Yer altında olmayan madeni laboratuvarda bulduk
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aktaş ve öğrencileri, Türkiye'de yer altında bulunmayan platin, paladyum ve rodyum gibi metalleri içeren atıkları, laboratuvar ortamında yüzde 99,99 saflaştırıyor- Doç. Dr. Aktaş:- "Her yıl 250 milyon TL değerin
İSTANBUL (AA) - MURAT BİRİNCİ - Türkiye'de rezervi bulunmayan platin, paladyum ve rodyum gibi değerli metallerin atıkları, artık laboratuvar ortamında yüzde 99,99 saflaştırılıyor.
Marmara Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Aktaş ve öğrencileri, içerisinde platin, paladyum ve rodyum gibi metalleri barındıran atıkları yüzde 99,99 saflaştırarak Türkiye'de bir ilke imza attı.
Aktaş, AA muhabirine, platin grubu metallerinin (PGM) saflaştırılması ve ülke ekonomisine katkıları hakkında bilgi verdi.
Türkiye'de platin, paladyum ve rodyum gibi kıymetli metallerin tam manasıyla (yüzde 99,99) rafinasyonunun yapılamadığını söyleyen Aktaş, "Bir metal ne kadar saflaştırılırsa katma değeri de o derece yüksek olur." dedi.
Aktaş, yıllar önce gümüş ve altınla başladıkları saflaştırma işlemine daha sonra platin grubu metallerini de eklediklerini ifade etti.
Bazı firmalarla anlaştıklarını belirten Aktaş, "Onlar hurdalarını bize getirecek. Biz de MC365 laboratuvarımızda saflaştırmayı yapacağız. Hurdaları ilk önce haddeden geçirerek ince levha haline getiriyoruz. Ardından yüzey alanını artırmak maksadıyla çok kısa ve ince bir şekilde kesiyoruz, daha sonra asitte çözümlendiriyoruz. Çeşitli proseslerden sonra platini rafine ediyoruz. Platin önce siyah toz haline getiriliyor. Eritme işlemi yapıldıktan sonra tekrar levhaya dönüştürülüyor." diye konuştu.
Aktaş, hurdaların içerisinde bazı soy metallerin de bulunduğunu, bu metalleri saflaştırma konusunda da bilgi ve beceriye sahip olduklarını dile getirdi.
- "7/24 çalışan bir laboratuvarımız var"
Ekim 2011'de MC365 laboratuvarının kurulduğunu anlatan Aktaş, şu anda biri yüksek lisans ve diğerleri lisans öğrencilerinden oluşan 15 kişilik bir ekiple bu işleri başardıklarını aktardı.
Aktaş, MC365 isminin nasıl oluştuğu hakkında da şunları kaydetti:
"M mühendislik fakültesini, C laboratuvarın bulunduğu C binasını, 3 üçüncü katı, 65 ise laboratuvarın numarasını temsil ediyor. Kurulduğu günden bu yana laboratuvar 7 gün 24 saat lisans öğrencilerine hizmet veriyor. Bu uygulama öğrencilere çok cazip geliyor. Bu laboratuvarda sürekli bir hareket var. Sloganımız da 'Harekette bereket var.' Öğrencilerimiz işleri olmasa dahi muhakkak laboratuvara uğrar. Kız öğrencilerimiz belki evde bulaşık yakamaz ama buraya gelince deney sonrası oluşan bulaşıkları severek yıkıyorlar. Laboratuvarımızda öğretmen-öğrenci ilişkisinden ziyade abi-kardeş ilişkisi var."
Aktaş, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum örgütü ve çeşitli kurumlardan 1'incilik, 2'ncilik ve 3'üncülük ödülleri aldıklarını, öğrencilerle beraber laboratuvarla aynı ismi taşıyan "MC365 Metal Rafineri AŞ" firmasını kurarak ticarileşmenin ilk adımlarını attıklarını söyledi.
- "E-atık geri dönüşüm fabrikaları kurulmalı"
Aktaş, platinin Türkiye ekonomisi açısından büyük önem arz ettiğini, platin grubu metallerin ağırlıklı olarak otomotiv sektöründe kullanıldığını vurguladı.
Otomobillerdeki emisyonları minimize etmek amacıyla platinin, motorların egzozlarındaki çevreye zararlı maddeleri daha az zararlı maddelere dönüştüren aygıt olan katalitik konvertörlerde kullanıldığı bilgisini veren Aktaş, şöyle konuştu:
"Maalesef bunların geri dönüşümü ülkemizde yapılamıyor. Egzozlar, hurdacılar vasıtasıyla çeşitli aralıklarla toplanıyor, çeşitli aşamalardan geçtikten sonra yurt dışına rafinasyon için gönderiliyor. Bu işlemin yurt dışında yapılmasının bazı sakıncaları var. Türkiye'de doğru düzgün analiz yapamadığımız için yurt dışı bize ne verirse onu kabul etmek zorunda kalıyoruz. Platin, paladyumun yanında bazı kıymetli metallerin de geri dönüşümü yapılamıyor. Dolayısıyla yurt dışına gönderdiğimiz her bir kalem hem yurt dışının teknolojisine katkıda bulunuyor hem de ekonomik anlamda bizi bir adım geriye itmiş oluyor. Bir sonraki aşamada laboratuvar ortamında yaptığımız işlemleri fabrika ölçeğinde yapmak istiyoruz.
Platin, paladyum, rodyum, altın ve gümüş gibi metaller e-atık denilen elektrikli ve elektronik atıklarda bol miktarda bulunuyor. Bunların geri dönüşümü maalesef yapılamıyor. Geçen günlerde pil dönüşüm fabrikası kuruldu. Bu son derece mutluluk verici. Umarım en kısa zamanda e-atıkların da gerçek manada geri dönüştürülmesi için bir fabrika kurulur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının buna özel ilgi göstereceğine inanıyorum."
- "Emisyon skandalında platin oyunu"
Aktaş, dünyaca ünlü otomotiv markasının emisyon skandalında platin grubu metallerin öneminin bir kez daha gözler önüne serildiğini söyledi.
Her araçta ortalama 1-4 gram platin grubu metal kullanıldığını aktaran Aktaş, "Emisyon skandalına konu olan araçlarda ne kadar metal kesintisi yapıldığı bilinmemekle birlikte ufak bir hesap yaparsak bir araçta 1 gram metal kesintisi yapıldığında 11 milyon araçta yaklaşık 1,2 milyar TL'lik kazanç sağlıyor." dedi.
Aktaş, Türkiye'de birçok laboratuvar olduğunu ve sayısız yayınlar yapıldığını ancak bu çalışmaların potansiyel enerjiden bir türlü kinetik enerjiye dönüştürülemediğini yani Türk ekonomisine katkıda bulunmadığını belirtti.
Buralarda üretim yapılmadığını, veri tabanlarına katkı sağlayacak işler gerçekleştirildiğini dile getiren Aktaş, "Türkiye'deki laboratuvarların tamamı endüstriye hizmet etmeli. Sadece veri tabanlarındaki arama programlarına dahil olmamalıyız. Yurt dışındaki laboratuvarlara baktığımızda muhakkak endüstriyel kuruluşlarla iş birliği halindeler. Bu şekilde hem öğrenci hem ekonomi hem de üniversite kazanıyor." ifadelerini kullandı.
- "250 milyon TL yurt dışına gidiyor"
Aktaş, platin grubu metallerin platin, paladyum, rodyum, rutenyum, iridyum ve osmiyum olduğunu anımsatarak, "Bu metallerin yanı sıra soy metaller günümüzde oldukça değerlidir. Bunlar altın, gümüş ve bakır. Bu metallerin yüksek teknolojide kullanımı güç geçtikçe artmakta fakat rezervi gün geçtikçe azalmaktadır." dedi.
Günümüzde bilgisayarlardan akıllı telefonlara, mutfak araç gereçlerinden televizyona, sağlık sektöründen otomotiv endüstrisine kadar hemen hemen her alanda bu metallerin kullanıldığı bilgisini veren Aktaş, Türkiye'de altın, gümüş ve bakır hariç diğer soy metallerin rezervinin bulunmadığını dile getirdi.
Aktaş, dünyaca ünlü bir yatırım bankasının raporunda, 20 yıl içerisinde altın, 40 yıl içerisinde de platin ve bakır rezervinin biteceğinin öngörüldüğünü, Avrupa Birliği'nin yayımladığı bir raporda platin gurubu metalleri gelecekte büyük önem arz edecek 24 değerli maden arasında gösterdiğini aktardı.
Platin grubu metallerin ana sağlayıcısının Rusya ve Güney Afrika Cumhuriyeti olduğunu anımsatan Aktaş, tüm dünya ihtiyacının yüzde 93'ünün bu iki ülkeden sağlandığına dikkati çekti.
Aktaş, bu metallerin kullanım alanlarının çokluğu ve yüksek ekonomik değeri nedeniyle geri dönüşüme ciddi önem verildiğini, Avrupa başta olmak üzere ABD, Çin ve Rusya'nın geri dönüşümde öncü ülkeler olarak öne çıktığını kaydetti.
Her yıl 250 milyon TL değerinde platin grubu metal atığının yurt dışına gönderildiğinin altını çizen Aktaş, ABD ve Avrupa'da geri dönüşümü yapılarak saflaştırılan bu metallerin yüksek teknolojide kullanılarak Türkiye'ye satıldığını vurguladı.
Aktaş, PGM atıklarının yanı sıra altın ve gümüş içeren e-atık sektörünün de büyük önem taşıdığını, her yıl ortalama 1 milyon ton e-atık toplandığını ve yurt dışına gönderildiğini söyledi.
Türkiye'de onlarca e-atık toplama lisansına sahip firma olmasına rağmen bilgi ve tecrübe yetersizliği nedeniyle geri dönüşüm yapılamadığını belirten Aktaş, katma değerin de yurt dışında kaldığını anlattı.
Aktaş, e-atık geri dönüşümünün Türkiye'nin stratejik alanları arasında görülmesi gerektiğini ve bu konuda başta hükümet olmak üzere sanayicilere büyük görev düştüğünü de sözlerine ekledi.
AA
Kaynak: