Fatıma Nur Mücevher
Su Birikintisi…
Yağmur sonrası adımlarımı yavaşlatan bir görüntü gibi hayat. Bir su birikintisi ve yaprakları dökülmüş bir ağaç yansıması tam olarak suyun üzerinde. Adeta büyüleyici bir tablo. Sanatkar; Hz. Allah.. Her zaman olduğu gibi bu defada hayran hayran bakan,insan.
Ressamları kıskandıran bu enfes kare karşısında kısa bir tefekkür arası. Evet,bu görüntü tam olarak ömrümüze benziyor. Tam olarak ömrümüzle örtüşüyor. Ömür de öyle değil midir? Bir su birikintisindeki görüntü kadar kısa ve bir o kadar muazzam ve büyüleyici.
Üzerimize tesir eden sıkıntılar neticesinde,döktüğümüz gözyaşları da bu denli güzel tablolar oluşturur mu ruh dünyamızda?..
Yola devam ediyoruz. Bizi neyin beklediğini bilmeden ve bilmeden ardımıza bıraktıklarımızı. Bazen yoruyor yürümek,bazen yürüdüğümüz sokaklarda karşılaştığımız anılar var. Çoğu hatıra ile selamlaşamıyoruz bile. Başımızı koyup önümüze,hızlı adımlarla kaçıyoruz. Kaçtık! Bitti! Dediğimiz anda eyvah! Bir de bakmışız ki, hatıralarla dolu sokak yolumuz olmuş. Yorgunluklarımıza merhem olmuş. Tamam! Şimdi oldu. Allah, yüzleşmeden,acımadan büyümeyeceğimizi öğretiyor. Öğretiyor acıyla tedavi de mümkündür.
Bir sonbahar kahvesini almış,yudumluyor karşımızda. Sonbahar diyorum zira kışa fırsat verilmiyor. Yapraklarımız dökülüyor bir yandan. Bir yandan ayaz vuruyor sağlam yanımızı. Kar yağsa üzerimize bir nebze olsun kabulleneceğiz, kabullenip üşüyeceğiz belki de kendimize geleceğiz. Üzerimize oturmayan bu elzem libası bir çırpıda çıkaracağız. Yapışkanlığı olmayacak etiketlerimizin.
Ömür diyoruz, her şeye rağmen güzel. Olanca ihtişamıyla baş döndürse de, önümüze koyulan takozlar hızımızı yavaşlatıyor, itiraf edelim. Fakat şu da var ki; Yavaşlık dahi engelleyemez menzile ulaşma gayretimizi.
Ne diyordum? Su birikintisi, tabloları kıskandıracak güzellikteydi. Ömür gibi. Ölüm gibi.
Selam ve dua ile.