Arif Köse /ey kavmim
Biri Bizi Durdursun
Bir araya gelip konuştuğumuzda mangalda kül bırakmıyoruz, hepimiz iyiyiz, dürüstüz, hepimiz çok samimi Müslümanlarız. Ancak, bu oturmalardan ayrıldığımızda adeta içimizdeki o çılgın canavarı ortaya çıkarıyoruz.
Aslında hepimiz de biliyoruz, farkındayız durumun.
Ama bir türlü vicdanımıza kabul ettiremiyoruz gerçek yüzümüzü.
Hacı amcamız banka gişesinde işlem yaptırmakta. Memur bayan işlemi yaparken vakur bir ses tonuyla seslenir amcamız:
“Kızım, çayı sol elinle içme, günahtır.” Memur bayan, amcamıza gülerek: “Amca, sağ elimle senin paranın faizini hesapladığımdan sol elimle içiyorum”
Hepimiz İslam iddiasındayız, ama çoğumuz faiz hesabımızı yapan memurun sol elle çay içmesini istemeyecek kadar hassas Müslümanlarız.
“Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur” (Kenzu’l-Ummal 8994) derken Peygamberimiz, işimize gelmeyen yerde hiç tereddütsüz yalan söyleriz.
“Borç, dini ve şerefi eksiltir” (Deylemi) dediği halde Peygamberimiz,
biz borcumuzu ödememeyi büyük marifet sayıyoruz.
“Güvenilir olmayanın imanı yoktur. Ahdine vefası, verdiği söze sadakati olmayanın dini yoktur” (Ahmed, Müsned) buyuruyor Peygamberimiz, ama biz sözüne güvenilmez insanlar olduk.
“Allah, faiz malını mahveder” (Bakara 276) dediği halde Rabbimiz, biz türlü fetvalar alarak faizli kredilerle dünyasını sürdüren bir ümmet olduk.
“Vücuduna dövme yapana ve yaptırana Allah lanet etsin” (Buhari) derken Peygamberimiz, gençlerimizin vücudu resim defterine dönmüş durumda.
“Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennet’e giremez” (Buhari) derken Peygamberimiz, en ufak bir menfaat yetmiş bizim akrabalarımızla ilişkimizi kesmemize.
İçimizde namaz kılanlar olduğu halde aynı kişilerin büyük günahlar içinde olduğunu görüyoruz ve aklımıza geliyor ayet: “…Namaz, kişiyi hayâsızlıktan ve münkerden (çirkin, kötü işlerden) alıkoyar…” (Ankebut, 45)
“Bizi aldatan bizden değildir” der Peygamberimiz (Müslim) ama biz dünya menfaati için aldatmadık, kandırmadık kimse bırakmayız.
BİRİ BİZİ DURDURSUN ARTIK
Ey kavmim,
Elimizden tutulur, yüzümüze bakılır bir yanımız kalmadı.
Başkent olduğu halde Ankara’da bile bu kadar lüks araçlar olmadığını söylüyorlar.
Bir saltanat, bir debdebe, bir lüks hevesi aldı başını gidiyor.
İçinizdeki canavara dur deyin artık,
Artık şu maskelerimizi bir çıkaralım, önce o gerçek yüzümüzü görelim, günahlarımızı kabul edelim, ardından tövbe edelim, ardından içinde bulunduğumuz durum her ne ise o konuda dinimizin bize emrettiklerini öğrenip, uygulayarak dünyamıza devam edelim.
Yoksa ayağımıza sıkıyoruz,
Yakın zamanda dünyalık kazançlarımızdan da olacağız,
Allah’ın göndereceği-gönderdiği umumi azapla da helak olacağız,
Görüyorsunuz Akdeniz savaş gemisi kaynıyor, içimizdeki gâvurlar, dışardakilerle işbirliği yapıyor ve onlardan daha kuvvetli çalışıyor,
Bir kıvılcım bekliyorlar bizi de iç savaşa sürüklemek ve dışarıdan müdahale etmek için, bizi öldürmek için, ülkemizi parçalamak için…
Ebedi hayatlarımızda da Allah korusun mahvolacağız.
Binmeyelim Q7’ye ve zekât düşen insanların çocuklarına bisikletler,
güzel mobilyalar alalım
Almayalım trilyonluk evleri ve aramızda birleşip çaresiz yoksul hemşerilerimize ev alalım, onları kira kangreninden kurtaralım.
Menfaat rüzgârına göre yelken açmakta üzerimize yok,
Din, insanların inanç ve düşüncelerini şekillendirir klasik tanıma göre.
Ama bizim inanç ve düşüncelerimizi din değil menfaat şekillendiriyor.
AK Parti hükümeti iktidara gelmeden önce yüzüne sinek konsa tutunamayan, her gün jiletle sakalını kesen insanlar, artık sakallı oldu ve o sakalla sesleniyorlar FAİZLERİNİ HESAP EDEN MEMURA, “SOL ELLE ÇAY İÇMEK GÜNAHTIR” diye…
Lütfen, biri bizi durdursun…