Suriye politikası başarılı mı?

Suriye politikası başarılı mı?

Suriye ile ilişkiler Türkiye’nin ‘Yeni Ortadoğu politikası’nın bel kemiğini oluşturuyor. Peki Türkiye'nin Suriye politikası başarılı mı?

Sedat Laçiner/ Star

Türkiye’nin Suriye politikası

Türkiye, Suriye için çok risk aldı, çok yatırım yaptı. Suriye, Irak’tan sonra ABD’nin hedefindeki ikinci ülkeydi. Amerika’nın tüm tehdit ve uyarılarına rağmen Türkiye bu ülkeyi adeta Amerika’nın pençeleri arasından çekti aldı. Bugün ise tıpkı Libya ve Yemen gibi Suriye de çöküyor. Nüfusları % 10’u bile bulmayan Aleviler 40 yıldır sürdürdükleri zorbalıkla-idare anlayışını bundan sonra da sürdürebileceklerini sanıyorlar. Esad Yönetimi Türkiye’nin her fırsatta dile getirdiği reformlar için çok geç kaldı. Ve Nusayriler çok iyi biliyorlar ki ülke demokratikleşirse iktidar ve tüm ayrıcalıkları ellerinden kayıp gider.

Suriye’nin çöküşü Türkiye açısından bakıldığında Libya veya Yemen’e benzemiyor. Suriye çökerse bunun Kürt sorunundan ekonomiye birçok konuda Türkiye’yi de sarsacağı aşikâr. Çünkü Suriye komşumuz olmanın ötesinde Türkiye’nin sosyal, kültürel, etnik ve ekonomik açılardan uzantısı gibi. Dahası Suriye hem coğrafi hem de kültürel açıdan Ortadoğu’nun giriş kapısı gibi. Türk ihracat malları bu ülke üzerinden diğer ülkelere taşınıyor. Tüm bu etkenlerin ışığında denebilir ki Suriye ile ilişkiler Türkiye’nin ‘Yeni Ortadoğu politikası’nın bel kemiğini oluşturuyor. Peki, Suriye çökerse bu çöküş yeni Türk dış politikasının da çöküşü anlamına gelir mi? Başka türlü soracak olur isek bazılarının iddia ettiği gibi Davutoğlu Suriye ve genel olarak Ortadoğu politikalarında başarısız mı?

Dış politikada başarı-başarısızlık muhasebesinde 3 temel ölçüt vardır: a) siyasi b) ekonomik çıkarlarınızı koruyabiliyor musunuz c) onurlu bir dış politika izliyor musunuz? Türkiye ABD’nin Suriye’ye girmesini engellerken ve Suriye’yi dış dünya ile entegre etmeye çalışırken çok haklıydı. Böylece bölgesinde ikinci bir Irak trajedisi yaşanmasına engel oldu. Sınırlar gevşetildi, ekonomik ve siyasi ilişkilerin önündeki engeller kaldırıldı. Suriye’ye Ürdün, Lübnan ve diğerleri de eklendi. Türkiye Doğu ile gelişen ilişkileri sayesinde Batı’da yaşanan ekonomik krizlerden de kendisini korumasını bildi. Ayrıca bu çabası sayesinde bölgede büyük bir saygınlık elde etti. Kısacası Türkiye’nin Suriye politikası Arap Baharı’na kadar her açıdan başarılı bir dış politikadır. En önemlisi Türkiye’nin Suriye politikası ideolojik tercihlerin ötesinde bir politikadır. Nitekim ilk yıllarda dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de ABD’nin tehditlerine rağmen Şam’ı ziyaret ederek yeni Suriye politikasına katkı vermiştir.

Arap Baharı patlak verdikten sonra Türkiye’nin Ortadoğu politikasında ciddi değişiklikler olmuştur. Ancak burada da ilkesizlikten ziyade, yeni şartlara gerekli cevapları vermek vardır. Başka bir ifade ile değişen Türkiye değil, muhatapları olmuştur. Türkiye yaşanan ayaklanmalara ve olağanüstü karmaşaya rağmen istikrarı, diyaloğu ve işbirliğini savunmaya devam etmiştir. Çatışmaların barışçıl araçlarla durdurulabilmesi için elinden gelen çabayı göstermiştir. Bir yandan diktatörlerin insan hakları ihlallerine karşı çıkılmış ve zor durumda kalan siviller risk alınarak çatışma bölgelerinden tahliye edilmiştir, diğer taraftan ise çatışan tarafları uzlaştırma gayreti içinde olunmuştur. Libya bunun iyi bir örneğidir. Türkiye bu tavrıyla zaman zaman ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamamış görünse de, günün sonunda kazanan taraf olmuştur. Mısır’da çatışmalar nedeniyle duran ekonomik ilişkilerin düzenin nispeten kurulmasıyla önceki durumundan daha iyi bir noktaya çıkması bunun göstergesidir. Suriye’de de Türkiye şu ana kadar ilkeli davranmaktadır. Sadece kendi çıkarlarını korumamakta, Suriye’nin de çıkarlarını gözetmektedir. Kısa vadede böylesine zorlu bir dış politikayı yürütmek bazı kayıplara yol açabilir. Ancak olaylar durulup, toz duman dağıldığında hem Türkiye hem de bölge kazanacaktır.