Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Ticaret Ahlakı

Kur’an’da ‘aldatmak’ kelimesi; sözü-özüne uymayan, içi başka, dışı başka diye tanımlanabilen münafıkların bir davranışı olarak nitelendirilmiştir. (el-Münafikûn, 8) Müslüman ise; özü-sözü bir, doğruluğu bütün hayatı boyunca her alanda ilke edinmiş kimsedir. Çünkü mü’min demek, kendisine güvenilen kimse anlamına gelir. O halde mü’min tüccar, iş adamı, fabrika sahibi, sıfatının anlamını; işine, ticaretine, insanlar arası ekonomik ilişkilerine yansıtmalı, kesinlikle dürüstlük ve doğruluktan ayrılmamalıdır. Hele hele müşteriyi kandırmak adına, yalan, dolan ve gizleme gibi malın kusurlarını örtmeye asla tevessül etmemelidir. Çünkü dürüstlükten ayrılan kimse şahsiyetini ve itibarını kaybeder. İslam’da, emek ve helâl yollardan, belli bir güç harcanarak elde edilen kazanç her türlü saygının üzerindedir. Maddi kazanç kadar, insanın itibarını kazanması da büyük bir değerdir. Hayatın bütün alanlarında olduğu gibi ticari hayatta da ahlakî ilkelere uyulmalıdır.

 

Müslüman, misyon sahibi bir kimsedir. Hayatının her alanında inancını temsil etmelidir. Bu da bir davet ve tebliğ olayıdır. Bu sebeple ticaret sistemini, âhirette alnının akıyla hesap verebileceği bir iman anlayışı üzerine kurmalıdır. Müşterisini aldatan kimseler Kur’an’da şöyle uyarılır, ikaz edilir:

 

“İnsanlardan, kendileri bir şeyi ölçerek aldıkları zaman tam alan;

Ama onlara bir şeyi ölçüp-tartarak verdiklerinde eksik tutan kimselerin vay haline!

Bunlar büyük bir günde tekrar dirileceklerini sanmıyorlar mı?

O gün insanlar âlemlerin rabbinin huzurunda dururlar.” (el-Mutaffifin, 1-6).

 

Hz. Peygamber, Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman, Medine’de Yahudi ve Hıristiyan gibi değişik din mensupları bir arada yaşıyordu. Onlar içerisinde Medine çarşısında hayatını ticaretle sürdüren ama ölçü ve tartıda hile yapan esnaftan bazı kimseler vardı. Yukarıdaki âyetler onlar hakkında indirildi. Bu âyetlerin muhatap aldığı kitle her ne kadar özelse de, hükmü ve muhatap alanı evrenseldir. İster Müslüman, isterse gayr-i Müslim olsun, ticari hayatta tüketiciyi kandırma ya da aldatma içerisinde bulunan herkesi içerisine alır.

 

Kur’an’ın 83. suresine isim olmuş el-Mutaffifîn kelimesi; hem ölçme ve tartmada, hem malın ayıbını gösterme ve gizlemede ve hem insaflı olmayı istemede ve hem de hakkı almada eksik yapmayı içine alır. Mutaffifin Suresi’nin ana mesajı;  ticari hayatın ana damarını oluşturan ‘ölçü ve tartıda’ hile yapan kimselere karşı mücadeledir. Bu mücadele de temel uyarı, âhirette ortaya çıkacak acıklı durum hatırlatılarak, haksızlık yapanlar bundan alıkonulmaya çalışılmaktadır. Ölçü ve tartıda müşteriyi aldatmak, aynı zamanda üzeri örtülü, adı konulmamış bir hırsızlıktır. Bu sebeple Kur’an en büyük hak ihlali olan ölçüde ve tartıda hile yapmayı yasaklar. Çünkü kendisi için hoşlanmadığı bir şeyi, Müslüman kardeşi için arzu eden bir kimse insaflı değildir. Kendi hakkını insanlardan isterken, bu hakkı kendisi için istediği gibi, başkaları için de istemelidir.

 

Dinimizde, tartılan malın müşterinin lehine olabilecek şekilde biraz ağır tartılması güzel görülmüştür. Bunun sebebi, kul hakkının alıcıya geçmemesi içindir.

Bir Müslüman tüccar, müşterisine satacağı nesnelerde süte su, tereyağına margarin vb. karıştırmak gibi hile yapmamalıdır. Ayrıca satılan malın, ayıp ve kusurlarından müşteri mutlaka bilgilendirilmelidir. Özürlü olan mal, özrü gizlenerek sağlam mal fiyatına satılmamalıdır. 

 

Öte yandan alış-veriş yaparken yemin etmek de doğru değildir.

Unutmayalım ki, ticari hayatında dürüst tüccar; peygamberler, sadıklar ve şehitlerle beraberdir.

Ne mutlu o tüccara ki, ticaretinde hak-hukuk ölçülerini gözettiği için Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerle beraber olma liyakatini elde etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.