Esat Çoğal
Yaşlanıyoruz
Bugün üniversite öğrencilerinin çoğunluğunu 1990 doğumlular ve daha küçükler oluşturuyor.
"Gençlik" onlara deniyor. Onlar için Soğuk Savaş bir bilgisayar oyunu.
-AIDS doğduklarından beri var.
-CD doğduklarından beri var.
-Michael Jackson onlar doğduğunda beyazdı.
-Bülent Ersoy onlar doğduğunda kadındı...
-Eski filmlerde Ajda Pekkan'ı görseler tanımazlar.
-Küçük Emrah'ı, Emrah'ın gayrimeşru oğlu sanıyorlar.
-Rıdvan Dilmen onlar için sadece bir TV spor yorumcusu ve ona neden "şeytan" dendiğini bilmiyorlar.
-Kenan Evren onlar için tonton bir ressam.
-Onlar için "Çarli’nin Melekleri" ve "Görevimiz Tehlike" sadece gecen
senenin yeni vizyon filmleri.
-Siyah beyaz bir bilgisayar ekranı olabileceğini düşünemezler.
-Pac-Man'i hiç bilmezler.
-Amiga ve Commodore 64'leri atarileri olmadı
-Hiç Siyah beyaz bir televizyon olabileceğine inanmazlar ve uzaktan kumanda olmadan nasıl kanal değiştirileceğini bilmezler.
-Kumandasız TV’nin kanal ayar çubuğu kaybolunca kibrit çöpüyle nasıl kanal ayarlandığını bilmezler.
-TV yayını kesilince araya giren fonu hiç görmediler.
-Balkonda hiç anten ayarı yapmadılar.
-Sadece tek bir kanalın olduğu dönemde, tvnin günde belirli saatlerde (aksam 20 30..açılış gece 24 00 kapanış) yayın yaptığı dönemlerde dinozorların da yasadığını düşünürler. Uykudan önce programını ve Adile Nasit’ı hiç bilmezler
-Dallas'i sadece NBA maçlarından bilirler.
-Flamingo Yolu Şahin Tepesi,Küçük ev,Kökler,Köle İsaura ise sadece bir bar adi yada dadı adı olabilir onlar için.
-John Travolta'yi hep balık etli ve yuvarlak hatlı olarak gördüler ve onun nasıl olup da bir dans ilahi olabildiğini hayal bile edemezler.
-Ve bizlerin de üniversitedeyken cep telefonsuz nasıl yaşayabildiğimize bile akil erdiremezler
-Bayramlarda kartpostal ne?Nasıl zarfsız arkasının yazılıp atıldığını görmediler.
-Pul kolleksiyonu nedir ve pul kollesiyonu nerde saklanır hiç bilmezler.
Herneyse dostlar,
Yaşlanıyor muyuz,yoksa yaşımız mı ilerliyor bir görelim.....
Ve dostlarım şunları da iyi bilin ki...!Aklıma geldi…
1- Tv reklamındaki çizgili pijamalı komşunun ‘’yönetici uyuyormuuuu’’ diye bağırıp sonrada “izocam geldiii’’ izocam amca reklamını, akıllı bıdık, voltran, he(hiii)men, gibi çizgi filmler yok. Lorel ve Hardy, Jerry Levis gibi komedyenler hiç yok.
2. Artik sabaha kadar geçirilen bir gecenin ardından öğleden sonraya
kadar uyumaya ihtiyacımız var.
3. Arkadaşlarımın hepsi evli ve neredeyse torun sahibi.
4. Küçük çocukların bilgisayarlardan nasıl çok rahat anladıklarına
her zaman hayret ediyorum.
5. Liseli ve hatta ilk öğretimdeki gençlerin ellerinde cep telefonlarını, kılık kıyafetlerindeki gravat ve gömleklerini gördüğümde vay anasını diye iç çekip kafamı sallıyorum.
6. İşimize her gecen gün daha çok bağlanıyoruz. Artık o bizim hayat tarzımız ve mesleğimiz olmuş.
7. Arkadaşlarımla mekanlarında daha az vakit geçiriyorum, daha cok telefonla konuşuyorum.
8. Zaman zaman arkadaşlarımla buluşup, beraber yaşadığınız komik
Anıları tekrar tekrar anlatıp, eski güzel günleri de yadediyoruz tabiki.
9. Bu yazımı okuduktan sonra ‘daha yazılacak çoook, çok şey var’’diye aklına geldiyse ve bu yazımı bazı arkadaşlarına anlatmayı veya sormayı düşünüyorsan. Onların da bunu beğeneceklerini biliyorsun demektir ki.....
Eveeet kabul etsek de etmesek de hepimiz yavaaş yavaaş yavaaş yaşlanıyoruz… Elhamdülillah diyip sağlığımıza dua edelim. Allah akıl beden ve ruh sağlığımızı korusun .
Hoşca Sağlıcakla Kalın.Ama En Önemlisi Adam Gibi Adam Kalın!
HAFTANIN KISSADAN HİSSESİ
Hemşire doktorun odasına girer. Elinde bir mektup vardır.
Hemşire : doktor bey, bunu çetin beyin masasında bulduk.
Doktor : verin bakalım.
Doktor okumaya baslar. Mektupta şöyle yazmaktadır:
Dün, bu güne kadar yaptıklarımı gözden geçirdim. Aralarında sen yoktun
Vaktim olsaydı neler yapmak isterdim diye düşündüm, planlarımda yine sen yoktun o uzak akrabam seni bana getirmeseydi, belki şu an bu muhasebeyi bile yapıyor olamayacaktım çok geç kalmış bir buluşma bizimkisi. Şimdi ise yüreğim bunun pişmanlığıyla kavruluyor.
Zihnimi yokluyorum; klasiklerden, sevda şiirlerinden, film sahnelerinden binlerce kelime beynimde uğuldarken, senden bir satır bile bulamamanın acısını yaşıyorum.
Sen, kitaplığımın üst rafında, sıladaki küskün yar gibi beni beklerken, ben huzuru başka sayfalarda aradım hep¦ halbuki kendimi bildim bileli her başım sıkıştığında, yaşadığım her korkuda, ilk aşkımda, girdiğim bütün sınavlarda, çocuklarım her hastalandığında, seni gönderene ellerimi açtım ama senin sayfalarını hiç aralayamadım.
Allah’ım şimdi senden mühlet istiyorum ;bunu da senden Allah’ım, ne yarım kalan doçentlik tezim, ne planlarım, ne de çocuklarımın diploma törenini görmek için istiyorum..
Bunu senden, senin kelamınla buluşabilmek, kur'anı anlayabilmek ve yaşayabilmek için istiyorum ¦ biliyorum ki her nefes beni sana yaklaştırıyor.. .
Ve ben senin huzurunda, senin bana gönderdiğin mesajı bir kere bile okuyup anlamadan, yaptıklarım ve yapamadıklarım için af dileyemem¦ yüzüm yok, utanırım¦
Doktor mektubu katlar, hemşireye sorar:
- Ailesine haber verdiniz mi?
- Hemşire :Sakiiin ve üzüntülü bir sesle evet efendim, yarin ikindiden sonra defnedecekler.
- Doktor : bu mektubu ailesine verin. Orda bir kur'an meali olması lazım, onu da bana getirin.tövbe Allahııım AFF ALLAHIM AAAFFF...
--------------------------------------------------------------------------------------------
-BİRAZDA GÜLELİM
Dünya’nın hiçbir yerinde aynı işyerinde biri gece, biri de gündüz vardiyasında çalışmakta olan ve her ikisi de 'mobilet' kullanan bir baba-oğul, birisi işten çıkıp eve gider, öteki evden işe gelirken bir kavşakta karşılaşmazlar ve birbirlerine selam vermek için ellerini kaldırınca çarpışıp her ikisi de ölmezler. Burada olur, Konya'da...
Dünyanın hiçbir yerinde marangoz atölyesinde çalışan işçiler paydosta üzerlerindeki talaşları temizlemek için birbirlerine 'kompresör' tutarlarken, biri ötekine şaka yapmak için kompresörü onun arkasına tutmaz, öteki de 'şaka öyle olmaz böyle olur' diye aynı kompresörü berikinin makatına sokmaz ve adam bağırsakları patlayarak ölmez. Bizde olur, İstanbul, Ayazağa'da...
Dünyanın hiçbir yerinde gemi mühendisi kazanı kontrol etmek için kazana girdiğinde biri gelip kazanın kapağını kapatmaz ve sonra da gemi yola çıkmaz. Bizde olur, Kocaeli, Dilovası'nda...
Dünyanın hiçbir yerinde bir adam ayakkabısının içine kaçan taştan kurtulmak için elektrik direğine yaslanıp ayakkabısını çıkarıp silkelediğinde, yoldan geçen bir başkası onu elektrik çarptığını sanmaz ve elektrikle bağlantısını kesmek amacıyla kafasına kürekle vurarak onu öldürmez. Bizde öldürür, Rize'de..
Dünyanın her yerinde insanlar berbere gidip tıraş olurlar Ama hiçbir berber, rahatlatmak amacıyla müşterinin kafasını sağa sola kanırtırken adamın boynunu kırıp onu öldürmemiştir. Türkiye'de öldürmüştür, Erzurum'da..
HAFTAYA DEVAM EDECEK SAYGILARIMLA ALEMDE TEKSİNİZ