yazar-45
Baki olan ancak O’dur!
Her şey fanidir,
Baki olan ancak O’dur!
Hollanda’da bir cemaat oluşturduk artık. Acılarımızla, sevinçlerimizle bir topluluk oluşturduk. Kolay olmadı elbette birlikte ağlamamız, birlikte gülmemiz. Uzun yıllar birbirimizi pek anlayamadık. Farklı kulvarlarda koştuk, durduk uzun bir müddet…
Ancak yıllar içinde Türkiye’nin farklı yerlerinden Hollanda’ya gelmiş ve kırk yıldır birlikte yaşamış Anadolu insanı artık Hollanda’da kendine has özellikleri olan bir cemaat oluşturdu. Bu cemaatin fertleri kırk yıldır birbirlerine duygusal, kültürel, sosyal olarak bağlandılar. Kırk yıllık ortka bir geçmişe ve tecrübeye sahipler.
Farklı yörelerin yemeklerini, eğlencelerini, müzik ve fıkralarını öğrendiler birbirlerinden. Tabiri caizse Hollanda’da bir diyaspora oluşturdular bu insanlar. Birbirlerinden kız aldılar verdiler. Bir çok ortak etkinliğe imza attılar. Artık bir Hollanda Türk cemaati oluştu. Bu cemaat Türkiye’de tatil yaparken birbirleriyle karşılaşınca farklı bir şekilde heyecanlanmaktalar. Bir çok tecrübeyi birlikte paylaştılar. Düğünlerinde birlikte eğleniyorlar. Ölümlerinde birlikte ağlıyorlar. Kırk yıllık bir ortak tecrübe ve kırk yıllık ortak hafıza…
Bu ortak hafızanın şahit olduğu bir çok olumlu gelişme varken, aynı ortak hafızanın tanıdığı ölüm sayısı da artıyor yavaş yavaş.
Hollanda Türkleri’nin ortak hafızasının tanıdığı bu kaçıncı ölümdür bilemiyorum. Ancak Hollanda cemaati tarafından (olumlu veya olumsuz) tanınanlardan ölenlerin sayısı yavaş yavaş artıyor. Utrecht’ten Mehmet Okur, Leiden’den Naci Demirbaş hemen aklımıza ilk gelenlerden. Bizim kültürümüzde ölen insanı hep iyi yâdederler. Ölen kişiyi iyi anarlar, böyle bir âdetimiz var.
İşte Hollanda Türkleri ortak hafızasının tanıdığı bir kişi daha aramızdan ayrıldı. Ebedî âleme göçtü. Bize göre ölüm yok olmak değildir. Mevlâna’nın ifade ettiği gibi ‘sevgiliye kavuşmaktır’. Evet Rotterdam’da etkinliklerini yoğunlaştıran Dostluk Vakfı başkanı Ferruh Başaran geçtiğimiz günlerde vefat etti.
Cuma sabahı, evden çıkmadan önce elektronik postadan Köksal Gör’e ait şu haber geldi. “Değerli dostlar, Dosluk Vakfı Başkanı, öğretmen ve Anadolu Hava Yolları’nın Halkla Ilişkiler Sorumlusu sayın Ferruh Başaran bu gece Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Hayatı insanlığa hizmetle geçen merhum Ferruh abimize Allah’tan rahmet yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Be vesileyle hepinizi haberdar etmek istedim. Köksal Gör, Lid van Provinciale Staten van Noord-Holland”.
Ferruh Başaran beyin hasta olduğunu hepimiz biliyorduk. Hastalığının her geçen gün ağırlaştığını da. Ancak ölüm bambaşka bir şey işte. İnsan bir an ürküyor. Titriyor. İnanamıyor âdeta ölüme. Oysa her zaman, bir gün öleceğimizi hep söyler dururuz.
Sevgili Ferruh Başaran’la ne zaman tanıştığımızı pek hatırlamıyorum. Bir çok ortamda, etkinlikte karşılaştık, birlikte olduk. Bizden eskiydi Hollanda’da. Türk futbol, folklor yarışması organizasyonlarını yapmıştı. Ancak çok yakınen tanışmamız yaklaşık on yıl öncesine rastlar. Ferruh bey 1997 yılında Amsterdam’da organize edilen Birinci Avrupa Yağlı Güreşleri Şampiyonasının sonunda gelip beni, kucakladı ve candan tebrik etti. Çok sevinçliydi. Sanki Şampiyonluğu kendisi organize etmişcesine heyecanlıydı. Gözleri sevinçten parlıyordu. İşte bu anı hiç aklımdan çıkaramıyorum.
Demek ki Türk kültürünün tanıtımından büyük sevinç duyuyordu Ferruh bey. O günden sonra ilişkimiz hızla arttı. Sık sık bizatihi ama telefonla görüşür, etkinlikler hakkında birbirimizi bilgilendirirdik. Zaman zaman kızardı. Kardeşim yapmış olduğun etkinliklere neden Anadolu Havayollarını sponsor olarak almıyorsun diye…
Dostluğumuz büyüyerek devam etti. Hemen hemen her etkinlikte telefon eder, tebrik eder beni ve arkadaşlarımız kutlardı. Ramazan’da iftar davetlerine mutlaka davet eder, dostlarımla katılmam için bilmem kaç defa telefon açardı. Ancak son yıllarda boğuştuğu hastalığı Ferruh Başaran’ı her geçen gün biraz daha zayıflatıyordu. Hollanda Türk göçünün 40. yılı dolayısiyle hazırlanan kitabın tanıtımında tüm programı üzerine almıştı. Devlet Bakanı Prof. Mehmet Aydın başta olmak üzere kitabın yazarı Yavuz Nufel’e ve diğer emeği geçenlere özenle hazırladığı hediyeler herhalde hafızalardan asla çıkmayacaktır. Yapmış olduğu nazik ve içten konuşma artık Ferruh beyin elveda konuşmalarındandı.
Hangi hatıramızı burada sayayım ki. Sadece bizimle mi? Hayır bir çok insanla dost olan Ferruh bey artık Hollanda Türkleri hafızasında hatırlanacak. Ölümünün hemen akabinde eline kalemi alan dostları Ferruh beyi anlatmaya başlıyorlar hemen. Burhanettin Carlak şunları söylemiş: “Sevgili Ferruh abi, bu cuma sabahı dostlarını üzdün desem gücenir misin? Sen dostları severdin, vakfın bile dostluk üstüne idi.. Vakfın vardı ama önemli olduğu için değil, değerli olduğun için anılırdın. İkiyüzlü, sahte dünyada senin kadar samimi çok az insan vardır. Geniş ufuklu, vizyonu, toplum adına çilesi, derdi olan biriydin ama hepsinden önemlisi insan olarak kaliten. Eğitim, çevre, kültür-sanat ne güzel konular seçmiştin kendine böyle. İçindeki güzellikleri dökecek tuvaldı hepsi senin için. Kim tamamlar o resimleri bilmem ki? Kimde vardır bu kadar ilham, bu kadar sevgi?”
Rotterdam’dan Ergun Kula yazıyor, “Ferruh beyin ölmeden önce bir arzusu vardı. O anılarını bir kitap haline getirmek istiyordu ama yoğun çalışmalarından buna fırsat bulamadı. Dotluk Vakfı Ferruh beyin anılarını kitap haline getirmek istiyor…”
Doğrudur elbette. Ancak Ferruh beyin bir başka arzusu daha vardı ölmeden önce. O da şuydu. Ege’de (Aydın vilayetinin bir köyü olabilir) ilk öğretmenlik yaptığı köyün mezarlığının etrafını tel veya ağaçla çevirmekti. Ferruh bey bu köyden övgüyle bahseder, insanlarını çok severdi. Çok arzu ediyordu bu köye bu hizmeti götürmeyi…
O zaman bize düşen vazife, Hollanda Türkleri için ve Türkiye için otuz yıla yakın mücadele vermiş Ferruh Başaran’ın bu arzusunu yerine getirmek olmalıdır. Bu köyü tanıyan veya bu projeye öncülük yapmak isteyen Ferruh Başaran dostlarına duyurulur. Söz konusu projede elimden geleni yapmaya ben hazırım.
Ferruh Başaran’ın başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerine ve Hollanda Türk cemaatine baş sağlığı dilerim.
Allah rahmet eylesin.