Prof. Dr. Ali Akpınar
Zalimlerin sonu!
Kerbelâ olayı Hicrî 61 senesinde gerçekleşmiştir. Kerbelâ’da zâlim yönetici Yezid’in emri ile Peygamber torunu Hz. Hüseyin beraberindeki 72 ehl-i beyt mensubu ile birlikte şehid edilmiştir. Yezid, bu katliamı, kendi saltanatını sağlama almak için yapmıştır. Peki, saltanat ona kalmış mıdır? Fâni dünya ona vefa göstermiş midir? Hayır, zira Kerbelâ olayından kısa bir süre sonra Yezid de ölmüştür. Hem de acıklı bir şekilde. Nasıl mı, anlatalım:
Hicrî 26 senesinde dünyaya gelen Yezid, hicrî 48 de yani 22 yaşlarında Ebueyyub el-Ensarî’nin de içerisinde bulunduğu birliğin komutanı olarak İstanbul’a gelmiş, kuşatmada yararlılıklar göstermiş, Ebueyyub’un vefatı üzerine onun surlara yakın bir yere defnedilmesinde üzerine düşeni yapmış ve 50. Senede Şam’a dönmüştür. Hicrî 51. Senesinde Hac emiri olarak görevlendirilmiş ve hac ibadetini yapmıştır. Muaviye hicrî 53 de oğlu Yezid’i veliaht tayin etti ve İslam coğrafyasının büyük bir bölümünden ona beyatlar aldı. Bunca seçkin ve yetkin insan olmasına rağmen, henüz 25 yaşında, fısk ve fücur sahibi, içki içip şarkı söyleyen ve namazı terk edip ipekli elbise giyen Yezid’in veliahtlığını Müslümanlar isteyerek kabul etmediler, anca baskılarla ona beyat ettiler. Yezid’e sadece Hicaz bölgesinden önde gelen Müslümanlar beyat etmediler. Muaviye hicrî 60 da vefat etti, yerine 34 yaşındaki oğlu Yezid geçti. Sonuçta Hılafet, saltanata dönüşmüş oldu.
Hicrî 64 senesinde, yani Kerbelâ olayından sadece üç sene kadar sonra Yezid, bir av partisinde atından düşer ve bir kayaya çakılır, avurtlarına kaya parçaları saplanır. Hekimler avurduna saplanan taşları çıkaramazlar, sonunda dişleri sökülerek bu taş parçaları çıkarılabilir, çok geçmeden de Yezid ölür. Onun, oyun için ata bindirdiği bir maymun tarafından ısırıldıktan sonra öldüğü de rivayet edilir. Onun ölümünden sonra yönetime oğlu Muaviye geçmiş, ancak hastalıklı olan oğul kırk gün kadar yönetimde kalıp ölmüştür. Sonuçta yönetim Mervan b. Hakem’e geçmiştir.
Peki, değmiş midir yaptıklarına, asla! Saltanat ve dünya ona, oğullarına kalmış mıdır, hayır! Sonuçta Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, kıyamete kadar şehidler/mazlumlar olarak anılırken; Yezid kıyamete kadar zâlimlerin içerisindeki anılmaya devam edecektir. Zulmeden kimseler, nasıl bir yıkılışla devrileceklerini anlayacaklardır. (26/227) Evet, Yüce Allah zalimlere kısa-uzun mühletler verse de O, asla ihmal etmez.
Tarih boyunca hep öyle olmamış mıdır? Dünya hiç kimseye kalmamış, hiç kimseye vefa göstermemiştir. Hele zalimlere asla! Zira sâlihler, dünyadan ayrılıp gittikten sonra da geride bıraktıkları eserleriyle, güzel namlarıyla kalmışlar, hayırla anılmaya ve yaşamaya devam etmişlerdir. Zâlimler için ise durum tam tersidir. Onlar hem çok acıklı bir şekilde ölüp gitmişler, hem de arkalarından hep lanetle anılmışlardır. Kardeş kâtili Kâbil de öyle, zalim Nemrut, Firavun, Hâman, Karun, Belam, Samirî, Şeddât, Ebû Cehil ve Ebûlehepler de öyle.
Hal böyle olunca yapılması gereken, olanlardan ibret alıp hep iyiliklerin adamı olmak, iyilerle bir ve beraber olmaktır. Öyleyse çalışanlar bunun için çalışsın, yarışanlar bunun için yarışsınlar!