yazar-64
HATIRLA SEVGİLİ 27 MAYIS'I
Ekranlara geldiği ilk günden beri hiçbir bölümünü hemen hemen kaçırmadan izlemeye gayret ettim, kaçırdığım bölüm olmadı ama; kaçırdığım dakikalar için bir ara oturup internetten tarama yapmayı da düşünmüyor değilim. Kimse benim bu müptelalık derecesinde merakımı ayıplamasın Hilmi Yavuz üstadım bile mevzu üzerinde yazı yazdıysa kimsenin bana bu konuda söz söyleme hakkı yok…Bu müptelalığımı hala kritiğe tabi tutanlar olursa onlara da daha önce gazetemizde yayımlanan “Zevkler, Renkler ve Neslihan…” başlıklı yazıma müracaat etmelerini salık vereceğim. Ama dizi hakkında haberdar olmayanlara en virüssüz kaynaktan kısaca bir bilgi vermeyi düşünüyorum. Gerçi benim bu üslubumu kendi köşesinden eleştiren saygıdeğer hanımefendiyi kızdırmak istemezdim ama; onun eleştirdiği bu tarzı çağdaş bilim yöntemi olarak kabul eden bilim adamlarına sormak lazım, en bilimsel yöntem bu sonuçta ben uygulayıcıyım bu konunun müracaat mercii de ben değilim. Neyse biz dönelim hatırla sevgiliye:
“Hatırla Sevgili, 2006 yılında atv'de yayımlanmaya başlanan Türk dizifilmidir.Büyükada'da çocukluk arkadaşı olan fakat zaman içinde farklı politik görüşlerle karşı karşıya gelmiş Şevket ve Rıza'nın çocuklarının arasında gelişen aşkı konu alır. Şevket Gürsoy CHP'li bir savcıyken; Rıza Ünsal, Demokrat Partili, Adnan Menderes'e yakın bir milletvekilidir. 1950'lerin ve dönemin siyasî yapısı ve gelişmeleri de ana hikâyeye dahil olmaktadır. Öğrenci hareketlerinin başlaması ve 27 Mayıs'ta ordunun yönetimi el koyması dizideki karakterlerin hayatlarının akışını değiştirir.
27 Mayıs İhtilali'nin yapılmasıyla beraber, Demokrat Parti milletvekili olan Rıza’nın Yassıada’daki zor günleri başlamış olur. İhtilal sabahı aile baskılarından Paris'e kaçıp evlenmeyi planlayan Ahmet ile Yasemin’in hayalleri de suya düşmüştür. Şevket’in Yassıada Mahkemesine savcı olarak atanması iki ailenin arasını iyice açar. Buna rağmen Ahmet ve Yasemin aşklarını yaşatmayı başarırlar. Ta ki idamların kesinleştiği o meşum geceye kadar. Yassıada Mahkemeleri sonucunda Rıza idam cezasına çarptırılınca, Yasemin babasının kurtulması için son çare olarak Şevket’e gider. MBK'den çıkacak son karar üzerinde artık Şevket'in de etkisi kalmamıştır. Aldığı kararın ağırlığı altında ezilen Şevket kalp krizi geçirir. Gürsoy ailesi Türkiye’de riskli olan ameliyat nedeniyle Amerika’ya gider. Yasemin hamile olduğunu Ahmet’e söyleyemez ve intihar etmeye kalkar. Onu intihar teşebbüsünden kurtaran Necdet çözümü de beraberinde getirir: Yasemin'le evlenerek çocuğu nüfusuna alacaktır. Yasemin önceleri bu teklife sıcak bakmaz. Necdet'in bu fedakarlığı yaparken zarar göreceğini düşünür ve kürtaj yaptırmayı düşünür. Son anda bebeğini aldırmaya kıyamayan Yasemin, Necdet’in evlenme teklifini kabul eder. Rüya adını verdikleri bir kızları dünyaya gelir.”
Beni bu diziye bu derece bağlayan şey ihtilal döneminde askerlik yapan ve bir dönem politikada da aktif rol oynayan amcamdan dinlediğim, o döneme ait hikayelerdir. Menderes’e kızan bölük komutanlarının, o idam edildikten sonra nasıl hıçkıra hıçkıra ağladığını en az elli defa kendisine anlattırmışımdır. ATV’nin diziyi yayına koyması hem de bu dönemde koyması elbette tesadüf eseri değildi. Gençleri, hangi görüşlerde olursa olsun düzene, okumaya ülkeye ve memlekete faydalı olmaya yönlendirmek yerine bir başbakanın yakasına yapıştıran kuvvet daha sonra birbirine kırdırarak birbirini boğazlattırmıştır. Yani dün ittifak halinde demokrasinin yıllarca geri gitmesine sebep olan gençlik darbe olup, iş bitikten sonra ölümcül bir ihtilafla birbirine düşürülmüş. Ardından, demokrasi yokuşunda birazcık olsun derlenip toparlanmaya başladığımız şu günlerde yalancı ittifaklarla bir araya getirilmeye çalışıyor hedef huzur, barış, demokrasi, ve düzene giren ekonomi.
Peki o dönem gençliğinin haklı yanları yok muydu elbette vardı… Ama usul bu mu olmalıydı. Şimdikiler baştan sona haksız mı elbette değil, ama yine usul de bu değil… Demokrasiye yeni bir dramı yaşatmak, sizi tarihe çok da iyi namlarla yazdırmaz. Bu dramın ardından parsayı toplayan yine arkanızdakiler olacak ve siz avcınızı yalarken; yine bizim ciğerimiz yanacak sevgili dostlar. Biz babalarımızın ve ağabeylerimizin kötü macerasını ekranlarda izledik ama aynı filmleri aynı dizileri bizim çocuklarımız izlemesin… Onlara daha farklı şeyler izletelim. Bu hepimizin boynunun borcu. “Gelecekteki tükürüklerin sıçrıntıları…” nı yüzünde duymak istemeyen herkesin…