Zeki Oğuz
TYB ile Güneydoğu'da
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi haftalık olağan etkinliklerinin yanı sıra fırsat buldukça “Yazılacak Çok Şeyimiz Var” başlığı ile geziler düzenler. Bu geziler genellikle tarihi şehirlere olur. Bolvadin, Akşehir, Beypazarı, Karaman vb. gibi. Bu kere gezimiz hem uzun süreli hem biraz daha uzaktı. Urfa ve Mardin. Memleket gönüllüsü, tarih gönüllüsü geçtiğimiz Cuma akşamı bir otobüse doluşup gittik. Yorulduk, tabanlarımız ağrıdı ama yaşadığımız her güzellik buna değdi.
Yaşadığımız bu güzellikleri elbette sizlerle paylaşacağım. Bugün normal köşe yazı günüm. Gezi yazılarım pazartesi günleri yayınlanıyor. Aldığım bazı notlar var ki onları sizlerle önceden paylaşmadan edemedim.
Önceden şunu belirtmek isterim, farklı kesimlerden gelmiş otuz kişi ancak böylesine uyumlu, candan bir gezi gerçekleştirebilirdi. Bunun bir nedeni geziye katılanların içtenlikli oluşu bir nedeni ise çatısı altında bulundukları TYB’nin kaynaştırıcı varlığıydı.
Urfa yalnızca beni değil geziye katılan bütün arkadaşları çarptı. Bir şehir bu kadar mı güzel olurdu/bir şehir bu kadar mı geçmişle geleceği uyum içinde harmanlardı?
Tarihi dokunun içinde yer alan hanlar cıvıl cıvıl insan kaynıyordu. Çayınızı yudumlarken tarihin soluğunu, çevrenizdeki insanların dost bakışlarında hissediyorsunuz.
Yıllar önce usta yazar, gazeteci Fikret Otyam’ın röportajlarından duyup tanıdığım Harran bir başka güzel. Çocuklar Otyam’ın anlattığı yıllarda olduğu kadar yoksul görünüşlü.
Pazartesi günü sabahı kahvaltımızı Eyyüpnebi köyünde yaptık. Dost canlı güzel insanlardı köylüler. Bir dönem şehrimiz valiliğini de yapan Ziyaeddin Akbulut’u unutmamışlar. Akbulut’un güzel hizmetleri olmuş o bölgede.
Mardin ve Dara unutulur gibi değil.
İki gece Şanlı Urfa öğretmen evinde kaldık. Maalesef burası da diğer bütün öğretmenevleri gibi dökülüyordu. Pazartesi akşamı yemeğimizi polisevinde yedik. Servisten temizliğe her şey mükemmeldi.
Pazartesi gecesi Konya’ya doğru yol alırken yolun iki geçesi alevler içindeydi. Köylüler hasadı kaldırmışlardı ve her yıl olduğu gibi yine anızı yakıyorlardı. Göğe sünüyordu alevler gecenin karanlığında. Bizim bu köylü milleti sittin sene adam olmaz, dedim içimden.
Bunları pazartesi ayrıntıları ile paylaşacağım sizlerle.
Fahri Kubilay 21 Haziran günlü gazetemizde “Geçi mi, orman mı?” başlıklı bir yazı yazmış.
Fahri haksızca saldırmış Yörüklere, doğruları yazmamış. O bu konuda biraz araştırma yapsaydı doğrulara kolayca ulaşırdı.
Önümüzdeki hafta yanıtlayacağım Fahri’nin yazısını.