Prof. Dr. Ali Akpınar
Asıl hedef Ahiret
Kur’ân’a göre asıl hedef Ahiret, bunun dışındaki diğerdir!
Din gönüllüsü, gönlünü dinine adamış, gönlünü dine hizmete vermiş kimsedir. Dine hizmete gönül vermiş, işini içtenlikle ve gönüllü olarak yapan, bu işe yüreğini koymuş kimsedir. Yalnızca gönlünü değil, varlığını dine armağan etmiş olan kimsedir o. Artık onun sahip olduğu her şey Allah içindir. Malı, enerjisi, çaba ve gayreti Allah’ın dinine hizmet ve O’nun rızasını kazanmak içindir. O, hayatı, ömrü, makamı, malı hep bunun için ister. Zira din gönüllüsü, benim namazım, malî ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir[1] diyen kimsedir. O, Allah için vardır, O’nun için yaşar ve O’nun uğruna ölümü göze alır ve O’nun yolunda ölür. Zira O’nun yolunda olmak ve bu uğurda ölmek, ölümsüzlüğü tatmak demektir.
Peygamberler, sahabe başta olmak üzere İslam davetçileri, tebliğ erleri, alp erenler, kanaat önderleri, öncelikleri Allah’ın rızası ve ahiret saadeti olanlar olarak Allah’ın dinine hizmet etmişlerdir. Onlar bu yola baş koydular, dinin sahibi de asla onları sahipsiz, rızıksız bırakmadı. Hem de onlara bol bol verdi! Din Allah’ın/dinu’llah, kullar her şeyleri ile Allah’ın kulları/ibâdullahtır. O’na kul olmak, O’nun yolunda olmak da hep Ondan ve O’nun lütuf ve inayetiyledir, yardım ve zafer de O’nundur. Nitekim bir ayette aslında insanın fiillerini yaratanın da aslında Yüce Allah olduğu şöyle anlatılır: Onları siz öldürmediniz, fakat onları Allah öldürdü; (ey Muhammed), attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı. Müminleri güzel bir imtihanla sınamak için bunu yaptı. Doğrusu Allah işitendir, bilendir.[2]
Hizmete değer kazandıran onun Allah için O’nun Rızasını kazanmak için yapılmasıdır. Bir söylem yahut eylem ne kadar ihlâslı olursa, o kadar anlamlı ve değerlidir. İhlâsın temel şartı ise, O’nun olmak, O’na adanmak, O’nun için söylemek ve O’nun için eylemektir. Hedefe O’nun rızasını koyup, sair beklentiler için “Olursa Hakkın Rahmetindendir Olmazsa Gizli Hikmetindendir” diyebilmektir. Bugün hedefe kendi şahsî beklentilerini koyup Rıza-i Bâri’yi de kazanalım diye yolda olanlar/yoldan olanlar/yolda kalanlar vardır.
Kur’ân, dünyevî kazanımlar için ve ührâ/diğer ifadesini kullanır. Böyle yapınız ki Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve durulmağa değer bahçeler içinde güzel konutlara koysun. İşte büyük başarı budur. Seveceğiniz diğer bir şey daha var: Allah'tan bir zafer ve yakın bir fetih... Müminleri müjdele.[3] Bunun anlamı şudur, müminin asıl hedefi Allah’ın rızası ve ahret mutluluğudur. Bunun dışındakiler ikinci planda gelen diğer şeylerdir.
Din gönüllüsü, insanlar helak oldu, âlimler hariç. Âlimler de helak oldu, ilmi ile âmil olanlar hariç. Âmiller de helak oldu, ihlâslılar hariç. İhlâslılar da büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. İlkesi ile yetişendir.
O halde din gönüllüsü, hizmet yolunda kazanılan başarıları kendine mal etmekten kaçınmalıdır. Unutmayalım ki Yüce Allah büyüktür. O, büyük işleri küçük adamlara, basit vesilelerle yaptırma gücüne sahiptir. Yaptığımız, vesile olduğumuz büyük işler O’nun ve dininin büyüklüğündendir.
Tüm Peygamberlerin şu ortak düsturu, din gönüllüsünün sloganıdır: Ey kavmim, buna karşı ben sizden bir mal istemiyorum, benim ücretim Allah'a aittir.[4] Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız âlemlerin Rabbine aittir.[5]
Hizmeti, ibadet aşkı ile yapmalıdır. İbadetlerde ücret caiz değildir. Namaz kıldırma, Kur’ân okuma karşılığında alınan ücret, onların karşılığı değil, zamanını bu işlere hasredip başka iş yapamamaktan dolayı caiz kılınmıştır. Asıl olan ise bunları Allah için, karşılıksız olarak yapmaktır.
Hz. Ali, korkudan dolayı ibadet, kölelerin; cennet beklentisiyle ibadet tacirlerin, Allah için ibadet gerçek kulların ibadetidir, diyor.
Evet, Allah’ın davasını Allah için sahiplenmek ve o dava uğruna katlanılanların karşılığını yalnızca O’ndan beklemek gerekir. Zira ebedî davanın ödülünü layığı ile ancak O verir. İnsanların verecekleri ise geçici, sonlu ve sınırlıdır. Allah’ın dinine hizmet edenleri, Yüce Allah en güzel şekilde rızıklandıracaktır. Nice rızık kapıları ve fırsatları açacaktır. Çünkü O’nun bu konudaki vadi açıktır: Kim Allah’tan sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanırsa O, ona yeter. Allah, buyruğunu yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.[6] Bu konuda öneli olan, dünya ve içindekileri hedef haline getirmemektir.
[1] 6 Enam 162.
[2] 8 Enfâl 17.
[3] 61 Saf 13.
[4] 11 Hûd 29, 51.
[5] 26 Şuara 109, 127, 145, 164, 180.
[6] 65 Talak 2-3.