Yeni Şafak yazarından sert cemaat eleştirisi!
Yeni Şafak yazarı Kürşat Bumin cemaaten gelen geniş açıklamayı konu aldığı yazısında "hizmet, camia, cemaat" kavramları kadar açıklamanın içeriğini de sorguluyor.
Yeni Şafak'ın kıdemli kalemlerinden Kürşat Bumin çarpıcı bir Gülen Cemaati analizi kaleme aldı. Cemaatin, Gazeteci ve Yazarlar Vakfı aracılığıyla yaptığı açıklamayı kritik eden Bumin "hizmet, camia, cemaat" kavramları kadar açıklamanın içreğini de sorguluyor.
Açıklamayı eleştirel gözle mercek altına alan Bumin, hem cemaatin kendisi için kullandığı tanımlamaya itiraz ediyor hem de açıklamanın 'öznesiz' olduğunu vurguluyor. Cemaatin bir "sivil toplum örgütü" olmasının önündeki engelleri sıralayan Bumin "şeffaflık" zaafına dikkat çekti.
Cemaatin, bazı faaliyetlerine dikkat çeken Yeni Şafak yazarı ortada sivilliği hayli şüpheli bir yapı olduğunu savundu. Cemaatin "Altın nesil" hedefinin ise kendisini bir sivil toplum hareketi olarak sunan bir oluşumun 'çapını çok aşan' bir iddia olduğunu belirten Bumin şöyle yazdı:
Sivil toplum hareketlerinin önemli bir bölümünün dinlerden birisini ya da bir dinin farklı Kiliseler tarafından farklı yorumlarını temel alabildiğini biliyoruz. Bu türlü oluşumlar -'hür dünya'da- sosyal, ekonomik, ailesel, kültürel ilişkiler gibi tabii olarak dini plandaki değerleri ve ilişkileri de konu olarak seçebilmektedirler. Ancak bu son fasla giren sivil toplum hareketlerinin (ve dolayısıyla STK'ların) özellikle ABD'deki örneklerinde olduğu gibi her zaman açık-seçik bir sahibi bulunmaktadır. Oysa 'Hizmet' bu nitelikten yoksun olduğu için, iddia edildiği gibi 'şeffaf' olmaktan da uzaktır. Tamam, açıklamanın altında yer alan imza ('Yazarlar ve Gazeteciler Vakfı') söz konusu olduğunda ortada bu yönde bir belirsizlikten söz edilemez. Ancak hepimiz biliyoruz ki söz konusu vakıf sadece tüzüğü ve amaçları belirtildiği şekliyle ortadadır. 'Hizmet' bu vakıftan ibaret olmadığına göre, açıklamayı yine 'öznesiz' olarak değerlendirmek yanlış olmaz sanıyorum.
Biraz önce kendilerini sivil toplum hareketi olarak takdim eden oluşumların 'din' de içinde olarak ne kadar geniş bir alan çerçevesi içinde yer alabildiklerini sıralarken, bu hareketleri asıl olarak belirleyen niteliğinden -yani bir bakıma 'özniteliği'nden- söz etmedim. Bu 'öznitelik', bildiğiniz gibi, Hükümetin-Devletin alanından ve müdahalesinden uzak olmaktır. Nitekim 'Açıklama' da bu hususu özellikle belirtmiş: 'Gönüllü, özerk ve hükümet-dışı olması'. Burada 'Devlet'ten söz edilmeden sadece 'hükümet-dışı' ifadesiyle yetinilmiş olması, eğer yine Batı'da âdet olduğu üzere 'devlet' ile 'hükümet'i aynı anlamda kullanmak söz değil ise ciddi bir eksikliktir. Bu ifade –belki de- 'Açıklama'nın özellikle kendisinden 'Hükümet-Cemaat çekişmesi' olarak söz edilen problemi merkeze almasının bir ürünüdür, bilemem... Kimilerine 'gereksiz bir ayrıntı' gibi gelen bu hususu özellikle hatırlatıyorum, çünkü 'Hizmet'in bir sivil toplum hareketi olarak 'Devlet'ten geçebilecek her türlü dolayımı da baştan reddetmesi gerekirdi. Oysa biz biliyoruz ki, 'hükümetler' neyse de, sıra 'Devlet'e (hem de büyük harflisiyle!) gelince 'Cemaat' sırasında (bunları sıralamanın şimdi sırası değil) hiç de 'sivil' davranmamıştır. Tamam, gelip geçici olan 'hükümetler'in 'dışı'nda kalmak bir sivil toplum hareketinin temel ilkeleri arasında yer alır. Ama aynı konumun ve tutumun asıl 'Devlet' söz konusu olduğunda sergilenmesi gerekmez mi?
'Açıklama', hareketin 'âdem-i merkeziyet esasıyla' yürütülmekte olduğunu da hatırlatıyor. Olabilir, belki de söylendiği gibidir. Ancak bu durumu bizim (yani 'Hizmet'in dışında kalan kesimin) test edebilme şansımız yoktur. Çünkü takdir edersiniz ki bir STK'nın 'Ben âdem-merkeziyetçiyim!' demesiyle iş bitmiyor; bu STK dışında kalan toplumun deklare edilmiş bu ilkenin şahidi olabilmesi için gerekli şartlara sahip olması da gerekiyor.
'Nitekim Hizmet'in dini, etnik yapısı, dili farklı pek çok ülkede itibar görmesi onun sivil vasfının bir sonucudur.' Olabilir. Ancak kendisini –yine 'Açıklama'da- 'sosyal hayır ve hizmet faaliyeti' olarak sunan bu sivil toplum hareketinin 'dini' düzlemde olmasa da 'dil' düzleminde, yani Türkçe'yi 'evrensel bir dil' niteliğini kazanmış bir konuma getirebilmek için sarf ettiği büyük çabanın 'sivil'llikten 'milliyetçiliğe' doğru bir yöneliş olarak değerlendirilmesi yanlış mı olur? Önceki yazılarımda da dikkat çektiğim gibi, mesela 'Türkçe Olimpiyatları'nın 'sivil vasıf' ya da 'sosyal hayır ve hizmet' ile ilişkisini nasıl açıklamalı?
Yazıyı bitirmek zorunda olduğumdan 'Hizmet'e ilişkin bir başka hususa da hiç değilse değinmek istiyorum: 'Hizmet' içinden konuşanlardan sıkça duyduğumuz gibi, bu sivil toplum hareketinin asıl amacı (sadece Türkiye'de mi yoksa ulaşılan her yerde mi bilmiyorum) 'altın nesil' yetiştirmektir. Bu amaç da bana -bir sivil toplum hareketi olarak düşünüldüğünde- problemli geliyor. Sivil toplum hareketlerinin amaçlarını benimseyen 'nesiller' yetiştirmeyi amaç edinmesinde yadırganacak bir yan yok tabii ki. Ama bu 'altın nesil' meselesi fazla iddialı, çünkü toplumun şu ya da bu bölümünü değil tamamını hedef alan bir amaç bu. Yani kısaca kendisini bir sivil toplum hareketi olarak sunan bir oluşumun 'çapını çok aşan' bir iddia bu. Ayrıca toplumun tamamına yönelik dile getirilen bu türden bir amaç, toplumun tanımında var olan 'parçalı olmak' halinden memnun olmamanın da bir göstergesi gibi sanki. Oysa 'altın nesil'den değil, içinde bin türlü farklılık barındıran 'nesiller'den söz etmek gerekiyor. Yani 'nesil'den söz ederken de ondan yekpare bir fabrikasyon ürünü olarak değil, onun dün ve bugün olduğu gibi yarın da 'çoğul' halde olacağını unutmadan söz etmek gerekiyor.
Yazının tamamı için buraya tıklayın...