Tüm öğrencileri fişlemiş!

Tüm öğrencileri fişlemiş!

İstanbul Üniversitesi'nde "İkna odalarının" mucidi olan Nur Serter, tüm öğrencileri kayda aldığını ve kasetlerinin elinde olduğunu söyledi...

Prof. Serter ile etraflıca ve olabildiğince sakin konuştuk. Yasal olarak buna hakkı var mıdır bilinmez ama Serter, ikna odalarında yaptıkları kayıtların elinde olduğunu ve imha edeceğini söylüyor.

 

-Türkiye'de başörtüsü sorunu diye bir sorun var mı sizce?

Bir konu Türkiye gündemini on iki yılı aşkın bir süre meşgul ediyorsa bu, ortada bir sorun var anlamına gelir.

-Sorunun kaynağı 28 Şubatta keskinleşen yasak mıdır yani?

-Hayır. Öyle algılandı ve kullanıldı ama sorun türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmeye başlamasıyla başlamıştı, ne zaman ki yasak getirildi, o zaman da tartışılmaya başlandı.

-Kız öğrencilerin başörtülü olarak üniversite eğitimi almasının yasaklanması değil, başörtülülerin okullara girmeye başlaması mı sorun?

-Tabi öyle. Zaten öyle olmasa ya da şekil değiştirmese yasak ortaya çıkmayacaktı. Bununla ilgili elimizde çok sayıda mahkeme kararı var. 99 yılı kayıt döneminden Ağustosa kadar istikrarlı biçimde sürdü yasak. O tarihe gelene dek bu kararlara rağmen öğrenciler o kıyafetle üniversitelere geliyorlardı. Biz de süreci izliyorduk. Sonradan yasak üniversiteyi de aştı, öğretim üyeliğine kadar yükseldi. Refah Partisi'nin iktidara gelmesiyle başlayan siyasal İslamcı hareketin yasaklamayla çok yakın ilişkisi olmuştur yasağın.

-Başörtüsünün dini değil siyasi bir amaçla hatta kasıtla kullanıldığını düşünüyorsunuz?

Türban tamamen siyasi bir proje olarak sokuldu üniversitelere. Tek başına türban değildi sorun. Türbanın yanısıra İslami gençlik hareketleri başlatıldı. Başı örtülü olarak okullara gelen öğrenciler, üniversiteye geliş amaçlarını İslamı teblig etmek olarak açıkladılar. Bunu yaptılar da, açık öğrencilerden kapananlar oldu. Tabi ki gönüllü kapatıyorlar başlarını ama öğrenciler o atmosferin içine çekildiler ve sayıları artmaya başladı. Cuma günü ders yapılmamasını istediler üniversite yönetiminden. Beyazıt gibi her tarafı cami olan bir yerde bile koridorlara gazeteler yayıp namaz kıldılar. Yani hareket tek başına başın örtülmesiyle sınırlı kalmadı.

-Zaten siz de başörtülü kızları başını açmaya ikna etmek ya da zorlamak için İstanbul Üniversitesi'nde bir ikna odası kurdunuz!

-Bu kadar tepki koyulmasının ve o günden bugüne bir faşizan uygulama olarak söz edilmesinin nedeni o uygulamayla ellerindeki silahları geri almamızdı bizim.

-Ne demek bu?

-Onlar umdular ki başörtülü öğrenciler içeri alınmayacak, kapının önünde birikip sürekli gösteri yaparak Türkiye'nin gündemini kaplayacaklar. Fakat öyle olmadı. Bu spontane gelişmiş bir olaydır, önceden planlı programlı değildir.

-Peki buyrun anlatın, nasıl oldu?

-Kayıt dönemi. Rektörümüz yoktu, ben de rektör vekiliyim. Kayıt merkezine gelen öğrencileri 20'şerli gruplar halinde alıyoruz. İçinde bir iki tane başörtülü öğrenci de oluyor. Görevli öğretim üyeleri herkesin yanında onlara, kayıt olması için başını açması gerektiğini söylemek zorunda kaldı ve öğrencilerin bundan rahatsız olduğunu gördük. Yani bana yapılsa ben de rahatsız olurum. O yüzden dedim ki, burada söylemeyelim, bize yardımcı olan öğrenciler, kızları arka tarafa alsınlar, orada anlatalım. Bir merdiven altına götürdük bunları Avcılar'da, üst katta yemekhane var. Çok gelen geçen, durup dinleyen oldu. Rahatsız oldular. Medikososyalde bir doktor odası boştu, buraya geçelim dedik ve geçildi. Orada çocuklara sadece yasak kapsamında bilgi verildi.

-Ne söylendi kızlara, tam olarak?

Bizim amacımız sadece onları yasak hakkında bilgilendirmek ve bu doğrultuda onların eğitim görmelerine imkan sağlamaktır. Bundan ibarettir. Sohbet ortamıydı, çaylar kahveler geldi. Çocukların kimisi nasıl zorlandıklarını, kimisi hangi tarihten beri türban taktığını anlattı. Bir paylaşım ortamında çeşitli konularda konuşuldu ama baskı yapılmış değil. Bunu da çok emin şekilde söylüyorum.

-İkna odasına girdim diyen kızlar aksini söylüyor?

-Benim elimde kayıtlar var. Bu konuşmalar başladığında malum dinci medya sürekli İstanbul Üniversitesini gerçekleşmemiş olaylardan dolayı iftiralarla karşı karşıya bırakıyorlardı. Görüşmeler başlayınca açıkçası endişe ettim. Yarın biri çıkar beni astılar kestiler vurdular, diyebilir. Dolayısıyla, bunun teminatını elimizde bulundurma zorunluluğumuz var. İletişim Fakültemizin öğrencileri, kayıt şenliğini çekiyorlardı. Onlardan bir kamera aldık odaya, görüşmeye giren kızlara da söyleyerek tabi. Öğretim üyeleri baskı uyguladı mı uygulamadı mı, orada kızları rahatsız edecek bir konuşma yapıldı mı, yapılmadı mı, ilerde yasal bir durum olursa diye, tümü kayda alındı.

-Kaç öğrenciyle görüşüldü?

-198 öğrenciyle görüşüldü, 10 bin kayıt yapıyorduk. Fadime Özkan-Star