Batı, Tescilli Soykırımcıdır

Geçtiğimiz günlerde eşimle birlikte Bosna Hersek’te bir haftalık bir gezi yaptık. Srebrenitsa katliamının yıldönümünün hemen öncesinde de ayrılmak durumunda kaldık. Dönüş takvimimizden dolayı 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının yıldönümünde orada olamadık. Ama yıl dönümden üç gün önce Srebrenitsa şehrini ve şehitliği ziyaret ettik.

Kayıtlar İkinci Dünya savaşında yaklaşık 45 milyon sivilin öldüğünü yazar. Avrupa açısından büyük trajedi. Bu trajedinin Avrupa için bir derse dönüştüğünden şüphe yok. Hem safları sıklaştırma hem de kendi içinde sorunları çözme biçimi açısından Avrupa büyük yol aldı. İkinci Dünya savaşının savaşan liderleri farklı olsa da, bugün iç barışı ısrarla korumaya çalışan liderleri, bu acının kendilerine tevarüs eden kısmından belli ki esaslı ders almışlar.

Srebrenitsa katliamı böyle bir batının içinde ve ikinci Dünya savaşı trajedisinin yarım asır sonrasında gerçekleşti. Oysa kendi içinde oldukça naif olan batı, Srebrenitsa katliamında tam da bugün Gazze için verdikleri pozu vermişlerdi. Kör, sağır ve hissiz bir canlı.

Üzerinden 29 yıl geçen Srebrenitsa katliamında 8 bin 372 Boşnak vahşice katledildi. Akla hayale gelmedik çirkinlikte tecavüzler ve katliamlar bile batının dikkatini çekemedi. Müslüman Boşnak halkı, göz göre göre Sırp soykırımcılarca yok edildiler.

Batı, ilkesizdir, aşağılıktır ve alçaktır. 1995 yılında güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa, nasıl büyük bir ihanetle katliam ve soykırım şehrine dönüştürüldüyse, bu yazının yazıldığı şu saatlerde işgalci çete tarafından güvenli bölge ilan edilen Han Yunus da aynı şekilde ABD tarafından verilen iki tonluk bombalarla vurularak katliam ve soykırım şehrine dönüştürüldü. Geçen 29 yıl, batının Müslümanlara karşı ne kadar ilkel, ikiyüzlü ve aşağılık olduğunu tekrar ortaya koydu.

Bilmemiz gerekir ki, soykırımcı olan sadece Sırp ya da İsrailli çeteler değil, batının topyekün kendisidir. BM askerlerinin 29 yıl önce Müslüman Boşnakları Potoçari Akü Fabrikasında Sırplara teslim etmesi ile ABD’nin iki tonluk bombalar vererek işgalci çetenin bugün Han Yunus’u bombalaması arasında bir fark yoktur. BM, soykırıma o gün Müslüman Boşnakları Sırplara teslim ederek destek verirken, bugün Han Yunus’ta yaşanan katliamları seyrederek katkı sağlıyor. Aynı karaktersiz ve aşağılık tutum daha sofistike olmuş biçimde devam ediyor.

Aydın Ünal bir yazısında,” Batılılar bu konuda gerçekten mahirler. Her türlü insanlık dışı eylemi yaparlar, yapanları teşvik ederler, uzaktan keyifle izlerler; iş işten geçtikten, işlem tamamlandıktan sonra ellerini yıkar, “içtenlikle” özür diler ve kenara çekilirler.” Diyordu.

Bu cümlenin canlı tanıklarıyız. Biz de Srebrenitsa ziyaretimizde şehitliğe gelmiş kalabalık bir belgeselci ekiple karşılaştık. Grup içinde, işin teknik kısmı dışında durdukları çok aşikar üç kişilik başka bir grup vardı. İkisi erkek, birisi kadın bu grup, durup durup birbirlerini kucaklıyor ve sanki şehitlikte kendi ailelerinden birisi varmış gibi içten ve samimi bir şekilde ağlaşıyorlardı. O kadar ki biz bu üç kişinin, Srebrenitsa katliamından hemen üç gün önce şehitlikte çekilen bu belgeselin, mağdurları temsil eden kısmını oluşturduğundan hiç şüphe duymadık. Ya canlı tanıktılar ya da şehitlerden bazılarının aile fertleriydi. O kadar yani. Bu tablo başka bir ihtimale fırsat vermiyordu.

Yanlarına yanaştık ve bir taziye kabilinden cümleler kurmak için kendilerine, şehit yakını mısınız diye sorduk. Hayır dediler ve bu sefer onlar bize, doluk gözleri, perişan bakışlarıyla siz şehit yakını mısınız diye sordular. Bu sefer biz hayır dedik ve onlara verdikleri görüntünün bizi etkilemesinden dolayı kim olduklarını sorduk.

Bize, o gün Srebrenitsa’da BM bünyesinde bölgede görev yapan Hollandalı askerlerden olduklarını söylediler. Yani katliamının baş suçlusu Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerinin, 11 Temmuz 1995 günü Srebrenitsa'yı ele geçirdiklerinde yaptıkları tüm cürümlerin ortaklarıydılar. Neticede karşımızda, şehirde yaşayan sivilleri bu Sırp çetelerine teslim eden rütbesi her ne olursa olsun bir soykırımcı duruyordu. Ağlıyordu, pişman olduğunu göstermeye çalışıyordu ama suçun ve yaşanan tüm acının bir paydaşıydı. Aydın Ünal’ın dediği gibi eline bulaşan kanı yıkayıp kenara çekilmeye çalışan klasik bir batılı mı, yoksa gerçekten nedamet eden bir pişman mı, bilmemiz mümkün değildi.

Hangisi olursa olsunlar bunlar, Potoçari Akü Fabrikası katliamının failleridir. Yılların geçmiş olması onların ve Hollanda nezdinde BM’nin soykırımcı olduğu gerçeğini örtemez. Üç buçuk yıl boyunca ülke genelinde kurulan yüzlerce toplama kampında esir tutulan Boşnaklar, işkencelere maruz kaldı, tecavüze uğradı ve katledildi. BM ve batı sadece seyretti. Ta ki, Müslüman Boşnaklar derlenip toplanıp, ordu oluşturarak dengeyi değiştirecek bir görüntü verince, Sırpların işinin bittiğini gören batının aklına barış geldi. 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Antlaşması BM ve batı açısından başka bir ikiyüzlülük ve utanç vesikasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.