Mustafa Yiğit
Türk bayrağına yeni ad bulmak
Türk bayrağına yeni ad bulmak ne zamandan beri muhafazakarlık olmuş
Lütfen bazı yazarlar bazı medya grupları kendilerini tanımlarken artık “muhafazakar” kimliğini kullanarak karşımıza çıkmasınlar.
Çünkü bu medyaya ve bu yazarlara ben “muhafazakar medya” değil “21 Mart Medyası” diyorum.
Son zamanlarda özellikle muhafazakar kesime hitap eden gazetelerde yazılar yazanlar yazdıklarıyla, bir zamanlar “komünist”, “marksist” söylemlere rahmet okutacak kadar ileri gitmekte, ortaya attıkları fikirlerle milletin manevi değerlerini alt üst etmektedirler.
Bunu demokratlık adı altında yapmaları ise hiç mi hiç şık düşmüyor. Çünkü biz bu yazarların cemaziyelevvelini biliyoruz. Bir zamanlar “demos” halk, “kratos” şeytan düzeni diyerek demokrasiyi şeytan düzeni görenlerin bugün demokratlık şampiyonluğuna soyunması her şeyden önce kendilerine olan saygılarını sorgulamalarını gerektirir diye düşünüyorum.
Ya onlar çok değiştiler ya da bizlerle ciddi ciddi kafa buluyorlar.
Ancak her iki halde de durum gerçekten çok kötü…
Benim kanaatim o dur ki, bu zatlar maalesef ciddi bir değişim ve dönüşüm geçirdiler ya da “dönüşüme tabii tutuldular”.
“İkna odalarında” mı oldu bu dönüşüm, yoksa daha “medeni” şartlarda, daha “duygusal gerekçelerle” mi böyle bir dönüşüm geçirdiler asıl sorgulanması gereken bu.
Ancak bu dönüşüm operasyonunun başarılı olduğu da başka bir gerçek.
Sanal kahramanlıklar, kazanılan sanal zaferlerin bu yazarlar tarafından klasik bir “Holywood uyarlaması” şeklinde halka sunulması, şov kültürüyle hareket etmeleri onların bu dönüşümlerinin arkasında yatan şeyin de Holywood’u besleyen düşünce olduğunu gösteriyor.
Muhafazakarlık “değerlerin” muhafazasıdır. Bu değerler “dini”, “milli”, “geleneksel” değerlerdir.
Özelikle geçen hafta yaşanan “bayrak” tartışması bize göstermiştir ki, kendine muhafazakar diyenler tıpkı Amerikalıların bayrağa baktığı gibi bakmaya başlamışlar.
Özellikle siyasal Kürtçülük konusunda oldukça çaba sarfeden bir zamanların “Taraf” yazarı Hilal Kaplan’ın “Türk bayrağı”na başka isimler bulmak konusunda da bayağı “marifetli” olduğunu gördük.
Hilal Kaplan, “artık Türk Bayrağı demeyi de tartışmamız lazım. Eğer herkesin aidiyet bağı hissedeceği bir sembolse, Türkiye Bayrağı demeyi ben öneriyorum. Ya da Demirtaş'ın dediği gibi Devlet Bayrağı demeyi öneriyorum. Gelecek seneden itibaren belki bunu da göreceğiz Nevruz'larda. Ama bu tamamiyle sürecin nereye gittiğiyle ilgili..." demektedir.
Bu tarz yazıları yayınlayan, bu tarz beyanlara yer veren bu medyayı artık ben bu saatten sonra “21 Mart Medyası” olarak niteliyorum.
Bu anlayış maalesef , bayrağı “bez parçası” mesabesine indirmekten başka bir anlam taşımıyor.
Bütün bu ifadelerde bulunan zaat yakında, başına taktığı “başörtüsü”nü de bir bez parçası olarak görürse hiç şaşmamak gerekir. Yaşadıkları dönüşümde gelebilecekleri nihai nokta sanırım bu olsa gerek.
Söz konusu gazetelerde yazılan bu tarz yazılardan sonra muhafazakar okurlar da bu gazetelere herhalde gerekli mesajı verecektir diye düşünüyorum.