Yılmaz Özdil'e Hakan'dan ağır eleştiri

Yılmaz Özdil'e Hakan'dan ağır eleştiri

Yılmaz Özdil'in tepki çeken yazısına bir tepki de kendi gazetesinin yazarı Ahmet Hakan'dan geldi.

Hürriyet gazetesindeki köşesinde Uludere'nin Irak sınırında yaşanan olayın perde arkasını yazan Yılmaz Özdil, yaptığı betimlemeler ile tepki çekti.

İşte Özdil'in tepki çeken o yazısı...

Sayın kaçakçı

Babası eşek.

Anası attır.

Eşek, atı becerir.
Katır doğar.

YASAK AŞKIN MEYVESİ

At'tan küçük, eşek'ten cüsselidir.
Her ikisinin toplamından kuvvetlidir.
Kromozom sorunu nedeniyle kısırdır.
Ancak, katır ırkı yok edilse bile...
Eşek'lik varoldukça nesli tükenmez.

Kaçakçılık katır'dır.

Yasak aşkın meyvesi.

Kimin kimi, hangisinin hangisini becerdiğinin bi önemi yoktur... Neticede, devlet'le kaçakçı'nın çiftleşmesidir.

Mazot zamlandıkça, sigara zamlandıkça, yani vergiye binildikçe, katır da kıymete biner, fiyatı yükselir. Şu anda ikinci el'i tiko para beş bin lira... Her defasında 140 litre mazot veya 400 paket sigara taşıyabilir. TÜİK'e göre, memlekette 50 bin katır var, 30 bini orda, hesap et.

Entel barların romantik tayfası "50 liracık için canını tehlikeye atmak zorunda kalan masum köylü" filan diyor ama... Haftada iki sefer yaptığında, ayda 15 bin lira kazanıyor o masum!

AYDA 15 BİN LİRA KAZANIYOR O MASUM

Aslına bakarsanız, bizim entel'lerle katır'ların ortak özelliği var. İkisi de viski içiyor. Evet, viski içiriyorlar katır'lara...
Sebebini herhalde veteriner hekimler daha iyi açıklar ama, enerji patlaması yapıyor. Yük kapasitesi, sürati artıyor.
Nasıl olsa, viski de kaçak, sudan ucuz.

(Devlet'in de katır'ı var. İsmi Reşo... Üstelik madalyalı... Henüz mayın dedektörleri bu kadar yaygın değilken, Hakkari Tugayı'nda görev yapıyordu. Devletimiz kendi elleriyle döşediği mayınları nereye döşediğini hatırlamadığı için, önden Reşo'yu gönderiyordu. Enteresan şekilde mayına basmıyordu. Önde katır, peşinde ip gibi tek sıra dizilmiş komandolar iyi mi... 1994 senesinde emekliye sevk edildi, sembolik madalyayla onurlandırıldı, orduevine yerleştirilemeyeceği için, Kara Harp Okulu Atlı Spor Eğitim Merkezi'ne konuldu.)

(Kaderin cilvesi olsa gerek...
Katır'a madalya veren, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, emekli olunca siyasete atıldı, kaçakçılığın efsane başkenti Kilis'ten mebus oldu!)

Hadiseye dönersek...
Kaçakçıyı kim yakalar?
Devlet.
Kaçakçı kime haber vermiş...
Kaçakçılığa gidiyorum diye?
Devlet'e.
E tazminat ister tabii kaçakçı.

Sayın terörist'le sayın kaçakçı arasında katır tepmişe dönmek istemiyorsa, bi karar vermesi lazım artık devletin...
Kişneyecek misin?
Anıracak mısın?


Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da bugünkü yazısında Özdil'in tepki çeken yazısına bir cevap verdi. Hakan köşesinde Özdil'e "Bari bunu yapma" diyerek sitem etti.

İşte Hakan'ın o yazısı:

Bari bunu yapma

ÇOĞU yeniyetme 35 insan...
Kendilerinin neden olmadığı koşullar gereği ekmek parası için kaçakçılık yapıyorlardı.
Üzerlerine F-16'lardan bomba yağdı.
Parçalandılar.
Ölüp gittiler.
"Operasyon kazası"na sayıldılar.

Tamam, üzülme...
Tamam, empati falan yapma.
Tamam, parçalanmış cesetler karşısında alabildiğine soğukkanlı ol.
Tamam, ceketini ilikleyip saygı duruşuna geçme.
Hepsine tamam...
Ama hiç değilse üzerlerine devlet bombası düşmüş 35 insanın ardından...
İçinde bolca katır, eşek, viski, anırma, kişneme geçen bir yazı yazma.
"İki haftada 15 bin kâğıdı cebe indiriyorlardı" falan deme.
En azından bunu yapma...