Fatıma Nur Mücevher
Adımlar ve kalpler
…adımlarımızın takati kesilmesi gerekirken daha bir kucaklıyoruz dik yamacı. Bu adımlar devrim niteliğinde… Gönüllü bir avuç insan düşünün gecenin karanlığında bir yürüyüş başlatmışlar. Sessiz, sakin, adımlarımızı sayar gibi çıkıyoruz. Dilimizde salavatlar ve dualar… Çığlık çığlığa haykırıyorum içimden: “Rabbim, içimdeki iniltileri dindir. Peşimizden koşan şeytanın ve yoldaşlarından bizi kurtar. Rıza göstermediğin ne varsa bende, hepsinden kurtar beni..”
Ve nicesi.
İşte Sevr Dağı’ndayız , işte Rasülü(s.a.v.)’nü ve onun Sıddık dostu Eba Bekr’i kucaklayan dağ. Bağrına basıp saklayan dağ! “Allah’ım bu dağ gibi korkusuz kıl kalbimi, senden başka hiçbir şeyden korkmayacak kadar heybetli kıl..”
Ve bir sohbet halkası tam da yeri… İslam’ı anlamanın, Nebi Muhammed (s.a.v.)’in mücadelesini anlamanın tam yeri. Saatler sonrasında ulaştığımız Sevr Şahittir Hz. Muhammed(s.a.v.)’in sevdasına, kavgasına, adanmışlığına…
***
Gönüllerine Kabe’yi koyanlar ve Kabe özlemi ile yananlar için belirtilmesi gereken bir husus var. Güzeldir oraları görmek, Kabe’ye yüz sürmek, öpüp koklamak fakat bir o kadar önemlidir İslam’ın kıymetini anlayabilmek için ibret nazarıyla bakmak. Gidenlere acizane birkaç tavsiyemiz olacaktır. Lütfen o mübarek beldeye ulaştığınızda abdestsiz adım atmamaya gayret gösterin, Kabe’de dua ediyoruz fakat lütfen “ Allah’ım ihtiyacım olan duaları kalbime düşür, duaya ihtiyacı olanları aklıma düşür.” Diye de dua edin. Tavaflarınızın adedini saymayın efendim, tavaflarınızı aşkla yapmaya gayret edin. Dualarınızda Ümmet’i Muhammed’i unutmayın, unutmayın ki bu ziyaret size Allah’ın bir ikramıdır. Hiç kimseyi incitmeyin, hatta incinseniz dahi… Bol bol sadaka verin, tebessüm edin, dua edin, dua isteyin, dualarınızda biz fakiri de unutmayın lütfen…
***
Nur Dağı’na yolculuk var.
Sevr’in yorgunluğu üzerimizde lakin Nur Dağı’nın ruhu da davet ediyor. “Gidelim.”
Yine bir yürüyüş başlıyor fakat bu defa başka… Bu defa başka çünkü Hz. Hatice annemizin 55 yaşlarında ( belki daha fazla) Efendiler Efendisi Hz. Muhammed(s.a.v.) azık götürüyor. 55 yaşında bir kadın , hem de aşkla, yüksünmeden. Bir sevdanın, bir davanın bir devrimin mücadelesini veriyor eşi ile… İmrenmemek elde değil. Allah’ım annem Hz. Hatice’nin kızı, biriciği Hz. Fatıma’nın ahlakını ver ümmetin kadınlarına,kızlarına ve bana. Amin.
Nur dağındayız, Cebrail (a.s.)’in indiği dağ, Sevgili (s.a.v.)’ye peygamberlik nişanının verildiği dağ… Hem şükürle, hem hamd ile, hem huzurla duruyoruz… İçi hala miss gibi Peygamber(s.a.v.) kokuyor, içi halen miss gibi gül kokuyor…
***
Son günlerimiz Kabe’i Muazzama’dayız tesbih namazı için. Bu o kadar güzel bir ikram ki, tesbih namazını Kabe’de kılmak varmış nasibimizde… Yazının hemen bu bölümünde altını kırmızı hislerle çizdiğim bir hususu belirtmeliyim ki;
Hala etkisi devam eden umre’m için emeği büyük olan Hilal Turizm Fatih Şubesi’ne, Özellikle Süleyman Yasin AKDENİZ Hocamıza, ağabeyimize çok teşekkür ediyorum. Umremizin her an’ı dolu dolu geçti, keşke diyeceğimiz hiçbir şey yok hamd olsun. Rabbim ebeden razı olsun. Umre programı yapanlar Süleyman Yasin ağabeyle istişare etmeden lütfen karar vermesinler. Biz ziyadesiyle hoşnut olduk, Allah razı olsun.
Tesbih namazı biter ve o kadar güzel bir olay gerçekleşti ki, ilk günden beri hem gönlümüzde, hem duamızda yerini alan bir ablamız ve bir ağabeyimiz Nurgül & Mustafa oracıkta nikah tazelediler ve bu o kadar güzel bir şeydi ki… O an bu ablamız ve ağabeyimize dua etmişliğimiz hakikattir. Bu ablamızla olan tanışıklığımız hamd niteliğindedir, zira hiç kelime kullanamdan birkaç gün konuştuk. Şems’in “dilsiz dudaksız sözler söyleyeceğim. Bunu bir tek sen anlıyacaksın.” Dediği hadiseyi Nurgül ablamızla yaşadığımız doğrudur, hele ki eşinin Hz. Fatıma annemizin kabri başında selamımı sunması… Allah onlardan, evlatlarından razı olsun.
Az daha unutuyordum bu esnada minik hacı arkadaşımız Emirhan’ımızdan da Allah razı olsun. Zira bu çoçuğun ettiği bir dua birkaç dakika içinde kabul olmuştur. Ağabeyi sonra, küçük yaşına rağmen beyefendi hareketler… Ahh bir de Ferit’imiz vardı. “Anne koş Kabe’ye gidelim” demesi yok mu? Allah’ım bu çocuklarla, bu istikbal aydınlığa gark olsun. Amin… Sonra Numan ve ablası Zübeyde..
Ve Şeyma…
Fatımanur ablasının canı oluveren kız.
Samimiyeti ve sevgisi ile kalbimizi kucaklayan, gün geçtikçe özlenen.
Ve Sahre, hem ekip arkadaşım idi, hem dostum şimdi birde rafığım… Cennet’te de beraberiz diyen bir yanı kararsız, öteki yanı baştan sona muhabbet dolu kadim kardeşim…
İsim isim sayamadığım gizli perdenin öteki kısmında yüreğindeki muhabbeti hissettiren tüm hacıcanlar, Allah sizden razı olsun.
Nice güzel yolculuklarda Rabbim buluştursun, kavuştursun.. Amin.
***
Bir yerde okumuştum içime epey sinen bir yazıydı şöyle idi:
“Kavuşması olan vedanın olmaz elemi. Ayrılık vaktinde yaşasakta cehennemi…”
Ayrılıklar vedalar içindir, ne Mekke ne Medine ile vedalaşmadım. Hatta Kabe ile hiç vedalşmadım, 5 vakit yönümü döndüğüm kıblemle nasıl vedalaşacaktım?
Rabbimin yeniden davet edeceğine inanıyorum.
Tekrar görüşmek üzere Kabe’m, tekrar görüşmek üzere Mekke’m…
Yeniden sokaklarında soluk almak, yeniden Kabe’de nama kılmak, Kur’an okumak ve tavaf yapmak duası ve niyetiyle…
Selam ile, dua ile…