Prof. Dr. Ali Akpınar
Tabutta tesettüre bürünmek!
Camide laik olmak, tabutta tesettüre bürünmek!
Bir devlet büyüğünün cenazesine katılmak için camiye gelmiş bir grup, hep bir ağızdan laik kalacaklarını haykırıyorlar. Kendi kendime sordum, bu insanlar camiye niye gelmişler? Tabi ki sevdikleri bir insanın cenaze namazını kılmaya. Peki, cenaze namazı kılarken yahut cenaze namazı kılınan yerde laik olunur mu? Yoksa bu insanların demek istedikleri başka bir şey mi? Eğer bu insanların söyledikleri, siyasî bir slogan ise, hani camiye siyaseti sokmayacaktık!? Hani camiler, siyasî şovların yapıldığı yer olmayacaktı!?
Cami, namaz kılmak için inananların toplandıkları yer. Namaz, dinin temeli. İnsanın Yüce Yaratıcının huzuruna çıkıp, O’na yalvarıp yakarması, O’na bağlı olduğunu göstermesi. Şayet laiklik, dinden soyutlanmaksa, camide bu olmaz, hele namazda hiç olmaz.
Yok bu yapılanlar, cami dışındaki gidişata tepki ise bu tepki, sözgelimi yanlış din anlayışına, din istismarına tepki ise, bu tepkinin yeri de cami olmasa gerek. Zira camiler, dünyevî eylemlerin değil, dinsel eylemlerin yerine getirildiği yerler. Ve Allah’ın evleri diye nitelenen camiler, huzur ve sükunet ortamı olması gereken yerler.
Peygamberimiz, namaza yetişmek için koşarak ve ses çıkararak mescide gelenleri uyarmış, bir daha öyle yapmamalarını, yetişebildikleri yerden cemaate katılıp yetişemedikleri rekatları sonradan kılmalarını sıkı sıkı tembih etmiştir. Çünkü gürültü patırtı, caminin manevî atmosferini zedeler, ibadet yapanların konsantrasını bozar.
Cuma suresinde geçen, “Ey inanalar! Cuma günü, namaz için çağrıldığınızda Allah’ı anmaya koşun..”ayetindeki ‘koşun’ ifadesi, atletik bir koşu değil, dünyalıkları terk edip, bütün her şeyi ile Allah’a yönelmek demektir.
Yine camide, sözgelimi hutbe okunurken, birisi konuşsa, ona sus konuşma demek de başka bir edepsizlik olacağından yasaklanmıştır.
Camide kayıp ilanı yapmak da hoş karşılanmamıştır.
Caminin, üstü altı gibi, avlusu da cami hükmündedir.
Camiye gelen Müslüman, bütün bunların bilincindedir ve herhangi bir uyarıya bile gerek duymadan sükûnetle susar ve ibadetine koyulur.
Cenaze namazı kılmak farz-ı kifaye bir namazdır, vakit namazı ise farz-ı ayın namazdır. Yani vakit namazını her müslüman kılmalı, cenaze namazını ise bir kısım müslümanın kılması yeterlidir. Bu yüzden cenaze namazları, genellikle vakit namazlarının peşinden kılınır. Önce vakit namazı kılınır, ardından cenaze namazı kılınır.
O halde neyi nerede yapacağımızı bilmeli, mescid adabı ile bağdaşmayan aykırı davranışlarla özellikle mabetlerin saygınlığını korumalıyız.
TABUTTA TESETTÜRE BÜRÜNMEK!
Müslüman bir toplumda yaşayanlar olarak, farkında olsak da olmasak da; istesek de istemesek de İslamî kurallar hayatımızın pek çok alanında yer etmiş durumdadır. Sözgelimi, adı Müslüman olanlar, hayatlarında İslam’ı yaşamamış da olsalar ölünce cenazeleri İslamî kurallara göre kaldırılırlar. İslam kurallarına göre cenazenin kaldırılması herkesin istediği bir husustur. Kaideyi bozmayan birkaç istisna bir tarafa bırakılırsa, genelde insanımız İslamî kurallara göre cenazesinin kaldırılmasını ister. Bu da saygı duyulması gereken bir şeydir.
Emr-i Hak vakî olunca, kişi Ölüm Meleğine emaneti teslim edince, yıkanıp kefenlenmek ve camiye götürülüp musalla taşına tabutun konulması ve dua niyetiyle üzerine namaz kılınması.. Sonra omuzlar üzerinde taşınıp kıbleye yönelik olarak gömülmek..
Benim asıl merak ettiğim ise, erkek olsun kadın olsun hayatında tesettürle pek barışık olmayanların, öldükten sonra pür tesettür bir şekilde kefenlenmelerini nasıl karşıladıkları. Evet, örtünme insanlığın atası Hz. Âdem ile Hz. Havva’dan beri var olan ve dinin sürekli tavsiye ettiği bir husus. Tesettür, kadınlar gibi erkeklere de farz. Sadece sınırları biraz farklı o kadar.
Ölü erkek ise üç parça bez ile kefenlenir, kadın ise beş parça. Erkek kamis, izar ve lifafe denilen üç parçaya sarılır. Kadın ise, bunlara ilave olarak bir de başörtüsü ve göğüs örtüsüne sarılır. Yani bu beş parçadan biri de başörtüsüdür. Demek ki başörtüsü tabutta da var. Ve hayatında tesettüre/başörtüsüne karşı çıkanlar ve hatta onunla savaşanlar, ölünce başörtüsüyle kefenleneceklerini biliyorlar mı acaba?
Ya hayatlarında kıbleye hiç yönelmeyenlerin, öldükten sonra cesetlerinin kıbleye yönelik gömülmesine ne demeli?