Taraf neden Gülen belgeleriyle başladı?
Yasemin Çongar, neden önce Gülen dosyasını yayınlandığı sorusuna bakın nasıl yanıt verdi?
WikiLeaks, Amerikalı diplomatların yazışmalarını içeren belgeleri ABD'de The New York Times, İngiltere'de The Guardian, Fransa'da Le Monde, Almanya'da Der Spiegel, İspanya'da da El Pais ile paylaştı.
WikiLeaks'in Türkiye'de işbirliği yaptığı gazete Taraf oldu. Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar'ın Britanya'da WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange ile yaptığı görüşme ve imzalanan sözleşmenin ardından gazete WikiLeaks Türkiye belgelerini yayımlamaya başladı.
Yasemin Çongar, yoğunlukla 2000-2010 yıllarını kapsayan Amerikalı diplomatların yazdığı bu telgrafların, Türkiye'nin yakın tarihini anlamak için bulunmaz bir malzeme olduğuna dikkat çekiyor. Dünya gazetecilik tarihinde Wikileaks'in bir dönüm noktası olduğunu düşünüyor.
Çongar, daima dikkat çeken bir muhabir, yazdıkları merak edilen bir yazar oldu. 17 yaşında adım attığı gazeteciliğe Ankara'da Anka ve Cumhuriyet'te başladı. Londra'da BBC, Washington D.C'de Milliyet için çalıştığı yılların ardından Taraf gazetesini kuran ekibin içinde yer aldı.
T24.com.tr'den Selin Ongun, Taraf Gazetesi yazarı ve Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar'a sordu:
- Belgeler size elektronik ortamda verilmiş olmalı, değil mi?
Julian Assange, belgelerin bize ne tür yöntemlerle ve nasıl iletildiğinin, güvenlik nedeniyle bilinmesini istemiyor. Ha şunu soruyorsanız, tabii ki 24 bin sayfa bavulla taşınmadı, kamyonla da gelmedi.
11 BİN BELGENİN BİN KADARINI OKUDUM
- Assange'ın uyarıları nedeniyle "olağanüstü hâl" yaşandı mı Taraf'ta?
Bir baskın ya da elektronik kopyalara zarar gelmesi halinde bunun yedeklerinin olmasını sağladık tabii.
- 24 bin sayfa, 11 bin belge... Şimdiye dek bunların tamamını okudunuz mu?
Herhalde ben şu ana kadar 11 bin belge içinden bin kadar belgeyi baştan sona okudum. Demek ki tüm belgelerin onda birini okumuşum. Ama elbette sadece başlıkları ve konuları itibariyle 11 bin belgenin tamamını taradım. Tabii, şöyle bir kolaylık oldu. Belgeler arasında raporlar var, gizli telgraflar var, hakikaten çok enteresan tutanak türü denebilecek görüşme dökümleri var. Soru-cevap şeklinde yazılmış belgeler var. Bir de basın özeti türünde yazılmış belgeler var. Dolayısıyla basın özetlerini vs. kenara ayırıyorsunuz ilk etapta.
ÇEVİRİ İŞİNE AHMET ALTAN İLE BERABER BAŞLADIK
- 24 bin sayfanın çevirisini kim yapıyor, yapacak?
Çok dar bir ekip yapıyor.
- Bir kişi, 10 kişi, 5 kişi, ne kadar dar?
(Gülüyor) Dar bir ekip. Bu biraz kulağa komik gelecek ama ilk etapta çeviriyi sadece ben ve Ahmet Altan çalışmaya başladık. İlk anlar için öyle karar vermiştik. Ardından giderek genişleyen ama yine de dar bir ekip çeviri yapıyor diyebilirim.
NEDEN ÖNCE GÜLEN DOSYASI YAYINLANDI?
- Fethullah Gülen dosyasıyla yayıma başladınız. Tercihinizden ötürü birkaç algı oldu. Biri şuydu: "Cemaatin gazetesi Taraf" tartışmasını sonlandırmak için Gülen dosyasıyla başladınız?
Biz bu kadar hesapçı insanlar değiliz. Sonuçta Türkiye'nin yakın tarihine uzanan, 1994'e kadar giden, ama yoğun olarak 2000-2010 arası yazılmış telgraflar bunlar. Son 10 yılda Türkiye'deki olaylarla ilgili Amerikalılar ne düşündüler, Türklerden neler dinlediler, bunları nasıl yorumladılar; bu belgeler bunu gösteriyor. Bu kadar yıl gazetecilik yapan biri olarak bu belgelere bakınca ben neyi merak ediyorum?
Mesela ben Amerika'nın 1 Mart tezkeresindeki tepkisini, öncesindeki pazarlıkları, sonra yaşanan hayal kırıklıklarını, bunu diplomatların merkeze nasıl yansıttıklarını merak ederim. Başka neyi merak ederim? Amerika'nın PKK ile ilişkisini, Amerika'nın 27 Nisan'a, 28 Şubat'a bakışını merak ederim. Kişiler üzerinden gidecek olursak, Başbakan Erdoğan'a nasıl baktıklarını merak ederim. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e, İlker Başbuğ'a nasıl baktıklarını merak ederim.
Bütün bunların ötesinde hakikaten Amerika-Fethullah Gülen ilişkisi benim çok merak ettiğim bir ilişki. Hem okur olarak, hem gazeteci olarak. Nihayetinde bugüne dek yazdıklarım ortada. Fethullah Gülen ile söyleşi yapan da bir gazeteciyim, Amerika'da yaşadığım dönemde Amerikalılara Gülen'e nasıl baktıklarını defalarca sormuş bir gazeteciyim. Ne cevaplar verildiğini biliyorum. Ama bunun ötesinde bir bağlantı, yakınlık, düşmanlık var mı? Açıkçası bu soruların cevaplarını çok fazla bilmiyoruz.
Fakat belgeler taranınca gördük ki, Fethullah Gülen'e, okullarına, cemaate ayrılmış 20 kadar telgraf var. Onlara bakmak, o nüansları görmek, nasıl bir ilişki olduğunu kavramak açısından önemliydi. Biz de bunu yayımladık.
'Benimle ve Ahmet Altan'la ilgili belgeleri de eksiksiz yayımlayacağız'
- Gazetede yayımlanacak belgeler neye göre seçilecek?
İlginç olan, haber olan her şeyi yayımlayacağız. Birçok kişinin aklından, "Acaba kendileri ile ilgili olanları yayımlayacaklar mı" gibi şeyler geçiyor. Mesela "WikiLeaks belgelerinde Taraf, Ahmet Altan, Yasemin Çongar" bunları da eksiksiz yayımlayacağız.
- Amerikalı diplomatlar sizin için şaşırtıcı telgraflar yazmış mı?
Şu ana kadar okuduklarım içinde Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Taraf'la ilgili olarak Amerikalıların söyledikleri arasında beni şaşırtan bir şey yok. Az sayıda belgede Taraf liberal bir gazete, ama çoğu belgede solcu olarak tanımlanıyor. O kadarını söyleyeyim.
- Ertuğrul Özkök açık bir dille "Lütfen beni uykusuz bırakmayın" diye yazmıştı. Ama merak edeni de çok; bu belgelerde gazeteciler ne kadar var?
Çok var. Bütün dünyada olduğu gibi diplomatlar ve gazeteciler konuşur. Yemek yerler, kahve içerler. Gazeteciler haberlerine malzeme olabilecek bilgiler, diplomatlar da telgraflar için bilgiler almaya çalışır. Bunun örnekleri var.
- İsim vermenizi beklemiyoruz fakat bu ilişkinin ötesine geçilen durumlar var mı?
Gayet normal, medeni bir gazetecilik ilişkisi içinde, işini yapan ve diplomatlarla sohbetlerde görüşlerini yansıtan çok sayıda meslektaşımız olduğunu gördük.
'Ertuğrul Özkök'ün uykuları kaçmasın'
-"Uykuları kaçmasın" diyorsunuz?
Ertuğrul Özkök'ün uykuları bu nedenle kaçmasın. Gazeteci-diplomat görüşmelerinden yansıyan notlar dışında medya ile ilgili şu var; Amerikalıların Türk medyası üzerine ve Türk medya patronları üzerine yazdıkları telgraflarda bazı medya patronu figürleri üzerinde özellikle durdukları, onlar hakkında kimin ne konuştuğu, bu patronların iş bağlantılarının-hükümetle ilişkilerinin neler olduğunu anlamaya, kavramaya çalıştıkları görülüyor. Amerikalı diplomatların bir de böyle bir ilgisi var. Şunu samimiyetle söyleyebilirim; şu ana kadar okuduklarım içinde gazetecilerle ilgili beni çok büyük şaşkınlığa uğratan bir şey görmedim ben.