Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Çocuklarda inanç gelişimi
Kur’an’a göre ilk tevhid telkini Hz. Âdem ve soyuna biyolojik ve fiziki bir varlık olarak dünyaya gelmeden önce yapılmıştır. Bu konuda âyetler şöyledir:
“Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk dediler.
Yahut “daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?” Dememeniz için (böyle yaptık).”(el-A’râf, 172–73).
İslam Kelamcıları yukarıda atıfta bulunduğumuz misak âyetleri bağlamında ‘inanç özgürlüğü’ sorununu iki şekilde tartışırlar:
“İnanç telkini temsîli bir anlatım mıdır yoksa fiziki bir durum mudur?’
Temsîli diyenler, aslında, hiçbir kimse Allah’la kendisi arasında meydana gelen bu sözleşmeyi hatırlamaz. Her ne kadar bu sözleşmenin anısını hatırlayamasak da günlük deneyimlere bağlı olarak söylemek gerekirse onun hatırası, şuuraltımızda muhafaza edilmektedir. Hatta içimizde çoklarımız hiç gitmedikleri yerlere rüyalarında giderler. Rüyalarında gördüğü kimseler ya da mekânlar, daha sonra bizzat oralara yolculuk yaptıkları zaman sanki daha önce karşılaşmışlar gibi gelir. İşte bunun gibi, özellikle 04–05 yaş grubu çocukların ‘nedensellik ilkesi’ bağlamında inançla ilgili sorular sormaları bunun en açık kanıtıdır.
Diğer taraftan, Allah’ın zürriyetlere suali fizikidir diyenler, bir problemi de beraberinde getirmiş olurlar. Herkes otomatikman Müslüman olmak zorundadır ve irade hürriyeti yoktur. O zaman, imtihan ve yargılamanın bir anlamı kalmaz. Dolayısıyla, ‘insanın özgürlüğü’nü tartışmaya açarlar. Çünkü insanın varoluş amacı, ‘irade özgürlüğü’ ile anlam kazanır. İrade özgürlüğü yoksa sorumluluk da yoktur.
Hâsılı kelam, bütün bu tartışmalar şunu gösteriyor.
Her ne şekilde olursa olsun, “Allah’ı bilme” yetisi çocukluk dönemi de dâhil her yetişkin insanın fıtratında saklı olarak bulunmaktadır. Bunun delili de insana, İlâhi rûhtan üfürülmüş olmasıdır. İşte, bilim adamlarının “inanç geni” dedikleri şey de budur. Kur’an buna “fıtratullâh” diyor. (Bkz. Er-Rûm 30/50). Fıtrat; insanın Hakk’ı kabul etme yeteneğidir. Her insan, doğuştan getirdiği “fıtrî akılla” Allah’ı bulabilecek kabiliyete sahiptir. İslam ilahiyatına göre her doğan çocuk bu fıtrî inançla dünyaya gelmektedir. İnsanda Hakk’ı bilme yeteneği, ortamını bulduğu zaman gelişir, yine kimi olumsuz etkiler ve faktörler (çevre vb.) karşısında üzeri örtülür (küfr), tamamen yok olmaz. Hayatı anlamlandırma sürecine katkıda bulunmak üzere gönderilen uyarıcılar (peygamberler, ilahi kitaplar, âfak ve enfüs delilleri, akıl vb.) bilinçaltındaki bu inanç gücünü harekete geçirmede bir tür manivela görevi yapmaktadırlar.