Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

İsrail’e saldırmalıyız

Gaza gelenler evet hemen saldıralım demiştir şimdi. Yok öyle gaza gelmek! Dönem 1970’li ve 1980’li yıllardaki gibi gazla dolup fiili saldırıyla sorunu çözme zamanı değildir. İsrail sorunu bize dünyadaki yeni düzeni bağıra bağıra anlatmıştır. Saldıracaksan marketingle saldıracaksın. Markayla saldıracaksın. Yani pazarlamayla saldıracaksın. Pazarlamayı bileceksin. Markayı bileceksin. Adamlar yıllarca ne yaptılar? Marka yaptılar. Marka yapmak için ince ince uğraştılar. Mallarını markalaştırdılar.

 

Biz de eltiler, kaynanalar, kardeşler, amcalar ve baba-oğul kavgalarıyla firmalarımız dağılırken İsrailliler yüz yılı geçen sürede markaları için uğraştılar. Biz kavga ettik dağıttık. Onlar sıkı sıkıya sahip çıktılar. Şimdi dünya marka liginde onların damgası var. Evet kocaman kocaman marka yaptılar. Markalarıyla savaşıyorlar dünyayla.

 

Şimdi de haksız olduklarını dünya bildiği halde markalarının gücüyle saldırganlaşıyorlar. Dünyada farkında, onlar da farkında maalesef ki biz de farkındayız.

 

Öğrenmemiz gereken bu. Biz İsrail’in markası

 

Nokia’yı

 

Coca-Cola’yı

 

Kit Kat’ı

 

Danone’yi

 

OMO’yu

 

Nestle’yi

 

Algida’yı

 

Maggi’yi

 

McDonalds’ı

 

Carrefour’u

 

CNN’i

 

Marlboro’yu

 

Marks&Spencer’ı

 

Dove’u

 

Loreal’ı

 

Ve daha da fazlasını…

 

kullanmayarak onlara ceza! vereceğimize onlarla mücadele edecek rakip ürünleri yaratmak için mücadele versek en büyük boykotu yapmış olmaz mıyız?

 

Kuru gürültüyle bu işler olmaz artık. Aynen! Tüketiciye sorumluluk vererek hiçbir ülke büyük ölçüde cezalandırılmaz. Şimdiye kadar bunda başarılı olduk mu? Hayır! İki gün sürdü sonra bitti.

 

Almayalımla bu işler olmaz! Olmuyor. Tamam yine de almayalım. Ama almayarak verilecek ceza, onlara vızıltı gibi gelir. Hem almayalım hem de muadili Türk markaları yaratalım. Duygusal ve gelip geçici tepkiler bizleri bir yere götürmez, götürmemiştir de.

 

Zaman yerli mallarımızı yerli markalar haline getirme zamanıdır. Yerli mal haftalarını yerli markalar haftası olarak kutlamayı akıl etme zamanıdır. Yani uzun dönemli savaşma zamanıdır.  

 

Allah aşkına dünyada rekabet edecek fast food markamız var mı?

 

Krem markamız var mı?

 

Cep telefonu markamız?

 

Deterjan?

 

Parfüm?

 

Çorba?

 

Saat?

 

Diş macunu?

 

Sabun?

 

Yaa…

 

Yahudi iğneden ipliğe dünyayı kendine bağımlı yapmak için markalar yaratırken biz kendimizle kavga ettik.

 

İsrail veya olası saldırganlıklar yapan ülkelerle savaşımız ancak marka yaratmakla olacaktır. Onların karşısında daha kaliteli ve düzgün ürünler üretmeye başlayıp onların değeri üzerine çalıştığımız zaman İsrail veya dünya, Türkiye karşısında ne yapacağını şaşıracaktır.

 

Var mısınız böyle boykota!

 

Var mısınız böyle marketing saldırısına!

 

Var mısınız marka saldırısına!

 

Eğitimdeki Rekabet

 

Her ilde üniversiteler açılmaya başladıkça ilerleyen yıllarda üniversiteler arasındaki rekabet pazarlama iletişimi boyutuna taşınacak. Belki Anadolu’daki özel üniversiteler bundan çok fazla haberdar değil. Daha yeni kuruluyorlar ve kurulma sancılarıyla uğraşıyorlar. Ama 5 yıla kalmaz üniversiteler arasındaki rekabete Anadolu’da katılacak. Bakın İstanbul’daki üniversiteler rekabetinde durum hangi aşamaya gelmiş. “Kadir Has Üniversitesi reklam konkurunu Communique reklam ajansı kazandı?” haberinin yayınlanma aşamasına gelmiş.

 

Üniversite reklamlarını yapsın diye reklam yarışması açıyor ve bir reklam ajansına reklam işlerini yapma yetkisi veriyor.

 

Eğitimde daha kaliteli ürün üretmek ve bunu hedef kitlesiyle buluşturma işinin reklam konkuruyla işin ehline teslim edilmesi reklam ve rekabetteki hızı da gözler önüne seriyor.

 

Reklam konkuruyla reklam ajansını belirleme işi Konya’mızdaki firmaların yapmasını hep tavsiye ettiğim bir yöntem. Reklam şeffaflığı için gerekli bir yöntem.

 

Üniversitelerimiz için de şimdiden hazırlanılması gereken bir sürecin habercisi bu gelişme.

 

Mustafa Sarıgül Geç Kaldı!

 

Siyasi ürünlerin pazarlamasında da maalesef hala çok fazla ilerleyemiyoruz. Daha önce Mustafa Sarıgül nasıl bir siyasi ürün diyerek analizde bulunmuştuk. Ne kadar haklı olduğumuzu biraz geç anlamışlar. Mustafa Sarıgül parti kuracağını açıklamış. Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olunca “hareketi parti” yapalım dediler. Siyaseti hala hislerle yaparsanız böyle gerilerde kalırsınız. Pazarlama iletişimi desteği alsalardı belki şimdi Sarıgül diye bir lider olurdu. Kılıçdaroğlu onun peşinden giderdi. Şimdi tam tersi oldu.

 

Hazır Cevap

 

Bu hafta farklı bitirelim. İşini doğrudan ve etkili şekilde yapan reklam başlıkları gibi görürüm kısa ve hazır cevaplı hikayeleri. Buyurun iki tanesiyle bitirelim.   

 

Bir toplantıda bir genç Mehmet Akif'i küçük düşürmek için sorar;

- Affedersiniz, siz veteriner misiniz?
Mehmet Akif'in cevabı;
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu.

 

Sokrates bir gün yürürken, tek kişinin geçebileceği kadar mesafe olan bir mevkiide dönemin soylularından biriyle karşı karşıya gelir ve ikisi de durur. Kısa bir süre bakıştıktan sonra: Soylu: " Ben senin gibi pis bir zavallıya yol vermem!"
Sokrates: "Ben veririm..."

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum