Türköne: PKK, saldırıyı neden üstlenmiyor?
Bu tablonun yanına koymamız gereken bir başka tablo: Uludere'de on şehit verdiğimiz kazaya yardıma koşan Uludereliler.
Sapla samanı birbirine karıştıranlar, PKK saldırılarından çok mahirane bir şekilde Kürt düşmanlığı üretenler bu tabloyu en ince detayına kadar incelemeli.
Mümtaz er Türköne'nin değerlendirmesi:
Gaziantep'teki saldırıyı İran açıkça sahiplendi. Diplomasinin incelikli dilini bilenler, İran'dan gelen resmî açıklamayı başka türlü yorumlayamaz.
İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika sözcüsü Hüseyin Nakavî'nin "Ankara Suriye'ye müdahale edeceğine kendi içişlerine yönelsin" sözü başka ne anlama gelebilir? Bu söz, Gaziantep saldırısı hakkında söyleniyor. Söyleyen ise, Esed yönetimini canı pahasına savunan İran devletinin resmî sözcüsü. Üstelik daha önce aynı ülkenin bir başka resmî ağzı, Türkiye'yi terörle tehdit etmemiş miydi?
Nakavî'nin sözünü, "Türkiye benzer saldırılarla karşılaşmak istemiyorsa, Suriye'den elini çeksin" şeklinde bir tehdit olarak okumak gerekir. Fotoğrafı şöyle tahayyül edelim: Azametli İran devleti yüksek bir yerde duruyor. Hemen yanı başında elinden sıkı sıkıya tuttuğu, gözleri korku içinde sağa sola bakan Suriye var. Suriye'nin yanında ise emirlere hazır bekleyen bir PKK.
Saldırı adrese teslim bir paket gibi gerçekleşmiş. Emre Uslu'nun Taraf'taki köşesinde dün hatırlattığı kronoloji, bu saldırının PKK'nın bağımsız iradesinin doğrudan eseri olamayacağını da açıklıyor. Eylemi PKK yapıyor; ama rolü paketi adrese teslim eden ve patlatan bir taşerondan, bir kurye elemanından ibaret. Suriye kan gölüne dönmüşken, yüz bin Suriyeli Türkiye'deki kamplara sığınmışken Gaziantep'in seçilmesi PKK'nın tercihi olamaz. Öbür taraftan, Sakarya'da çalınmış bir arabaya Şanlıurfa'da bomba yüklenmesi ve çekici marifetiyle patladığı yere bırakılması yabancı örgütlerin taşeron kullanmadan altından kalkabileceği bir eylem değil. Suriye'nin başı o kadar belada iken böyle bir eylemi organize etmesi de çok zor. Eylem bütünüyle PKK icraatı.
Teröre binlerce lanet okumak, öfkeden dişlerimizi ve yumruklarımızı sıkmamak mümkün değil. Sivillerin ölümü, özellikle o sabilerin sönen hayatları PKK'yı bile eylemi üstlenmekten geri adım atmaya zorluyor. Ama bu öfke içinde gözümüzün önünde duran gerçekleri yok sayamayız. Bu eylemi PKK'nın yaptığına dair açık bir delil var. PKK'dan başka bir örgüt böyle bir eylemi organize edemez. Nitekim Oral Çalışlar'a konuşan BDP'li "Kontrgerilla" diyerek hedefi saptırmaya çalışıyor. "Peki niye ve nasıl?" sorusuna verilecek bir cevap yok. Ergenekon enterne vaziyette ve bu eylemle sadece Suriye'ye taşeronluk yapmış olur. Neden yapsın?
Tüyler ürperten katliamın önümüze koyduğu acıya odaklanırken bazı ayrıntılar gözden kaçıyor. Beşir Atalay saldırının hedefinin Şehitkâmil Emniyet Müdürlüğü ve polis lojmanları olduğunu açıkladı. Olayın akışını değiştiren küçük bir müdahale: Nöbetçi polis memuru, çekicinin aracı emniyetin önüne bırakmasına izin vermiyor. Bu müdahale emniyet müdürlüğünü kurtarıyor. Eylemin icracısı sivil bir katliama karar veriyor. Şayet saldırı planlandığı gibi emniyet müdürlüğüne yapılmış olsaydı, PKK aynı yüzsüzlükle bu eylemi reddeder miydi?
Gaziantep katliamı, İran-Suriye cephesinin, PKK'nın taşeronluğunda Türkiye'ye yönelik bir taciz operasyonu. İhaleyi alan PKK kendi prestijini düşünerek, eylemi sivillere yönelik bir saldırı olarak planlamıyor. Ama sonuçta tam bir sivil katliamı yapmış oluyor. Tesadüf, beceriksizlik veya planı icra edenlerin "ne fark eder" kararı ortaya bu sonucu çıkartıyor. Sonuç: PKK'nın organizasyon yeteneğinin, militanlarının ve lojistik imkanlarının seferber edildiği, sivillere yönelik bir katliam gerçekleşmiş oluyor.
Bu tablonun yanına koymamız gereken bir başka tablo: Uludere'de on şehit verdiğimiz kazaya yardıma koşan Uludereliler. Sapla samanı birbirine karıştıranlar, PKK saldırılarından çok mahirane bir şekilde Kürt düşmanlığı üretenler bu tabloyu en ince detayına kadar incelemeli. Askerin yardımına koşan Uludereliler, Gaziantep katliamını duydukları zaman kendi çocuklarına sarılıp, hayatı sönen vatandaşlarımızın, sabilerin acısını hisseden insanlar aynı zamanda.
PKK işte bu yüzden eylemi sahiplenmiyor. Kürtlere yapabileceği bir açıklama, bu eylemi mazur gösterecek bir gerekçe bulabilir mi? İki tablo yan yana konulduğu zaman arada bir ayrık otu gibi PKK'nın çirkin yüzü seçiliyor. Bu çirkin yüzü bu ülkede yaşayan vicdan sahibi herkes fark ediyor.