Hüseyin Altunbaş
İletişim bakanlığı
Her yere bakanımız var ama niye iletişime bakanımız yok. Öyle değil mi?
Niye kimse iletişime bakmıyor?
Kimse iletişime bakmadığı için iletişim kazaları yaşıyoruz sürekli. Birebirde de kitle iletişimde de. Hatta zincirleme iletişim kazaları oluyor bunlar.
Kimse de farkında değil bu iletişim kazalarının. Kanıksanmış…
Aslında farkında ama ses çıkartılmıyor demek daha doğru. Ses çıkartanda garipseniyor.
Çoğunlukla tepkisiz, sessiz biriktiriyoruz biriktiriyoruz ve sonra en anlamsız zamanda güm…
Sonra biriken iletişim kazaları ilişkileri öldürüyor, insan kaynaklarını heba ediyor. Maddi ve manevi tahribatını sürdürüyor.
Kimse de olayın bu boyutunun farkında değil.
İletişim artık anlık ya da fikrim geldi diyerek yapılacak bir iş değil.
Planlamak, düzenlemek gerekiyor.
Planlanmadığı düzenlenmediği için hem birebir iletişim, hem de kitle iletişimimiz günü kurtarma telaşında.
Gazetelerimiz, radyolarımız, televizyonlarımız, reklamcılarımız, halkla ilişkilercilerimiz, sinemacılarımız… sorunlarını hep birilerini torpilleyerek hallediyor. Hallediliyormuş gibi görünüyor aslında.
Ağza çalınan balla idare ediliyor.
Gemisini kurtaran kaptan oluyor.
Kısa günün karıyla oyalanılıyor.
Ağlayana meme veriliyor yani!
Kısa değil ama orta vadede ve uzun vadede bu olacak, olmalı!
İletişim Bakanımız olmalı. İletişim Bakanlığı kurulmalı.
İletişimi daha tam anlamamış olduğumuz için bu önerime çok kişi bön bön bakacaktır. Hemen demiyorum zaten heyecanlanmayın. Bönleşmeyin!
Orta ya da uzun vadede bu olacak diyorum.
Nüfustaki, kitle iletişim araçlarındaki artış, sektörlerdeki büyüme bu iletişim işini daha titiz ele almayı gerektirecek. Şimdi belki fikrim geldi diyerek, planlamadan yapılıyor ve kimse de bir şey demiyor. Ya da herhangi arıza da bedeli çok olmuyor. Ama giderek iletişimi planlamayan herkesin ödeyeceği bedel yüksek olacak. O zaman ne zaman bilemiyorum ama o zaman bu önerim akla gelecek. Ben şimdiden söylemiş olayım.
İletişime önem vermiş olsaydık, reklam mecralarımız tüm Türkiye’de daha kaliteli hale gelirdi. Standartlar her yerde adam gibi uygulanırdı. Uygulanmadığında uygulatacak mekanizma anında tepesinde ya da yanında olurdu.
Halkla ilişkilere çeki düzen gelirdi. İpini kopartan halkla ilişkilerciyim, reklamcıyım diyemezdi. Protokol kurallarına çeki düzen gelirdi.
Yani sorunlarla ilgili bilgilendirme, hatırlatma ve ikna kampanyaları yapılırdı.
Şimdi bunları yapmak çok mu zor?
Evet çok zor!
Tematik Radyolar
İşadamı Sadettin Saran Radyo Tatlıses, Radyo Time ve Radyo Spor’a yeni bir kardeş radyo eklemiş. Radyonun ismi de Radyo Trafik olmuş. Geçtiğimiz hafta da yayına başlamış. Radyo Trafik Türkiye’nin ilk ve tek trafik temalı radyosu unvanını taşıyormuş. İstanbul’da yol durumunu, kazaları, kapalı ve açık yolları dinleyicilerine an be an bildirecek bir radyoymuş.
Her zaman söylediğim gibi ne yapılacaksa tüketici ve ihtiyaç odaklı yapmak lazım. Böyle yapıldığı zaman herkese ulaşmamış olursunuz, ihtiyacı olana ulaşmış olursunuz. Önemli olan da bu zaten!
Bu örnekle yereldeki en önemli yanlışımızı görmüş oluyoruz. Herkesi memnun etme yanlışı. Mesela yereldeki radyolara bakın. Herkesi memnun etmeye çalışan müzik yayınlamaya çalıştıklarını görürsünüz. Çok azı belirli bir müzik türüne uzmanlaşmaya çalışmıştır. Hedef kitleni belirle ve onun istediğini çal. Öyle değil mi?
Mesela soruyorum yerelde niye bir haber radyosu yok!
Vodafone Süper Lig mi?
5 yaşındaki Turkcell Süper Lig, Vodafone Süper Lig mi olacak? İsim hakkı savaşının sonunda göreceğiz ne olacağını.
Bir ürünü değerli yaparsanız o ürün kendini satar. Hatta satış savaşı bile çıkar. Bakın daha önceden çok mu önemliydi bu ligin ismi? Hayır! Kimse farkında bile değildi hatta. Ama şimdi Digitürk’ün en son ihalesiyle futbol ürünü çok değerli hale geldi. GSM kategorisinin rekabetinde bu konuda geride kalan Vodafone’da Turkcell’in elindeki bu futbol ligi sponsorluğunu almaya niyetlendi.
5 yıldır Süper Lig isim hakkını elinde bulunduran Turkcell ile Digitürk mahkemelik olacaklarmış. İşin ilginç yanı ikisi de kardeş şirket. Çukurova Grubuna ait şirket. Böyle bir durumu gören Vodafone ne yapıyor? Turkcell’in verdiği teklifin 3 katını teklif ediyor. Turkcell isim hakkı için 10 milyon dolar ödüyormuş. Digitürk 35 milyon dolar istiyormuş. Digitürk eskiden 4-5 tane naklen yayın yapılırken şimdi 9 naklen yayın yapılacak diye isim hakkının bedelini artırmış. Değer artınca bedel de artıyor.
Bakalım bu isim hakkı savaşını kim kazanacak?
İsim hakkı savaşına devam eden bu iki şirketin reklam liginde de yarışını geçen haftalarda yazmıştık. Bu hafta da sektörlerin reklam yarışına bir bakalım. Hangi sektörler reklam yarışında öndeymiş.
Şimdiye kadar reklam yarışında gıda her zaman öndeydi. Ama bu durum son aylarda değişmeye başlamış. Gıda sektörü reklam verme yarışında iletişim teknolojilerine tahtını kaptırmış. Kozmetik bu iki sektörü takip ediyor. Yaklaşan ramazanla birlikte gıda yine birinciliğini iletişim teknolojilerinden alacaktır diye düşünüyorum.
No | Sektör | Adet | Sektör | Süre(sn) |
1 | Gıda | 13.100 | İletişim Teknolojileri | 246.260 |
2 | İletişim Teknolojileri | 9.816 | Gıda | 183.229 |
3 | Kozmetik | 4.265 | Kozmetik | 90.672 |
4 | Mobilya | 2.878 | Ev Temizlik Ürünleri | 82.800 |
5 | Ev Temizlik Ürünleri | 2.776 | Finans | 57.962 |
6 | Isıtma/Soğutma Sistemleri | 2.408 | Kişisel Bakım | 57.388 |
7 | Dayanıklı Tüketim Malları | 2.245 | Yayıncılık | 56.558 |
8 | Kişisel Bakım | 2.230 | Dayanıklı Tüketim Malları | 56.021 |
9 | Yayıncılık | 2.225 | Ticaret | 42.658 |
10 | Finans | 2.211 | Mobilya | 41.231 |
Mola
Bu haftayla beraber bu köşedeki beraberliğimiz bir yılı tamamlamış oldu. Yani geçen sene 4 Ağustos 2009’da başlayan bu “Reklam Hocası” köşesi bir yaşını doldurdu. Bir yıldır sizinle reklam söyleşileri yaptık, eleştirdik, tebrik ettik, görmediklerinizi göstermeye, fark etmediklerinizi fark ettirmeye çalıştık. Yoğun bir yıl geçirdik, yorulduk. Tatili, molayı hak ettim yani. Sizlerden iki haftalık izin istiyorum. İki hafta sonra yine Memleket Gazetesi’nde köşemizde buluşalım. İkinci yılımıza zımba gibi girelim.
Bir yıllık yazılarımı da “Yerelde Reklam” adında bir kitap olarak sizlere armağan etmek istiyorum. İyi tatiller. Ağustos sonunda, referandumdan önce görüşmek dileğiyle…