Basın 4'üncü Güç ve Yandaş Basın

   Ülkemizde ve dünya’da yıllardır basına verilen değerden ve gücünden bahsedilir.

Birde önemli güç olması, muktedir olması gereken ve basından önce gelen iktidarı, hukuku,  milletin meclisini de unutmamak gerekir.

   Cumhuriyet’in manşeti: Adalet yine bir eksik... Eksik adalete büyük tepki.. Susma! Davada bir rehine kaldı…v.s v.s

   Ahmet Şık: Bu mahya saltanatı hak ettiği yere gidecek. Biz işte o zaman sevineceğiz.

   Ülkemizde ve dünyada bir kısım basın aracılığı ile yapılan haksızlıklar, yalan yanlış haberler, insanları yanıltma ile ilgili köşe yazısı yazmayı hayal ediyordum. Bu hayalim şimdi nasip oldu, gerçekleşti.

   Yaşamın, hayatın odağına ‘insanı’, devleti ve bunların kaderini direk etkileyen iktidarı, yöneteni, adaleti koyacak olursak, bir başka güç bu gücün üzerine çıkmaya hakkı yoktur.

   Ülkemizde, 1950 ile 2002 arasında devlete, millete ve iktidarlara hükmetmiş, kafa tutan, astığı astık, kestiği kestik, adaletten, vicdandan çok uzak ‘bir kısım’, ‘her şeye muhalif’ basın vardı.

   Bunlar yıllarca, devletin, milletin, hizmet yapmak isteyen milli iktidarların yanında değil karşısında oldular. Çoğu zaman dış güçlerin ve içerideki işbirlikçilerden yana oldular, onlara hizmet ettiler.

   2002’den sonra, devletinden, halkın değerlerinden, hizmet yapan iktidardan yana olan adına da ‘yandaş’ dedikleri bir basın, medya oluştu. Ben şahsen takmış oldukları bu sıfattan gurur duyuyorum. Devlet, millet ve yönetenlerden yana, ‘yandaş basın’.

   Başka nelerden, kimlerden yana olunabilir ki? Devlet bizim, halk bizim halkımız, LİDER ve iktidar 80 milyona hizmet ediyor, 80 milyonun iktidarı. Bundan gocunacak, rahatsız olunacak ne vardır?

   Geçmişte ülkemizde, ‘bir kısım basın’ siyasete, ekonomiye, devletin her alanına müdahale ettiler. Darbe yapanların, ülkeye müdahale eden güçlerin karşısında gibi görünüp onların yanlarında yer aldılar.

    Seçimler öncesi, tek başına iktidar olacak birinci ve ikinci sıradaki partinin alacağı oyu düşürmek için, sevmeseler bile üçüncü, dördüncü partileri manşetlerinde öne çıkardılar. Bu nedenle Türkiye yıllarca koalisyon hükümetleri ile yönetildi. Hükümet kurdular, beğenmedikleri zaman hükümetleri yıktılar. İktidarları hiç muktedir yapmadılar, hep kendileri muktedir oldular.

   Şimdi, eski günlerin hayalini kuran ‘muhalif basın’, ‘bir kısım basın’ halkı doğru bilgilendirme görevini terk ettiler, bir muhalefet ‘basın partisi’ gibi çalışmaktadırlar.

    Geçmiş yıllarda, devlete, halka, iktidarlara, değerlerimize, haksızlık yapılırken neden adaletten, hukuktan yana olmadınız? Annelerimiz, evlatlarının yemin törenini tel örgüler arkasından ağlayarak izlerken, başörtüsünden dolayı işyerinden ve okulundan bayan kardeşlerimiz atılırken hiç sesiniz çıkmadı?

    Geçmişte on milyonlarca insan, 50-60 yıl kendisine, değerlerine, devletine yapılan haksızlıklar karşısında hep sabretti. Neden sabretti? Bu devlet bizim, bu vatan bizim, bu yönetenler benim yöneticim, kurumlar bizim, TSK, asker bizim askerimiz dedi, itaat etti, sabretti. Ülkemizde kargaşalık çıkmasın, huzursuzluk olmasın, vatan bölünmesin, devletimiz sağ olsun denildi.      

    Geçmişte ülkesine ve halkına yapılan haksızlıklara sabreden insanlar; kendi insanının saçının tek bir telini, dış güçlerin vereceği hiçbir şeye değişmediler. İşte şimdi bu ülkede o bahsettiğimiz on milyonlar muktedir, halk muktedir, devlet muktedir,  iktidar muktedir. İşte bir kısım kronik muhalefet çevrelerinin rahatsızlığı ‘muktedir’ kelimesinde gizlidir.

   Yok öyle! Demokrasilerde, cumhuriyetlerde sınırsız özgürlük yoktur. Devletin, halkın, iktidarların, meclisin muktedir olmasına razı olacaksınız. İtaat olmayan yerde bu tür kargaşalıklar çıkar. Yaşanan sorunların kaynağı,  bazı kesimin hukuka, kanunlara, muktedir iktidara olan sivil itaatsizliği ve devlete başkaldırmadır.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.