bir lider çıkarmalı ve ilk genel seçimde Meclise girmek için gayret etmelidir. Mutlu yarınlar efendim.
NOT: Biz seni görmeden sevdik YA RASULALLAH… Sana sayısız salat-ü selam gönderiyoruz YA NEBİYYALLAH… Seninle ve seni sevenlerle Liva-ül hamd sancağının altında buluşmayı umut ediyoruz YA HABİBALLAH… Kutlu Doğumun kutlu olsun EFENDİM.