Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı yalan söylemiş!

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı yalan söylemiş!

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna bugünkü köşe yazısında geçtiğimiz hafta teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanışı ile ilgili iddiaları kaleme aldı.

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna bugünkü köşe yazısında geçtiğimiz hafta teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanışı ile ilgili iddiaları kaleme aldı. O dönemde yaşanları anlatan Tuna, yazısında "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bize yalan söylemiş!" diyor.

İŞTE SALİH TUNA'NIN YAZISI:

Balyoz operasyonu, "ıslak imza" muhabbeti, Başbakan Erdoğan'ın köşe yazarı çıkışı derken, arada kaynayıp gitti.

Halbuki gündemdeki konulardan daha az önemli değildi.

Nedense üstünde hiç durulmadı.

Daha fazla sabrınızı zorlamayayım: "Öcalan'ın yakalanışının sırrı çözüldü..." şeklinde birkaç gün evvel medyaya yansıyan haberden bahsediyorum!

Şu hale bakın: "sır" çözüldü deniyor, kimse dönüp bakmıyor!

Hayret ki ne hayret!

"Ayşe Arman'ın köşe yazarı olma sırrı çözüldü..." falan denseydi, daha fazla ilgi toplardı; nasıl iştir bu?!

Türkiye'nin gündemini son otuz yıl işgal eden adamla ilgili önemli bir "sırra" bu kadar bigane kalmak acep nedendir?

Söz konusu "sırrın" çözülüşü olmasın?

Pardon, özür dilerim; herkes mevzuu biliyormuş gibi kaptırıp gittim.

İyisi mi, bilmeyenlere hülasa edelim; bilenler de hatırlamış olsun:

Kenya gizli servisi Öcalan'ı, MOSSAD'ın teslim ettiğini tam on bir yıl aradan sonra açıkladı.

Operasyon, Türkiye'nin İsrail'den talebi üzerine gerçekleşmiş.

Dönemin İsrail Başbakanı Netanyahu, "Bu işin içinde MOSSAD'ın olduğunu kimse bilmeyecek..." şartını Ecevit'e kabul ettirdikten sonra, Efraim Halevy'i başkanlığındaki MOSSAD'ın "Watchful" kod adlı operasyonu başlamış.

Öyle dedikodu soslu anlatmamıza bakmayın; mezkur bilgiyi, Kenya'nın itibarlı gazetelerinden The Nation, Kenya gizli polisine dayandırarak yayımladı.

Peki, biz "mevzuu" nasıl biliyorduk?

Tamam, "Evvela bastırdık, Suriye'den kaçırttık; Rusya'da, İtalya'da barınmasına izin vermedik; Yunanistan'ın Kenya büyükelçiliğinde kıstırdık ve enseledik..." mavalına kimse inanmıyordu.

Fakat işin içinde İsrail'in olduğunu da kimsecikler bilmiyordu!

İsrail'in faş edilmeyeceği sözü Ecevit tarafından verildikten sonra, MOSSAD operasyonunun başladığına kim nasıl ihtimal verebilirdi ki?!

Herkesin bildiği ve inandığı yegâne "gerçek": CIA'nın, Öcalan'ı "paketleyip" Türkiye'ye teslim ettiğiydi.

Zaten bu minval üzre mebzul miktarda ayrıntı piyasaya sürülmüştü:

Mesela, CIA'nın Ankara istasyon şefi, dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'a, idam edilmemesi şartıyla Öcalan'ı teslim etmeyi teklif ettiği söyleniyordu...

Demek hepsi yalanmış?

Demek Ecevit'in, "ABD'nin Öcalan'ı niçin verdiğini anlayabilmiş değilim..." sözü "hikayeden" ibaretmiş!

Şayet Kenya gizli servisi yalan söylemiyorsa...

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, İsrail Başbakanına verdiği sözü tutmak adına, bize yalan söylemiş demektir.

Yakalanmasını taa baştan beri "İsrail- MOSSAD" marifetine bağlayan Öcalan meğer haklıymış. (Yanlış hatırlamıyorsam; Türkiye'ye teslim edilmesini, Siyonizm'in Ortadoğu'ya üçüncü saldırısı tesmiye etmişti.)

İmdi, diyeceksiniz ki; ha CIA, ha MOSSAD ne fark eder; aynı (...) soyu değil mi?

CIA- MOSSAD ilişkisi yahut MOSSAD'ın CIA hilafına hareket edip etmeyeceği söz konusu olsaydı yerden göğe kadar haklı olabilirdiniz.

Ne ki, mesele bu değil.

Netanyahu'nun, malum eylemin saklı tutulmasını Ecevit'e şart koşmasını sadece ve sadece İsrail'in Kürt halkı nezdinde imajı yahut Kuzey Irak'taki faaliyetleri ekseninde değerlendirmek yanıltıcı olabilir.

Şuncağıza ne dersiniz:

Merhum Ecevit o ünlü sözü, "İsrail'in, Öcalan'ı niçin verdiğini anlayabilmiş değilim..." şeklinde olsaydı, bilinmezler azalmış olmaz mıydı?