Ümit Savaş Taşkesen
Ahmet Sorgun
Mahallesinde Oturan Adam: Ahmet Sorgun
Siyasete ilişkin göstergeleri almak ve yorumlamak ayrı bir uzmanlık alanı ister. Dengeleri, ilişkiler ağını, bilmek, bu dengeler adına, dengeleri bozmamak için biz dışarıda kalanların anlayamayacağı türden gelişmeler yaşanır: Anlayamayız. Uzaktan ahkam keseriz. Bu iş neden bizim istediğimiz gibi makul bir çizgide yürütülemiyor, bunun önündeki engel nedir? Bu kadar zor mudur makul bir işi gerçekleştirmek?
Sonra zihnimiz şu yönde işlemeye devam eder: “Siyaset bize göre değil! Siyasetteki ayak oyunlarından uzak durmamız lazım! Bu işler tiksinti verici! Üçkağıt, dalavere vb.” benim buraya yazdığımın ötesinde ve bir çok kişinin yaygın kullanımında olan söylemler icat eder, sohbetlerde sözün arasına sıkıştırıveririz. Daha ağır ifadeler de vardır benim yazamadığım siyaset hakkında. Geçmişte, tarihte bu sözleri boşa çıkarmayacak ayak oyunlarının yaşanmışlığı çoktur, biliyorum. Bunca söz ve yargı boş yere yürürlüğe girmemiştir, buna eminim. Ama artık bir şeylerin değiştiğini de gözden kaçırmamak, gönülden çıkarmamak gerekiyor. Bu değişen hayat, dünya, kültür, sanat, birey ve dünya algısının yanına siyaseti de eklemek gerekmektedir. Türkiye bir zamanlar bildiğin Türkiye değil bey amca, hanım teyze, genç kız, delikanlı demek geçiyor içimden…
Yaşadığımız ülkeyi, ülkede yaşayan bizleri, insanından taşına, kuşuna doğrudan doğruya –olumlu ya da olumsuz- etkileyen bir yapıdan, siyasetten, insan olarak nasıl bu kadar uzak durabilir, durdurulabiliriz anlamak mümkün değil. Kendi geleceği, geliri, tarihi, yaşamı konusunda söz sahibi olmaktan, isteklerinin hayata geçirilmesinden kaçınmak hayvanlaşmakla eşdeğer. Kesilmeye götürülen tavuk en azından kanadından tuttuğunuzda ya da boğazını sıktığınızda bir direnç gösterir, kurtulmak için mücadele eder. Ama sen kardeşim kesilmek için boynunu uzatıyorsun bıçağın altına ama zannetme ki bu sendeki İsmail teslimiyeti. Bıçağı vuracak olan İbrahim olmadığına göre sen de İsmail değil ahmak olursun!
…
Ahlak ve faziletine güvendiğimiz, iyi işler yaptığını düşündüğümüz, düşünce ve gönül dünyamızda bir yere oturttuğumuz adamlar için şöyle söyleriz: Abi siyasete girip kirlenme! Bu işler sana göre değil! Seni kabul etmez bünye! Seni de kendilerine benzetir bu yapı! Pis işler bunlar. Sen yapamazsın! Yapına uygun değil! ilk aklıma gelenler. Bu sayılan çekinceler, tehlikeler de elbet ihtimal dahilinde olan şeyler. İnsanın iktidarla imtihanı en zor imtihanlardan birisidir kadından sonra! Güç çünkü maskeyi düşürür ve bunca zaman inşa ettiğimiz oynadığımız, çizdiğimiz rollerle sahneye çıkarız. Gücü, iktidarı elimize geçirdiğimizde ise maskeye ihtiyaç duymayız çünkü “artık ihtiyaç duyulanızdır.”
Siyaset dediğimiz yapıdan milletin hayrına bir icraat bekliyor isek bu eli kirli adamlarla değil tam aksine siyasal yapıya yakıştıramadığımız, dürüst, ahlaklı, güvenilir, milletin içinden olan adamların bu yapıda söz sahibi olmasıyla, yapının daha güçlü olması için neyi ne zaman budaması gerektiğini bilip uygulamasıyla mümkün olacaktır.
Kirli kişilikler, eller, karaktersizlik abidesi olmuş adamların söz sahibi olduğu yapılarla nasıl hayırlı bir gelecek inşa edilebilir ki?
Bu anlamda ben Ahmet Sorgun’un il başkanlığı görevine getirilmesini önemsiyorum. Siyasal ayak oyunlarının dışında bir adamdır benim gözümde Ahmet Sorgun. Bu anlamda yenidir. İşi güçtür. Ama bu gibi yapılarda böyle adamların olması gerekmektedir. İktidar gücüyle imtihanını da bu zamana kadar, benim bildiğim ve gördüğüm kadarıyla, başarışla vermiştir. Elit bir kişiliktir ama elitist değildir. Halkın içindendir. Mütevazi bir gönül adamıdır. Yanında sıkılmaz ya da adam yerine konulmadığınızı hissetmezsiniz. Söze değer verir çünkü aynı zamanda bir kültür adamıdır. Steril bir hayat sürmez sitelerde. Mahallesinde oturur hala. Bu çok önemlidir.
Mahallenin Ahmet Abi’sidir. Ya da büyüklerince Bizim Amet’tir belki, bilmiyorum. Ama mahallede kalmasını, genel müdürlük makamında olmasına rağmen mahalleyi terk etmemesini önemsiyorum. Biz ilk Gazze Konvoyunu Konya’da karşılarken, gecenin bir vakti Mevlana Kültür Merkezi önünde konvoy karşılamaya gelenler arasındadır mesela kendisi. Mahallesinde kalan bir adamın bu yapıda sağlam bir yeri olmalıdır.
Sivil Toplum kuruluşlarıyla doğrudan ya da dolaylı bir irtibatı vardır Sorgun’un. Bu da siyasetin millete açılmasının ya da milletin siyasete dahil olmasının kanallarını açmak adına önemli bir niteliktir. Belki birçoklarında kolayca bulunamayan, elde edilemeyen bir nitelik… ulaşılabilir bir insandır ve en önemli niteliklerinden birisi ise istişareye açık bir yapıda olmasıdır. Laf olsun diye yapılan istişare değil daha iyiyi, farklıyı, bulmak, duymak ve uygulamak için yapar istişareleri. Eleştiriye açıktır. Eh böyle bir adam da geldiği yapıda bir şeyleri değiştirecektir elbet işi çok zor da olsa. Bir söz geliyor aklıma bu noktada: “Bana bu mesele zor demeyin zor olmasa mesele olmazdı” demişler.
…
Kendisinde olan bu nitelikleri yazınca rahatsızlık duyabilecek şahsiyette bir adamdır ayrıca. Biz bildiğimizden sorumluyuz, bildiğimizi yazdık. Ola ki ileride bir gün değiştiğinde[inşallah olmaz]: - Sizi oraya gönderdiğimizde bu noktadaydınız. Nereye böyle? diyebilmek için, bunları kayıt altına almak için yazdık bu yazıyı. Ne iş, ne ihale, ne de makam sevdasında, beklentisinde, kaygısında ticaretinde olmadığımız hem biz hem de Ahmet Sorgun tarafından yakinen bilindiği için samimiyetle yazılmıştır bu yazılanlar. TYB Yönetim Kurulu üyeliğini kendi isteğiyle bırakan adam –bendeniz- daha ne makam peşinde olsun ki! Bu son yazılanlar şahsımızı ve Ahmet Sorgun’u tanımayanlar için düşülmüş notlardır. Ahmet Abimize ve ekibine başarılar diliyorum.