TSK mi yoksa Cübbeli mi modern?

TSK mi yoksa Cübbeli mi modern?

Teknoloji kullanımı ile en ileri kurum olunuyorsa, jet skiye binen Cüppeli Ahmet Hoca da bu kategoriye giriyor mu?

İnternethaber yazarı Nazım Alpman yorumluyor...

Balyoz Harekât Planı için Genelkurmay Başkanlığı"nın yaptığı açıklamayı kurumun sitesinden okuduktan sonra aklıma değerli ustam Milliyet"ten Teoman Erel"in eşsiz makalesi geldi.

12 Eylül"ün ilk aylarıydı. Askerler her yere ve her şeye el atmışlardı.

Askerlerin asla anlamadıkları ve anlayamayacakları konular üzerinde çalıştıklarını öğrenen akıl fikir sahibi insanlar yapılanları basit bir eyleme benzetiyorlardı:

-Diş macununu sıktıktan sonra tekrar yerine koyamazsınız!

Askerler azimliydi, emir komuta zinciri içinde onu da yapabileceklerine inanıyorlardı.

Değerli gazeteci büyüğümüz Teoman Erel, askerlerin sivil alandaki başarılarını takdir eden yazısını şöyle örneklerle süslemişti:

“Arızalanıp olduğu yerde kalan cipini, kendi konvoydaki üç araçtan söktüğü parçalarla onarıp yoluna devam eden bir yüzbaşı, hedefine doğru ilerlerken sivillerin bunları nasıl yapamadığını bir türlü anlayamıyordu!!!”

Askerlerin “emir demiri keser” mantığı ile her şeyi nasıl yapabildiklerini anlatan en güzel örnekti… Çünkü kimse, bölük komutanına üç aracı yolda bıraktıklarını söylemeye cesaret edemiyordu. O da önüne bakarak ilerliyordu.

Askerlerin böylesi pohpohlanmaya ne kadar ihtiyaçları vardı bilemiyorum. Ama basında sık sık şu vurgu eksik olmuyordu:

-Türkiye"nin en modern kurumu Ordu!..

Askeri okullarda son derece ileri teknoloji kullanılıyor. Bu eğitim sistemiyle eğitilen subaylara ile sivil toplumun yetişebilmesi mümkün değildir.

Teknoloji kullanımı ile en ileri kurum olunuyorsa, temmuz ayında jet skiye binen Cüppeli Ahmet Hocayı da bu değerlendirme kategorisine almamak haksızlık olur.

Modern ve en ileri kurum payesini hak etmek için öncelikle yapılması gereken basit bir şey var. 20. yüzyılın ilk yarısına ait olan uygulamalardan kopabilmek lazım… Mesela, askeri birliklerin, depoların, kışlaların, lojmanların etraflarını çeviren dikenli tellere asılan kırmızı levhalarda yazan “Askeri yasak bölgedir, fotoğraf çekmek yasaktır” uyarısı üzerine bir tatbikat planı yapsalar.

Çünkü internet üzerindeki uydu kameralar ile insanlar kendi evlerinin otoparkları pencereden bakmadan bilgisayar ekranından görebiliyorlar.

Ayrıca bu düzenlemenin yapıldığı 1900"lü yılların ilk yarısında fotoğraf makineleri ahşap gövdeli, magnezyum flaşlıydı. Şimdiyse nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.

Teknolojinin ulaştığı bu aşama askerler arasında bir bağlantı kurulsa… Onlara denilse ki, artık cep telefonlarıyla bile fotoğraf çekilebiliyor. Çitlerin arkasındaki çam ağaçlarının fotoğraflarının çekilmesini yasaklamayın.

Hem en ileri kurum nişanı taşıyorsunuz, hem de yüz yıl öncesinin kurallarını uygulamada tutuyorsunuz.

Eğer içinde “askeri yasak bölge” cümlesi geçen bir slogan mutlaka gerekiyorsa, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi"nin Genelkurmay tarafına yakın giriş kapısına yerleştirilecek “Demokrasi” panosunun üzerine yazılması sağlanmalıdır:

-Askerlere yasak bölge!