Prof. Dr. Ali Akpınar
İbretlik bir olay..
İbretlik bir olay, her şey O’nda bitiyor!
Yıl, Hicrî 49. Muaviye dönemi. İslam orduları, İslam’ın sedasını dünyanın dört bir yanına ulaştırmak ve peygamberin fetih müjdelerine nail olmak için Rum diyarının dört bir yanında at koşturuyor. Ahmet Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sından (III, 190-191) öğrendiğimize göre, Süfyan b. Avf komutasında bir ordu Rum diyarında, Bizans’ın kalelerini zorluyor.
Sahâbî ve müminlerin emiri Muaviye’nin oğlu Yezid de komutan. Babasının emri ile Yezid, bir fırka askerle takviye için o zamanki adıyla Kostantıniyye yani İstanbul’un önlerine gelir.
Yezid komutasındaki bu askerî fırka içerisinde çok seçkin sahabî ve tabiîler bulunuyordu. Hz. Abbas’ın oğlu, Hz. Ömer’in oğlu, Hz. Zübeyr’in oğlu ve Ensardan büyük sahabî Ebû Eyyûb el-Ensârî Halid b. Zeyd, Arabın meşhur kahramanlarından Zürare oğlu Abdülaziz ve daha niceleri.
Bizans askerleriyle şiddetli çarpışmalar oldu. Rum askerlerinin içerisine dalan Abdülaziz şehid edildi. Bazı Müslümanlar, onun gibi hamle yapan cengaverler için, bunlar kendilerini tehlikeye atıyorlar, halbuki Yüce Allah, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın (2/195) buyuruyor diyerek tepki gösterdiler.
Doksan küsür yaşlarında olan Ebû Eyyub, şu sözleriyle onların bu yanlışını düzeltti:
Okuduğunuz bu ayet, Medine’de Allah yolunda cihadı ve infakı terk edenler hakkında indi. Yoksa Allah yolunda cihad eden yiğitler hakkında değil!
Ebû Eyyub hazretleri de bu savaşta hastalanıp vefat etti.
İslam askerleri Yezid ile beraber Şam’a döndüler.
Bir müddet sonra Muaviye vefat etti, yerine veliaht tayin ettiği oğlu Yezid geçti. Yezid’in başa geçmesiyle İslam Ümmeti için çok zor ve kara günler başladı. Yezid iş başında olduğu dönemde pek çok müslümanın kanını döktü ve Kerbela olayı da onun döneminde olan ve onun amel defterine yazılan kara bir sayfa oldu.
Bu tarihi bilgi, bugün Eyub Sultan camisinin avlu duvarında bir mermer sütunda yazılıdır. Kitabedeki Arapca bilgiler Üsdü’l-Ğabe adlı meşhur eserden alınarak oraya nakşedilmiştir.
Her Eyyub Sultan ziyaretinde, o kitabe okudukça hatırladığım gibi, Kerbela olayının yıldönümünde bir kez daha şunları hatırladım:
Yezid, katıldığı bu İstanbul kuşatmasında vurulup vefat etmiş olsa şehidler listesine geçecek belki de Yezid Sultan olacaktı. Ama öyle olmadı, o Şam’a döndü, bir takım karanlık işlere imza atmak için. Demek ki o şehadete layık birisi değildi. Demek ki şehadet gibi büyük ünvanlar herkese nasip olmuyordu. Demek ki insan önce hak etmeliydi. Demek ki her şey O’nda bitiyordu. O, dilerse oluyor, dilemezse olmuyordu. Kostantıniyye ve Kerbela şehidlerine selam olsun.