Yılmaz Özdil Sözcü'ye gazetecilik dersi verdi
Yılmaz Özdil, Sözcü gazetesine verdiği röportajında Sözcü gazetesini eleştirdi.
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Yılmaz Özdil, Sözcü'den Hande Zeyrek'e röportaj verdi. Gazete bobinlerinin, matbaa makinelerinin arasında büyümüş İzmirli gazeteci ve köşe yazarı olan Yılmaz Özdil "Çocukluğumda da sokak çocuğuydum. Hâlâ sokak çocuğuyum" diyerek tarif ediyor hayatını. Gazeteciliğe muhabirlikten başlayarak, basamakları tek tek tırmanan Özdil, 19 Mayıs'ta çıkan ikinci kitabı "İsim Şehir Bitki" kitabını anlattı.
SÖZCÜ'YE GAZETECİLİK DERSİ VERDİ
Daha önce uçakta Sözcü gazetesi dağıttığını açıklayan Özdil'e Hande Zeyrek "Neden Sözcü'yü eleştiriyorsunuz" diye sordu..İşte Yılmaz Özdil bu soru üzerine Sözcü'ye gazetecilik dersi verdi..
BAŞBAKAN'A TAYYİP DEME HAKKIN YOK
Mesela Başbakanı sevmeyebilirsin ama Başbakan'a Tayyip deme hakkın yok. O Başbakan senin de Başbakan'ın. Bırakalım oy verenlerini, o Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı.. Eleştirirken hiç kimsenin Cumhurbaşkanı'na Abdullah, Başbakan'a Tayyip deme hakkı yok.. Yani bu yakışmaz..
İşte Özdil röportajının devamı
■ "Bir daha yazarsam, adı 'Sessiz Film' olacak" demiştiniz. Ama kitabın ismi "İsim Şehir Bitki" oldu.
Sessiz Film'i yazmaya devam ediyorum. O kitaba nokta konabilmesi için bu senenin bitmesi gerekiyor.
■ Neden yıl sonu?
Takvim itibariyle yerel seçimlerin tarihi ve adaylar belli olacak. AKP'nin mevcut kadrolarmdaki insanlar siyasete mi devam edecekler, yoksa belediye başkam olarak mı devam edecekler. Başkanlık sistemine mi geçilecek. Bunun gibi konuların cevapları belli olur.
Mal gibi satılan memleket
■ Başkanlık sistemi Türkiye'de uygulanabilir mi?
İhtimal vermiyorum. Parlamenter rejimin daha iyi olduğu fikrindeyim.
■ İçinde bulunduğumuz zaman için bitkisel hayat demişsiniz. Bitkisel hayatın dönüşü yok. Biz de dönülmez bir yolda mıyız?
Aslında yazılarımın konularım bizzat iktidar belirliyor. Onların adımlarıyla oluşan konuları yazıyorum. Dola-vısıvla bu kitabın ismini de bizzat Başbakan tarafından konulmuş kabul edebiliriz. Her fırsatta Başbakammız 'Akıl tutulması var' diyor. Akıl tutulması, bir beyinsel problemi ve bitkisel hayatı da içerebilir düşüncesiyle "İsim Şehir Bitki" koyduk. Yoksa memleketin mal gibi satılmasından dolayı "İsim Şehir Eşya" koymayı düşünüyordum.
■ Beyin ölümümüz gerçekleşti mi?
Hayat mucizelerle doludur. Merakla bekliyoruz. Ben de bu ülkenin bir ferdiyim. Geleceğe dair bir öngörüm yok.
STAT YASAĞI HAYIRLI OLDU
■ İlk kitap 1 Nisan'da çıkmıştı. İkincisi 19 Mayıs'ta çıktı ama siz 19 Mayıs'ın da şaka gibi olduğunu söylediniz. 19 Mayıs nasıl şaka oldu?
19 Mayıs, Cumhuriyetimizin ruhu. Bu ruhu coşkuyla yaşamamız engellenilmek isteniyorsa eğer, bu olsa olsa bir şakadır.
■ İki farklı yorum vardı 19 Mayıs sonrası kutlamalarla ilgili. Ne söylemek daha doğru?
Bir gerçek var ki her serde bir hayır vardır... Her yasaklanmaya çalışılan kavram mutlaka daha da yeşererek büyüyecektir. 19 Mayıs'ın, Atatürk ilke ve devrimlerinin tehlikede olduğu endişesi, aslında Atatürk ilke ve devrimlerinin 19 Mayıs ruhunun gelişmesi için bir vesile oluyor ve hayırlı oluyor. Çünkü 19 Mayıs, 29 Ekim, 23 Nisan gibi ulusal günlerimiz adı üstünde ulusundur. Devletin değildir. Biz bu tür milli bayramlarımızı kutlamak için kimseden izin almak zorunda değiliz.
Çobana ihtiyacımız yok
■ Başbakan "19 Mayıs'ı gerçek bayrama çevirdik. Öbürü, demirperde ülkelerine aitti" dedi. Buna bir sözünüz var mı?
Şimdi 29 Ekim törenleri ulus tarafından kutlanır. Bizim ne yapacağımızı söyleyecek, başımızda duracak bir çobana ihtiyacımız yok. Yani bu stat, meydan vs. olur. Bizim kutlama yapmak için, balkonumuza bayrak asmak için, sivil toplum örgütlerinin düzenlediği ulusal bayram yürüyüşlerine, törenlerine katılmak için kimseden izin almaya ihtiyacımız yok. Buna benzer örnek sadece demirperdeden verilmiyor. Mesela deniyor ki 'Almanya'da bu tür kutlamalar yok.' Almanya ne yapsın? Hangi bağımsızlık savaşım verdi ki bağımsızlık kutlaması yapsın? Dünyanın bütün emperyal güçlerine karşı mücadele etmiş ve bağımsızlığını ilan etmiş bir Cumhuriyetin ve vatandaşlarının elbette o bağımsızlık gününü coşkuyla kutlamaya hakkı vardır.
■ Başbakan sizi uçağına davet etti mi?
Hayır etmedi.
Davet edilseydiniz ne sorardınız?
Başbakan'a gazetecilerin soru sormasını çok manalı bulmuyorum. Çünkü Başbakan ne isterse onu anlatıyor. Bu sadece Erdoğan için geçerli değil. Başbakanlar hep böyledir. Dolayısıyla gazetecilerin bu tür gezilerde gözlemlerini aktarması daha doğru.
■ Nasıl bir fotoğraf karesi verirdiniz?
Ben Başbakan'ın gezisine davet edilsem, mutlaka geziye eşlik ederim ama Başbakan'ın uçağına binmenin alemi yok. Gidilecek adrese başka uçaklarla gidilir.
■ Başbakanı dünya liderleri sıralamasında nereye koyarsınız?
Samimi görüşümü sorarsan, ben Başbakan'm uygulamalarına karşıyım. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanlığı-'na karşı değilim. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Amerika Birleşik | Devleti Başkanı'ndan da değerlidir.
FRANSIZ TARZI DEĞİLİZ
■ Türkiye'de gündem neden bu kadar hızlı?
İki tane film vardır. Her ülkede aslında filmler sahneye konur. Bir Fransız tarzı j filmler vardır çok yavaş akar. Akvaryum gibi bakarsm. Bir de Amerikan tarzı filmler vardır çok hızlı akar. Bizdeki film Amerikan yapımı.
■ Yazılarınızı nasıl yazıyorsunuz?
Genelde sabah 9-10 gibi gündemi okumaya başlarım. Televizyonları seyrederim. Eğer beklememiz gereken bir şey yoksa, bazen öğleden sonra çıkacak kararlar oluyor, öğlen yazmaya başlarım. Süresi de yazının içeriğiyle alakalıdır. Bazen 15 dakika sürer, bazen 5 saat.
■ Yılmaz Özdil gazeteciliği dışında nasıl bir baba ve eştir?
Onları eşime ve kızıma sormanız lazım ama normalim yani. Şöhret beni ilgilendirmiyor. Denizli horozu da şöhret. Ya da Kırkağaç kavunu da ünlü. Hayatın içinde gazetecilik yapmadığım dönemlerde nasıl yaşıyorsam aynı yaşıyorum.
Sıradan bir vatandaşım
■ En çok okunan köşe yazarısınız. Rahat gezebiliyor musunuz peki sokakta?
Yani ben sıradan bir Türk vatandaşıyım ve insanların da beni algılaması bu şekilde oluyor. Büyük ölçüde sokakta-yımdır. Ben sokak çocuğuyum. Küçükken de sokak çocuğuydum büyüğümde de öyle. Hayatımızın önemli bölümü sokaklarda geçti. Ben o alışkanlığımı değiştirmedim.
■ Muhabirlikten, yazı işlerine, genel yayın yönetmenliğine kadar basamakları tırmandınız. Özlem duyduğunuz bir an var mı?
Benim hiç fotoğraf ma kinem olmadı. Hep fotoğraf makinem olsun isterdim. Fotoğraf makinesi alabilir miktarda para kazanmaya başladığımda ise arak muhabir değildim. O yüzden fotoğrafçılık benim için bir hobidir şu anda ama meslek hayatımda, muhabirken maalesef hiç fotoğraf makinem olmadı. Alamamıştık.
■ Yine televizyonda ya da bir gazetenin başında görebilir miyiz sizi? 'Bir gazetenin başına geçse beş yüz bin sattırır o kadar iyi gazetecidir' deniliyor hakkınızda.
Şu anda piyasada 5 milyon gazete sallıyor. Demek ki bir gazete tek başına 5 milyon satabilir. Ama Hürriyet'te mutluyum...