yazar-2
Ufuk Turu İzlenimleri/2
Perşembe günü akşam yemeğinden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde başlayan sonra bazı sivil toplum organizesinden çıkarak sol partilerin gösteri alanına dönüştürülen Cumhuriyet mitinglerinde verilen mesajlar, Konya Sivil Toplum Kuruluşları Başkanı Latif Selvi’nin açış konuşmasına da yansıdı. Selvi, sivil toplum örgütlerinin düzenlediği iddia edilen mitinglerin hislerle yola çıkılarak düzenlendiğine işaret etti ve yalnız hisleriyle hareket edenlerin çabuk provoke olduklarını söyledi. Selvi, “kimse kimseyi dönüştürmeye çalışmamalı” diyerek provokatif zemin hazırlayanlarına açık mesaj verdi. Kısa konuşmasında altı çizilecek “Hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü olamayız” sözü dördüncü Ufuk Turu’nda zihinlere işlendi.
Onun konuşmasından bazı satırların Ufuk Turu’nun kapanış bildirisine de yansıdığını gördük.
ORTAK EYLEMLER YAPILMALI…
Ufuk Turu programının ilk konuşmacısı Harran Ü. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürbüz Aksoy’du. 21. yüzyıl perspektifine ışık tutan konuşmasında sanayi toplumundan bilişim toplumuna geçişle birlikte bireysel gücün yanında ortak aklın gücünün de kendisini gösterdiğine dikkat çeken Aksoy’a göre ortak akıl, bir sinerji ve toplumsal bir etki oluşturur. Sivil toplum çalışmaları işte bu ortak aklın ürünüdür. Bireysel farklılıklar güzel ama öyle zamanlar geliyor ki ortak eylem gerekiyor. Sosyal sermayenin toplumları ayakta tutan en önemli etken olduğuna dikkat çeken Aksoy, bu sermayenin birlikte iş yapabilme kapasitesi sağladığını belirtti.
SONUCA ŞUUR OLURSA KOLAY ULAŞILIR…
İletişimin artmasıyla dünyanın küçüldüğünü ve ahlaki dejenerasyonun hızla arttığını ifade eden Aksoy, düşünce üretiminin önemine işaret ederek “fikri altyapısı güçlü olanların ancak ayakta kalabileceğini” vurguladı. 21.yüzyılda sivil toplumun gelişmeleri devletten daha iyi fark ettiğini belirten Aksoy, bunu da sivil toplum çalışmalarının gönül odaklı olmasına bağladı. “Sivil toplum sosyal problemlerin çözümünde ne kadar şuurlu olursa sonuca da o kadar çabuk ulaşır” diyen Aksoy, sivil topluma dünyaya perspektifi geniş bir pencereden bakma tavsiyesinde bulundu. Sivil topluma insiyatif kullanma tavsiyesinde de bulunan Aksoy, Türkiye’de halka hak etmediği şeyi çektirenlerin de insiyatif kullanamayanlar olduğunu söyledi. Aksoy, çektirenlerin kim olduğunu söylemedi ama anlayan anladı. Aslında çektirenlerin çektirmek istemediklerini de herkes biliyor. Ancak siyasal iktidar insiyatif kullanamayınca bürokratik iktidar insiyatif kullanıyor. Çeken hem siyasal iktidar hem de vatandaş oluyor.
BÜROKRATİK OLİGARŞİ SİVİL TOPLUMA ENGEL OLDU
İkinci gün söz alan Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen de bürokratik yapıdan şikayet etti. Kamusal alanın belirlenmesinde bürokratik yapının bu kadar belirleyici olmasının sivil toplumun ve siyasetin işleyişini bozduğunu söyledi. Bürokratik oligarşinin sivil toplum çalışmaları bir dönem sekteye uğrattığını hatırlatan Bilgen, 28 Şubat’tan sonra vakıflara, derneklere sorgusuzca kilit vurulduğunu belirtti ve özgürlük alanlarının tarifi olan şu cümleyi kurdu: Başkalarının mallarına el konulmasına, başkalarının hukukunun çiğnenmesine göz yumarsanız bu, bir gün size de dönebilir.
Cumhuriyet mitingleriyle kamplaşma zemini oluşturulduğuna bunun sivil toplum örgütleri eliyle yapıldığına Bilgen de dikkat çekti, “Sivil toplumun tarafsızlığına gölge düşmüştür” dedi. Sivil toplum öteki algılamasında adalet ilkesini ayaklar altına almamalı.
Sivil toplum çalışmalarında öne çıkanlar için söylenen “yakında siyasete atlar” ön yargısına da işaret eden Bilgen, sivil toplumun hiçbir zaman siyasete atlama yeri olarak görülmemesi gerektiğini söyledi.
Bir defasında “Bürokraside ömrünü tamamlayarak siyasete atlayanlar; arkalarındaki kurumsal güç kaybolunca, projektörlerin altında kendilerini çırılçıplak hisseder” demişti, Mümtaz’er Türköne. Sivil toplumdan siyasete atlamanın bedeli de bundan farklı olmasa gerek. (devam edecek)