Taraf'ın kasası Soros mu Gülen mi
Ulusalcı dedikodu soruldu: Taraf'ın elinde yeni plan var mı? Gülen'den destek alıyorlar mı?
Darbe planı haberleriyle gündeme oturan Taraf Gazetesi'nin elinde yeni plan var mı? Fethullah Gülen'den destek görüyorlar mı? İşte Yasemin Çongar, Today's Zaman'a röportaj verdi.. İşte yanıtları..
Belgeler size ne zaman geldi, ne zaman okumaya başladınız, okurken neler hissettiniz?
Çok önce elimize geçti ve biz rahat rahat oturup okuduk diye bir şey yok. Belgeler elimize geçen hafta geldi. 6-7 kişi oturup okumaya başladık. Belgeler sayfa olarak çok ama planların, senaryoların olduğu metinler daha az. Sayfaların çok olmasının bir nedeni olağanüstü fişlemeler var. Türkiye'de her kamu kurumunda, başbakanlıkta veya bir kamu kurumunda kimlerin gözaltına alınacağının tam listesi var; dışişleri diplomatlarının askerle ilişkilerine göre fişlenmesi; bunlar yüzlerce sayfa. Biz öncelikle plan, senaryo ve bu girişimi ortaya çıkaran belgeler üzerinde yoğunlaştık. Tamamen rutine uygun bir seminer yapılmış, onun bir ses kaydı ve 175 sayfalık bir dökümü var. Ve o seminerde nasıl rutinin dışına çıkıldığını gösteriyor.
5-7 Mart 2003'de Selimiye Kışlası'nda olan. Evet, iç tehdit öne alınıyor. Önümüze çeşitli CD'lerde 100'den fazla dosya, o dosyaların her biri yüzlerce sayfalık doküman geldi. Sırayla okumaya başladık çok yoğun şekilde. Esas sorunun cevabı şu: Dehşete kapıldık. Bir iyi tarafı da, ne kadar bu kadarı da olmaz denen planlar çıksa da biz hala dehşete kapılmaya devam ediyoruz.
NEDEN HEP TARAF'TA ÇIKIYOR
Bu tür belgeler neden hep Taraf'a geliyor ya da neden hep Taraf bu tür belgeleri yayınlıyor?
Daha ziyade verenlere sormak lazım ama Taraf iki yılı aştı çıkıyor, bu tür belgeleri yayınlayan, tabu olan kurumları sorgulamaktan ve onları sorgular nitelikteki belgeleri yayınlamaktan çekinmeyen bir gazete oldu. Bu tür belgeler başka gazetelere gidiyor mu bilmiyorum, gidiyorsa da yayınlamıyorlar. Haberciliklerinden bunu görüyoruz. Kafes Eylem Planı'nı da Taraf yayınladı, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı da ilk Taraf yayınladı, Ergenekon'a konu olan bir çok belgeyi de, örneğin Lahika belgesi ve Cumhuriyet Çalışma Belgesi'ni de Taraf yayınladı, Ergenekon iddianameleri daha hazırlanmadan bugün iddianamelere konu olan belgeler Taraf'da yayınlanmıştı.
KAÇ DAVA AÇILDI
Taraf'a açılmış davaların sayısı kaçı buldu?
Toplam olarak 100'ü geçti. Benim kişisel olarak hakkımda sanıyorum 7 ya da 8 dava var. Bir tanesinden, Abdurrahman Yalçınkaya yargıya hakaretten bir dava açmıştı, AK Parti'nin kapatılma cezasını eleştirmemden dolayı, ondan beraat ettim. Diğerleri de gizliliği ihlal, devlete hakaret, yargıya hakaret, suçu ve suçluyu övme gibi çeşitli suçlardan yargılanıyorum. Ahmet Altan'ın da en az o sayıda davası var. Muhabir arkadaşlarımızın çok sayıda davası var ve bunların çoğu da ya yargıya eleştiri, ya orduya eleştiri ya da Kürt meselesinde genel gidişatı ve genel politikaları eleştiri ya da devletin gizliliğini ifşa suçları davaları. Yani bir kişisel hakaret davası ya da iftira davası değil.
Bunlara karşı Türkiye'de meslek örgütlerinden pek bir dayanışma görülmüyor. Uluslararası meslek örgütleri nasıl bu açıdan?
Uluslararası basın örgütleri Türkiye'de duruma baktıkları zaman bütün bu davaları görüyorlar, ses çıkarıyorlar. Hemen her gazetede çalışan, her grupta çalışan bir çok meslektaşımızdan dayanışma görüyoruz. Somut bir eylem olmasa da dostluk görüyoruz. Bir de şu var yargı, ordu, devlet eleştirildiği zaman açılan bütün davalara ses çıkarmayan ama bir vergi cezası üzerinden bütün basın özgürlüğü ayaklar altında kampanyası yapan geniş bir kesim var. Bu beni sadece güldürüyor açıkçası. En azından illegal olduğu henüz kanıtlanmamış bir vergi cezasının çok büyük bir baskı unsuru olduğu kabul edilebiliyor ve üzerinden basın üzerinde müthiş bir baskı olduğu iddiası ortaya atılabiliyor ama diğer davalar görülmüyor. Özellikle o gazetelerde, özellikle Hürriyet'te ve o grubun gazetelerinde bu davalar bazı köşe yazarlarının çabalarıyla dile getiriliyor ama onun dışında görülmüyor.
UYDURMA DİYORLARDI
Taraf ilk defa bu belgeleri yayınlamaya başladığında diğer basın görmüyordu pek, şimdi daha çok gazete görüyor bu haberleri değil mi?
Hürriyet çok küçük görmüş 1'den, yalanlama üzerinden. Diğer bütün gazetelerde hemen hemen manşet. Milliyet'te geniş bir şekilde manşet. Star'da öyle, Sabah ve Zaman'da var. Ergenekon'la ilgili yazmaya başladığımız zaman, Ergenekon adını taşıyan ilk belgeyi Taraf yayınlamıştı, birinci iddianame bile çıkmamıştı. O zaman "peri masalı, hayaller dünyasında geziyorlar, masalarında oturmuş yazmışlar" gibi bir sürü şey yazıldı. Sonra bir dava konusu oldu. Ergenekon'dan asrın davası diye söz edilmeye başlandı. Bugün eleştirseler de eleştirmeseler de herkes Türkiye'nin en önemli konularından birinin bugün Ergenekon davası olduğunu biliyor. En başta tamamen uydurma diye bahsediyorlardı. Taraf'ta veya herhangi bir gazetede herhangi bir gazetecinin bunları uydurması için deli olması lazım. Bu belgeler bir şekilde devlet içindeki bir değişimin sancılarının da sonucu olarak ortalığa dökülmeye başladı. Uzun süre derinliklerde kalmış sır ortalığa saçılıyor. Biz bu sırların ulaşabildiğimiz kadarını deşiyoruz, aydınlatmaya çalışıyoruz, tartışıyoruz. Şimdi o peri masalı dedikleri dava çerçevesinde tutuklu generaller var.
Hala Ergenekon uydurma diyenler var.
Tabi ama sonuçta bir dava var. Eğer Türkiye'nin sivil kurumlarının hiçbirine güvenmeyip sadece orduya ve orduya yakın bir kesime güvenen bir dünya görüşü varsa bilemem, belki her şey uydurma. Uydurma diyenlere şunu diyorum, Türkiye'de 17,000 faili meçhul var, Türkiye'de hala çözümlenmemiş sayısız siyasi süikast var. Bunlar oldu, bombalama eylemleri oldu, Türkiye'de darbeler oldu, darbe planları oldu ve bunları birileri yaptı. Çözülmemiş süikastlerde dünyanın neresinde olursa olsun, devlet içinde birileri işbirliği yapmıştır. Bu Amerika'da Kennedy süikastı için de geçerli. Türkiye'de Uğur Mumcu dahil, Abdi İpekçi dahil, Hrant Dink dahil bütün siyasi süikastler için geçerli, ortada bir bilanço var, akıtılmış bir kan var, süren bir savaş var ve o savaşın çözüm aşamasına gelindiği noktalarda o savaşı provakae etmiş 33 asker olayı gibi eylemler var. Ortada bu kadar kan varken, birileri bunları uydurdu denilemez. Burası öyle bir ülke olmasaydı, evet o cinayetler, darbeler hiç olmadı bu iddialar peri masalı, burada böyle şeyler olmaz diyebilirdiniz. Ama burada gerçek bir ülkenin, gerçek suçlarından, gerçek kanından söz ediyoruz.
TEHDİT VAR ÖNLEM YOK
Tehditler alıyor musunuz?
Zaman zaman ciddiye almamız gereken tehditler oldu. Bunların büyük bölümünü avukatlarımız aracılığıyla savcılığa intikal ettirdik. Onun dışında normal bir gazetenin güvenlik düzenlemesi burada da var. Ama korumalarla gezmek, olağanüstü önlemler almak gibi şeyler yapmıyoruz. Biraz dikkatli oluyoruz. Ara sıra özel güvenlik ya da polis dikkatli olun, tehdit algısı var diye uyardıkları oldu. Sonuçta gazeteciyiz, işimizi yapıyoruz. Yaptığımız sabah uyanıp işimize gelmek ve akşam da evimize gitmek. Yasadışı görüşmeler yapmıyoruz, casusluk yapmıyoruz, bir takım binalara girip belge çalmıyoruz. Yakalanacak bir şeyimiz yok. Şunu da biliyoruz, yasal kararlara dayanmadan telefonlarımız dinleniyor ve e-maillerimiz izleniyor. Muhtemelen şu anda yaptığımız söyleş bu odanın dinlenmesi aracılığıyla dinleniyor. Bundan da çekinmiyoruz. Bizi dinleyenler, e-maillerimizi izleyenler en fazla çeşitli kişilerle samimiyet derecemizi, şakalaşma biçimimizi – evet, bu da özel hayata müdahale – görüyorlardır. Ama onun dışında gazetecilik dışı bir faaliyet görmeyecekler. Dolayısıyla kaçacak, çekinecek, saklanacak bir durum yok. Ama Türkiye gazetecilerin öldürüldüğü bir ülke, bunu da biliyoruz. Ya Türkiye'de gazetecilik yapmayacaksın, ya korkarak yapacaksın ve hiç tehlikeli alanlara bulaşmayacaksın, ya da gönlünden geçtiği gibi yapıp kötü bir şey olmaması için dua edeceksin.
Balyoz'dan sonra tehdit oldu mu?
Özel bir tehdit olmadı.
Elde bekleyen başka çarpıcı belgeler var mı?
Hiç belge bekletmiyoruz. Bu konularda aktif çalışan muhabir arkadaşlarımız var. Onların haber kaynakları var. Konuşuyor, soruyorlar. Balyozda camiyle ilgili bir şey konuşuluyor ve onun üzerine gidip daha fazla bir şey buluyorlar ya da Balyoz'da adı geçen bir komutanı soruşturuyorlar. Elimizde belge tutmuyoruz. İyi bilgi varsa kullanıyoruz, yoksa atıyoruz. 25 yıllık gazeteciyim, şuna çok rastladım, bildikleri enteresan toplantılarda duyduklarını not alan, günlüğünü tutan – şimdi davalara bile konu oluyor – gazeteciler var ama bunları hiç yazmamış. Genelkurmay'da toplantılara katılmış, anlatılanları yazmamış. Veya bir siyasetçi hakkında yolsuzluk dosyasına ulaşmış ama yazmamış, üzerine gitmemiş. Bazen şöyle şeylerle de karşılaştık. Başka gazetelerden arkadaşlarımızın, yayınladığımız belge için bize geldi ama biz yayınlamadık dediği oldu. Biz öyle yapmıyoruz. Eğer kendi kaynaklarımızdan bunun bir doğruluk derecesi olduğuna ulaşabiliyorsak ve bu da kamuoyunun ilgisini çekecek, bilmesi gereken bir şeyse zaten yayınlıyoruz.
GÜLEN'DEN DESTEK ALIYOR MUSUNUZ
Hala Taraf'a Fethullah Gülen'in desteği var mı diye soranlar oluyor? Var mı?
Fethullah hoca bize maddi bir destek vermiyor. Gazeteyi görüp görmediğini, Taraf'ı okuyup okumadığını da açıkçası bilmiyorum. Kanıtlamaya çalışmak da komik. Bizim banka hesaplarımız denetleniyor. Bütün yazışmalarımız izleniyor. Bu dedikoduları çıkaranlar, sadece Fethullah da değil, işte George Soros, yok efendim CIA, benim İsrail ordusunda 21 yaşında görev yaptığıma kadar, hakkımızda çıkarılan dedikodular var, bunların çoğu gülüp geçilecek şeyler. Biz küçük bir gazeteyiz, az parası olan bir gazeteyiz.
Mali zorluklar sürüyor mu?
Sürüyor. Gazeteyi çok kıt kanaat çıkarıyoruz. Patron, Başar Bey, bu kadar büyük zararı göze almasaydı, ya da bir noktada dur deseydi, ki o noktaya birkaç kere geldik, biz bugün gazeteyi çıkaramazdık. Hep direndi, kredilerle, ve bu gazeteye inandı, bu gazetenin bir şekilde ayakta duracağına inandı. Giderimiz çok düşük olduğu için, satış rakamıyla iyi kötü kendini döndüren bir noktaya geldi gazete. Tiraj 50-55-60 bin arasında oynuyor. Fena olmayan bir rakam. Az basıyoruz, az dağıtıyoruz. Bu kemiksiz bir satış yani promosyon içermiyor, bizim abonelik sistemimiz yok. Doğrudan bayi satışı. Tabi daha iyi olmasını istiyoruz ama birikmiş borçlarımız var. Halen onları ödüyoruz. Şu da var, bu gazetede başka herhangi bir gazetede çalışsa şu anda kazandığının dört, beş katı para alacak pek çok deneyimli gazeteci çalışıyor. Çok değerli bir yazar kadromuz var. Başka yerlerde çalışsalar buradan aldıkları ya da çoğu zaman alamadıkları paranın kat kat üstünü alabilirler. Taraf'ta çalışmanın bir ayrıcalığı, bir özgürlüğü var. Bu özgürlük çoğumuzun maddi olanaklardan vazgeçmemizi sağladı. Bize birileri destek olsa herhalde daha iyi yaşardık...
Amerika'dan döndüğün zaman Türkiye'de bu kadar heyecanlı bir gazetecilik hayatın olacağını tahmin ediyor muydun?
Bu gazeteye katılmak için döndüm ama açıkçası bu gazetenin bu kadar uzun süre ayakta kalabileceğini tahmin etmiyordum. 30-35 bini aşan bir satış rakamına bu kadar çabuk ulaşacağını tahmin etmiyordum, bu kadar çok ses getireceğini tahmin etmiyordum ve Türkiye'nin genel olarak değişim ivmesinin arttığı bir ortamda o ivmeyle bu kadar uyumlu hatta o ivmeyi arttıran bir rol oynayabileceğini bu kadar tahmin etmiyordum. Çok eksiklerimiz var, onu da söyleyeyim. Gazetede yapmak istediğimiz bir sürü şeyi yapamıyoruz. Dünyayı çok daha iyi izleyen bir gazete yapmayı istiyoruz başından beri. Şimdi "Le Monde diplomatique" ile bir anlaşma yaptık ve onu Türkçe basarak ek vermeye başladık. Taraf sadece orduyu eleştirsin, başka bir şey yapmasın diye isteyen bir gazete değil. İyi bir kültür sayfası olsun, iyi dış haberler yapsın, yavaş yavaş magazin yapmaya başlasın, eklerimiz olsun istiyoruz. Maddi olanaksızlıklar nedeniyle Avrupa'da, Washington'da muhabirin olamıyor, bir sürü olayı yerinde izleyemiyorsun, ekler çıkaramıyorsun, kağıt alamıyorsun, vs. Ama bu sınırlılıklar içinde yapabileceğimizin gerçekten iyisini yaptığımızı düşünüyorum. Hatta tahminlerimi aşan şekilde yaptığımızı düşünüyorum.
Beklentilerinin daha aşağıda olduğunu söylüyorsun.
Döndüğüm zaman 2007 Eylülüydü galiba. Böyle bir Ergenekon davası yaşanacak, bu kadar ileri gidilecek, ordunun bu sorgulanamaz tavrı bu kadar geniş bir şekilde sorgulanmaya başlanacak, Kürt meselesi konusunda bir açılım olacak ve bu savaşı artık bitirmek, PKK'yı dağdan indirmeye dönük kültürel ve siyasal anlamda, hatta anayasal anlamda değişikliklerin de tartışıldığı bir ortama bu kadar hızlı gideceğimizi çok da fazla düşünmüyordum. Hep bu değişime inanıyordum, bunun için konuşmak, yazmak, çizmek, bağırmak gerektiğini düşünüyordum. Ama bu kadar dalga dalga yayılacağını bilemiyordum. Ordu içinde ordunun değişmesini isteyen insanlar var, gazeteciliğin değişmesini isteyen insanlar var, sadece Taraf değil, Taraf'ın yaptığını başka gazetelerde yapmaya çalışan çok sayıda meslektaşımız var, yargı içinde bu böyle, hukukçular arasında böyle, siyasiler arasında böyle. Bunun giderek bir sinerji oluşturduğunu görüyorum. İnsan görmeden bunun böyle olabileceğini bilemiyor. (Today's Zaman)