Ergenekon, Balyoz, KCK, Poyrazköy, Devrimci Karargah, Darbe Günlükleri, Şike Davası, Askeri Casusluk, 17 Aralık, 25 Aralık, Liman operasyonu, MİT Tırlarına Operasyon, Selam Tevhid, Dink Davası, Tahşiye, Okyanus…

10’larca operasyon... Binlerce gözaltı… Yüzlerce tutuklama…

Kurtla kuzuyu yan yana getirip örgüt kurmuşlar. Hayatında hiç solcu olmayacak insanları solcu, hiç sağcı olmayacak insanları sağcı yapmışlar… Alnı secdeye gelmemiş hatta milletin inançlarıyla savaşmış isimlerle dün irticacı diye suçlananları aynı örgütte buluşturmuşlar… Bir yanda dün komünist denilen insanlar diğer yanda faşist denilenler…

***

Çok şaşırdık ama ertesi gün gazetelerde boy boy Emniyet, MİT, Savcılık belgelerini, dinleme tapelerini yayınladılar

Devletin belgeleriydi. Hepimiz inandık, inanmak zorunda kaldık…  

Millet bu “devleti emanet ettiği kimi bürokratlardan”, her zaman güvendiği kurumlar arasında en üst sıralarda yer verdiği adalet dağıtan hakim ve savcılardan böyle bir ihanet beklemiyordu.

Darbelerden ve askerlerden çok çekmişti bu ülke.

İçimizdeki bu acıyı ve kini iyi değerlendirdiler belki de…

Hepimizi kandırdılar, uyuttular. Başbakanı da…

Ve söz konusu kurumlarda gerçekten yanlış içerisindeki davranışlarda bulunanlar var idiyse de bunlar araya kaynayıp gitti.

**

Sonra ileriye gittiler. İsrail’in hedef tahtasına oturttuğu ve kellesini istediği MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı almak istediler de o zaman uyanmaya başladık... Daha da ileriye gittiler. Milli İradeye darbe vurmak istediler. Merhum Menderes’i Erbakan’ı, Özal’ı aldıkları gibi halkın seçtiği Başbakan Erdoğan’ı da almak istediler de işte o zaman uyandık…

Fezleke bile hazırdı:  Dönemin Başbakanı…

***

Bu işte bir iş var dedik…

Sonraki süreç malum…

İhanet şebekesinin kirli çamaşırları bir bir ortalığa saçıldı. Şantajlar, tehditler, kumpaslar…

Amaca gitmek için her türlü yolu mubah gören, insanların yatak odalarına giren, eskort kızlar tutup komplo kuran bir örgüt… Binlerce kişiyi usulsüz dinleyen bir örgüt… Soru hırsızlığıyla gençlerin geleceklerini karartan bir örgüt…

Boyun eğmeyen kim olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, Solcu Sağcı, Müslüman, Ateist fark etmez, hayatını karartan bir örgüt… Yıkılan yuvalar, yapılan zulümler, karartılan hayatlar…

***

Mesela son Tahşiye Operasyonu’yla ortaya çıkan 70 yaşındaki, görme yetilerini büyük ölçüde kaybetmiş emekli İmam Mehmet Doğan’a yapılan zulüm, insanın kanını donduracak cinsten.

Suçu sadece kitap yazmak ve fikirlerinin Pensilvanya’yla zıt olması… 

“Başörtüsü Furüattır” sözünü eleştirmesi…

Önce uyarı: “Vazgeç… Gittiğin yol yol değildir.”

Sonra Ankara’da Paralel bir emniyet müdürünün hazırladığı fezleke:

“Doğan; Hizbullah, İbda-C, El Kaide örgütü üyesi…”

Sonra evine yerini ve nasıl bulunduğunu kendisinin de bilmediği bombaların yerleştirilmesi…

Ve 70 yaşındaki bir insanın 17 ay haksız yere hapse atılması…

Sonra o bombaların üzerinden polislerin parmak izlerinin çıkması ve kumpasın ortaya çıkması…

***

Hepsini gördük.

Bu örgütün 28 Şubat post modern darbesinin en büyük destekçisi olduğunu da gördük.

30 yıllık bir İsrail ve Batı projesi olduğunu da gördük. Ama asıl bomba bundan sonra patlayacak! TOBB heyetini kabulünde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın "Bu yapının kirli, faili meçhul cinayetlere dahi bulaştığını görüyoruz. Daha şaşırtıcı şeyler de ortaya çıkacak" sözleri Paralel Yapı’nın uzun süre daha gündemde kalacağını gösteriyor.

Cumhurbaşkanı’nın dediğine göre;

Göreceklerimiz, gördüklerimizin yanında hafif kalacak.

Cumhurbaşkanı’nın dediğine göre;

Türkiye daha cinayet işleyen, adam öldüren, katil Paralel Yapı’yla da tanışacak!