Fahri Kubilay
Bir cinayetin düşündürdükleri..
Geçtiğimiz hafta Seydişehir'de en çok konuşulan, kuşkusuz bakkal cinayetiydi.
Olay o kadar trajik, trajik olduğu kadar da düşündürücü ve korkutucuydu… Masum bir insan sadece işinde gücünde evine ekmek götürme mücadelesi veren bir aile reisinin hunharca öldürülmesi...
Pekâlâ, Sucu ne? Suçu sadece evine rızk götürebilmek için o anda o saatte küçük çaplı işyerinde bulunması.
Olayın birçok boyutunun olduğu ortada… İçinde bulunduğumuz zaman diliminde neden böyle acıklı olaylar yaşıyoruz? Toplum bu tür olaylara daha ne kadar şahit olacak belli değil… Bu ve benzeri olaylar son yıllarda Seydişehir de sıklıkla ülkemizde ise çoğunlukla görülmeye başlaması ise toplumu bu anlamda ürkütüyor, geriyor…
Bu benzeri olayların Seydişehir, Beyşehir, Konya’nın yanı sıra ülkenin dört bir yanını ahtapot gibi sarmış durumda... Ve öyle tehlikeli bir ahtapot ki elleri kolları milyonları aşmış belli bir yaş grubunu potansiyel hedefi haline getiren bir sarmal olmuş.
Sokaklarımız, caddelerimiz, mahallelerimiz, şehirlerimiz çarşı-pazar ve işyerlerimiz her an bu tür olaylara potansiyel aday adayı olarak görülüyor.
Nasıl mı? Çok basit efendim. İnsanı insan olarak görmeyen anlayış olaya sadece madde boyutundan bakan zihniyet bu şekliyle toplumu ayakta tutan tüm değerleri yok edip kendi siteminin insanını üretmeye çalışıyor. Bunu şu şekilde açıklamak mümkün, “en güçlü benim”, “ben öldürürüm”, “yok ederim”, “gasp ederim”, “ben ne dersem o olur bana itiraz edemezsiniz” gibi kendini en büyük, en üstün görme duygusu ademin çocukları ile başlayan kan dökmeyi öldürmeyi sıradanlaştırıyor.
Zanlının kullandığı son cümlesi olayın ne boyutta olduğunu sanırım anlatmaya yeterde artar bile..
Adam Manavgat’tan kalkıp geliyor ve Seydişehir’de bıçakla bir insan öldürüyor ve hiçbir şey olmamış gibi gidiyor garajdan otobüse binip evine varıyor oturuyor ve Seydişehir ve Konya polisinin başarılı çalışması sonucu olay çözülüyor.
Zanlı evinde yakalanıp Seydişehir e getiriliyor. Yaşı on yedi… Olayı nasıl yapıp ettiğini anlattıktan sonra savcılığa sevk edilip tutuklanacak. (Ama o tutuklanmayı hiç aklının ucundan bile geçirmediği anlaşılıyor tüm bu yaşananlar onun için bir oyun bir eğlence olduğu anlıyoruz.) Ama tutuklanmadan ve tutuklanacağı sırada muhtemelen eve ne zaman döneceğini düşünüyor bırakın da gideyim anlamına gelecek şeyler söylüyor…
Bu ne demek veya ne anlama geliyor dersiniz... Bu şu anlama geliyor; bu adam ne yaptığını nasıl büyük bir cürüm işlediğinin farkında değil, beyin olarak hala sanal âlemden çıkamamış…
Ne yaptı ne etti nasıl bir ortamda büyüdüğünü bilemiyoruz. Görünen oki bu gibi sanal olarak yaşayan ülkemizde kaç milyon genç nüfus var.
Bu toplumun genç nüfusunu bu hale getiren nedenler ne? Cevaplanması gereken sorular bunlar sanırım. .
Söz konusu soruları bireyden başlayarak ailelerin ve toplumun acilen cevaplanması gerekiyor.
Bana göre temel soru şu olmalı “Bizim çocuklarımız Hangi bilgisayar oyunlarını oynayarak, hangi televizyon dizileri seyrederek hangi filmleri seyrederek, hangi ortamlarda yetişerek bu hale geldi ?” bu sorular acilen cevap istiyor. Bizler iç dünyamıza bu sorulara tam olarak cevap verebiliyorsak sorunu anlamış oluruz. Sadece sorunu anlamış oluruz.
Bu sorun hemen bu gün bu hale gelmedi seneler önce başlayan batılılaşma müreffeh olma hayallerimiz vardı ya o zamanda bu sorunları bünyemize almaya başladık. Bünyenin büyük bir kısmını kaplayan bu virüs öyle kolay kolay temizlenmesi mümkün değil. Toplum uzun süredeki kazandığı iyi veya kötü hasletler ancak nesillerin değişmesi ile değişebilir bu öyle bir sorun. Bu sorun bizim sorunumuz, bu sorun bu ülkenin sorunu hepimiz suçlu bulmakta zorlanmaya biliriz ama suçluları bulmak sorunu çözmez. Hepimiz çobanız ve güttüğümüzden sorumluyuz. İlk önce güttüklerimize sahip çıkarsak ancak sorunun çözümüne katkı yaparız. Toplumsal değişim bireyden başlar. Bireyler değişmediği müddetçe işimiz çok zor…