2015 yılının 9. ayında yani 10 ay önce “Terör ve Seçim” başlıklı yazımda şu cümleleri kullanmıştım:

“Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Fehman Hüseyin, Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Zübeyir Aydar’dan oluşan PKK elebaşlarından bir kaçını ölü veya diri ele geçirmek, yurt sathında çok büyük bir yankı uyandıracak ve bu durum 1 Kasım’da sandığa da yansıyacaktır. Öcalan, ABD planı ile yakalanıp getirilmişti. Şimdi ise milli bir planla bu operasyon rahatlıkla yapılabilir.”

2016 yılının ilk ayında yani 7 ay önce “Terör nasıl biter” başlıklı yazımda da aşağıdaki satırları kaleme almıştım:

“Bir yandan sivrisineklerle mücadele devam ederken, diğer yandan da bu sivrisinekleri yetiştiren bataklığın kurutulması yani örgütün lider kadrosunun ortadan kaldırılması yolunda gayret sarf edilmesi gerekir diye düşünüyorum.

İyi de bu nasıl olacak? Devletimizin elinde, oldukça profesyonel ve özel olarak yetiştirilmiş ajanlar mutlaka vardır. Devlet, PKK liderlerinin yerlerini de istihbaratı aracılığı ile biliyordur. Ajanlar eliyle, örgüt liderlerine yönelik olarak yapılacak profesyonel bir operasyon ve nokta vuruşlarla bu liderler etkisiz hale getirilebilir.

Bu liderlerden 10 tanesinin ortadan kaldırılması örgüt üzerinde 3 bin teröristin öldürülmesinden çok daha büyük etki meydana getirir. Ben inanıyorum ki, örgüt liderlerinin büyük bir bölümünün bu şekilde yok edilmesi örgütün çil yavrusu gibi dağılmasına yol açacaktır.”

Bu satırları kaleme almamdan aylar sonra, Suriye’de Esed rejimine karşı mücadele veren, Türkiye’nin de desteklediği muhalif grup Tel Hamis Tugayları, PKK’nın elebaşlarından olan Fehman Hüseyin’i öldürdüğünü açıkladı. Bu olay PKK üzerinde örgütün bölünmesine yol açacak kadar büyük bir etki yaptı. 

Tel Hamis Tugayları yapılması gereken en doğru ve en önemli bir iş gerçekleştirdi. Uzun süredir yapılması gereken buydu. Şimdi sıra örgütün diğer liderlerinde… Zaten onları da büyük bir korku sardı bile…

Aynı usulle Karayılan ve Bayık’ın öldürülmeleri PKK’nın da bitişini getirecektir. Tekrar ediyorum. Lider kadrodan 3-5 kişinin temizlenmesi, 3-5 bin sivrisineğin öldürülmesinden çok daha etkili olacaktır. Öyle ise bundan sonra hedefe kimlerin konulacağı artık bellidir.

***   ***   ***                                                                             

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriyelilere vatandaşlık verileceğini açıklamasının ardından yurt sathında büyük bir tartışma başladı.

Kimileri buna şiddetle karşı çıkarken, kimileri de anında kabullendiler. Her iki grubun da kendilerine göre gerekçeleri olsa da, toptancı bir zihniyetle hareket ediyorlar. Yani bir grup, Suriyelilerin tamamını eksiksiz olarak vatandaşlığa alalım tezini savunurken, diğer grup hiç birini almayalım hatta hepsini ülkeden çıkaralım görüşündeler.

Bu satırların yazarı her olayda olduğu gibi bu konuda da orta yoldan hareket edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Suriye ile ve Osmanlı idaresinde bulunan diğer ülkelerle olan aramızdaki sınırların, kardeşleri birbirinden ayıran zulüm sınırları olduğunu bilmemiz gerekir.

Bunun için sadece Suriyeli değil, diğer ülkelerden bize sığınmış olan ve ülkemize yarar sağlayacak konumda bulunan mültecilerin vatandaşlığa alınmaları ve onlardan istifade edilmeleri gayet yerinde bir karardır. Ayrıca, geldikleri ülkelerde kimsesi kalmamış yetim ve öksüzlere de sahip çıkılması inancımızın bir gereğidir. Bizim ecdadımızın mağdur ve mazlum olan herkese kucak açtığını unutmamak gerekir.  

Bunlar tamam ama, ülkemizi karıştırmak isteyen kişi ve gruplar ile olaylara karışmış gerek terör gerekse adi suç unsurlarının da ayıklanmaları ve onların behemehal yurt dışına çıkarılmaları elzemdir. Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz derken, kendi vatandaşlarımızın huzurunu bozmayalım. Çok dikkatli olunmalı… Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.