Tatlıses Başbakan'a Kürtçe türkü söylesin
Tatlıses'ten bir ricam var: Başbakan'a Dolmabahçe'de “Agir Ketiye Dilemin”i söylesin. Kürtçe “Yüreğime ateş düştü” diye ağıt yaksın
Hükümet bir süredir frene bastığı Demokratik Açılım konusunda yeniden gaza basmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda da sanatçılarla görüşecek olan hükümet, sanatçılardan da deste isteyecek. Milliyet yazarı Can Dündar da hükümetin çağırdığı isimlerden İbrahim Tatlıses'ten bir ricada bulundu. 'Başbakan’a Dolmabahçe’de “Agir Ketiye Dilemin”i söylesin' ricası.
İşte Can Dündar'ın İbrahim Tatlıses'ten ricasını anlattığı o yazı:
Başbakan’la İstanbul’daki “açılım toplantısı”nda buluşacak olan İbrahim Tatlıses’ten bir ricam var:
Başbakan’a Dolmabahçe’de “Agir Ketiye Dilemin”i söylesin. Kürtçe “Yüreğime ateş düştü” diye ağıt yaksın.
Sonra desin ki:
KÜRTÇE TÜRKÜ SÖYLEDİ DİYE POLİS KURŞUNLADI
“Siz bizi Kürt açılımı için çağırdınız buraya... Ama biliyor musunuz ki, Ankara’da daha 2 ay önce 29 yaşında bir genç, bir doğum gününde, benim söylediğim bu türküyü bir türkü barda söylediği için polis tarafından kurşunlandı.”
Desin ki:
“İşletme okumuştu Emrah Gezer... Ölmese Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi’nin Diyarbakır İl Başkanı olacaktı. Polisin sıktığı 15 kurşundan birini sırtından çıkardılar.”
Desin ki:
“Tek suçu, sizin ‘Artık serbest’ dediğiniz, bizim her gün, her mekânda rahatça söylediğimiz türküyü mırıldanmaktı.”
Ve sorsun:
“Kürtçe teoride serbest, pratikte yasak mı? Nasıl söndüreceğiz şimdi Emrah’ın babasının yüreğine düşen ateşi?
* * *
UĞUR YÜCEL DE ANLATSIN
Bir hafta sonra sinemacılarla toplanacakmış Başbakan...
O toplantıya katılacaksa Uğur Yücel’den bir ricam var.
O ki savaştan dönen askerlerin “Güneydoğu sendromu”nu önce “Yazı-Tura’”da mükemmelen anlatmıştı; şimdi de “Ejder Kapanı”nda getiriyor gündeme...
“Göze göz” diye diye körleştirilmiş, “kana kan” diye diye yek diğerine düşman edilmiş bir toplumun savaş yaralarına, rehabilitasyon ihtiyacına dikkat çekiyor.
İsterim ki o da Emrah’ı vuran polisin Güneydoğu’da 10 yıl Özel Harekât Tim’inde görev yaptığını söylesin.
“Kürtçenin uzun süre ‘düşmanın dili’ diye belletildiği bir coğrafyada onca yıl savaştıktan sonra Çankaya’da bir karakola atanınca, görev başında olmadığı halde duyduğu bir Kürtçe türkü karşısında elinin nasıl silaha gittiğini” anlatsın.
Her iki taraftaki bu öfke gemlenmeden, bu kin söndürülmeden açılımın ne kadar zor olacağından bahsetsin.
Amerika’nın Vietnam gazileri için uyguladığı “savaş sonrası stres bozukluğu” programlarını anlatsın.
Hiç gündemde değil; ama yaraları sarmak için dağdan inen herkese psikolojik tedavi uygulamanın şart olduğunu hatırlatsın.
* * *
HÜKÜMET YAZARLARLA DA GÖRÜŞECEK
Sonraki hafta da yazarlar buluşacakmış Başbakan’la...
Davetli listesinde Adalet Ağaoğlu’nun adını gördüm.
O, adı gibi adaletlidir. Her daim hakkı yenilenin safında, ezilenin yanında bir barış meleğidir.
İsterim ki, Emrah’ın babasının şu satırlarını Başbakan’a iletsin:
“Oğluma Kürtçe türkü söyledi diye ateş eden polis eminim ki, kendini Cudi’de, Gabar’da, Lice’de, Silvan’da hissediyordu. Son 2 yılda polis kurşunuyla katledilen gençlerimizin sayısı benim oğlumla beraber 79 oldu. Nasıl olur da, Güneydoğu’dan yeni dönmüş bir polis memuru, Çankaya’da normal bir polis karakoluna tayin edilebilir?
Bizlerin yüreğine ateş düştü. Bundan sonra başkalarının yanmaması, başka ana babaların ağlamaması için bu tür görevlerde bulunmuş güvenlikçilere mutlaka ruhsal tedavi verilmesi gerekmiyor mu?”
* * *
Yeni bir dönemin açılabilmesi için, eski dönemin nifak tohumlarının bir daha filizlenemeyecek kadar derine gömülmesi ve yerine kardeşlik tohumları ekilmesi gerekiyor.
Bu ekim, sanatçıya düşer.
Onlara güveniyoruz.