Yeni bir parti lideri doğuyor
Hürriyet’in başına geçemedi, şimdi Özkök'le ilgili yazılar yazıyor..
Yeni Şafak'ta Taha Kıvanç takma adıyla yazan Fehmi Koru'ya göre Ertuğrul Özkök, siyasetin yeni yıldızı olabilir.
Yeni bir parti lideri doğuyor
Okur takipte. Geçen hafta İngiltere'nin en itibarlı gazetesini yöneten Harold Evans'ın görevden alınma öyküsünü anlattım. Bir yılda gazetenin tirajını 276 binden 300 bine çıkarma başarısı göstermiş, gazeteyi baştan ayağa yenileyerek gelirini de artırmıştı Evans; buna rağmen politik çizgisini beğenmeyen patron yönetmeni yanına çağırmış ve “Hemen bugün istifanı bekliyorum” deyivermişti.
Hem de babasını toprağa verdiği gün...
Takipçi okurun merak ettiği, “İstifa et” zorlamasıyla ayrılma arasında geçen bir haftalık dönem... Kovulan Harold Evans toplantılara katılmaya ve gazeteyi çıkarmaya devam etmiş; bir hafta sonra ayrılmış...
Soru belli: Niçin?
Acaba Harold Evans “Hiç değilse yazar olarak kalayım, yazılarımın birinci sayfadan anonsu devam etsin” pazarlığı mı yapmış? “Yönetmenliğim bitsin, ama makam odam bende kalsın?” diye mi bastırmış?
Hiçbiri değil. İtibarlı The Times gazetesinin ünlü yönetmeni, o bir hafta boyunca, avukatlarının patrondan kendisine yüklü bir ayrılık tazminatı koparmasını beklemiş... “Avukatlarım ne zaman şartları tatmin edici buldular, o gün kameralar karşısına geçip patronum Rupert Murdock'la görüş ayrılığım yüzünden istifa ettiğimi açıkladım” diyor 'Paper Chase' adlı anılarında (s. 500).
Bizde âdet olduğu söylenir de pek az kişi kurala uyar: Ayrıldığın eşinin bir daha topuğuna bakmazsın; daha önce çalıştığın kurum hakkında ileri-geri konuşmaz, içişlerine karışmazsın... İngiliz Evans aynen böyle davrandı: Kendisi gibi gazeteci olan genç eşi Tina Brown ile birlikte ABD'ye göçüp başarılarına yeni başarılar kattı.
Eski yayın yönetmenleri yazar yapılıyor bizde. Bazısını kesmeyebiliyor yazarlık; özellikle de manşetlerden ülkeyi sarsmaya alışmış, konumunu perde gerisi pazarlıklarda değerlendirmeyi bilmiş olanlar yalnızca yazar kalmakta zorluk çekebiliyor. Çekerse çeksin, çare yok; gelenek böyle, eski yönetmen yazarlığa devam ediyor...
Kısır-döngü bu defa değişebilir, eski yayın yönetmeni ve ekibi vaktiyle tepe tepe kullanmaya alıştıkları gücü bir başka alanda yeniden kazanmayı düşünebilir. Hürriyet'in başından yeni ayrılan Ertuğrul Özkök'te böyle bir gelenek kırıcı potansiyel görüyorum.
Ege Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (ESİAD) 25. Yüksek İstişare Toplantısı'na katıldı Ertuğrul Özkök ve hemşehrisi işadamları önünde yaptığı konuşmada kapkara bir tablo çizdi. Aynı gün Hürriyet'in sitesinden konuşma metnini okuyunca ben müthiş etkilendiğime göre, karşısına çıktığı kişiler “İşte aradığımız yeni lider” demişlerdir.
Şu değerlendirme bir parti lideri ağzına daha iyi yakışmaz mı: “Türkiye, AB'nin temsil ettiği gerçek anlamda demokratik coğrafyaya mı ait olacak; yoksa giderek rol model olan Çin, Rusya gibi modellere benzeyerek otoriter hatta totaliterliğe tecavüz etmiş bir siyasi anlayışla mı yönetilecek?”
Evet, bu politik değerlendirme Ertuğrul Özkök'e ait. Şu değerlendirme de: “Evet, askeri vesayet zararlıdır, hiçbir topluma mutluluk getirmez. Ancak, askeri vesayeti kaldırırım derken yerine demokratik olmayan başka bir silahlı vesayeti koymaya başlarlarsa, daha ciddi sorunlar yaşanılır. Asker belli bir disiplinle hareket etmesini bilen kurumdur. Karşısına elinde silah olan başka bir kurumu illegal telefon dinleme yolları, kanunsuz alıp götürme, sabahları gözaltına alma, sindirme yoluyla baskı yaratarak yeni bir vesayet dönemi başlarsa askeri vesayetten daha kötü bir dönemdir. Askeri vesayet dönemleri sivil vesayetlerden daha kısa sürmüştür. Öbürlerinin kalıcılığı daha fazladır. Dünyada en kanlı idareler sivil şekilde gelmişlerdir.”
Bu kadar keskin lâfları Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli'nin ağızlarından bile duymadık. Helâl olsun...
Ergenekon'a inanmayan, bu yolla demokratikleşilemeyeceği görüşünü tekrarlayan Ertuğrul Özkök, yayın yönetmenliğini bıraktıktan sonra kendini iyice serbest hissediyor olmalı ki, daha önce bu açıklıkla yazmadığı 'demokratik açılıma' muhalefetini de keskinleştirmiş: “Bugüne kadar yatırım artarsa Güneydoğu'da sorun çözülür dedik. Olmadı. Kürtçe konuşma serbest bırakılırsa çözülür dedik. Yine olmadı. Sokak isimlerinden sonra farklı talepler de gelmeye başladı.”
Yanlış anlamayasınız diye şuracığa kaydedeyim: Ben İzmir konuşmasıyla önümüze serilen 'politikacı Ertuğrul Özkök' figürünü yönetmenliği ve yazarlığından daha sempatik buldum. Hürriyet'te onun ayrılmasından sonra kendilerini 'öksüz' hissetmeye başlayan politikaya meraklı yazar dostları ile Milliyet ve Vatan el değiştirirse rahatsız olacakları da yanına alıp bir partinin saflarına geçse... Veya hep birlikte yeni bir parti kursalar...
Oyumu vermem herhalde, ama politikaya getireceği yeni heyecandan ötürü kendisini alkışlarım.