Mustafa Yiğit
Konya İmajı
"Konya, insanı ya bir sıtma gibi yakalar, kendi âlemine taşır, yahut da ona sonuna kadar yabancı kalırsınız..." Evet, Tanpınar, Beş Şehir’inde Konya’dan bahsederken böyle bir tespitte bulunur. Bu tespit günümüz için de aşağı yukarı geçerlidir. Konya’ya ısınmak gerçekten çok zordur. Şehirle bir rabıta kuramazsanız, hep yabancı kalırsınız şehre. Kurarsanız da artık Konyalısınızdır. Mesela bir üniversite öğrencisi olarak gelmişseniz ilk defa bu şehre ve ilk bakışta bu rabıtayı yakalamışsanız, orada evlenir, orada iş kurar ve bir bozkır çocuğu olarak hayatınızı orada devam ettirirsiniz. Eğer ilk anda bir bağ kuramamışsanız, dört yıl sonra çeker gidersiniz arkanıza bile bakmadan. Ya sıtmaya tutulmuşçasına yakalanırsınız, ya da sıktınız sıyrılır bu şehirden.
Tanpınar’ın deyimiyle tam anlamıyla bozkırın çocuğudur Konya. Bu yüzden biraz haşinlik, biraz harbilik, biraz da içine kapanıklık vardır. Dümdüz bir şehirdir Konya, Alaaddin Tepesi dışında başka bir yükselti göremezsiniz. Ancak bu şehrin düzlüğünün aksine kültürü çok renkli çok çeşitli hatta kimi zaman çok zıt bir karakter sergiler.
Konya için akla gelen ilk kelime sanırım onun “muhafazakar” bir şehir olduğudur. Böyle bir imajın ana nedeninin, Cumhuriyet dönemine kadar medreselerin burada yoğun bir şekilde varlığını sürdürmesi, varolan pek çok tarikatın yanı sıra özellikle Mevleviliğin merkezi olması gösterilebilir. Konya halkının dinine diyanetine düşkün oluşu, siyasi tercihleri de bunu destekler bir görünüm arz eder. Hatta Konya’nın bu imajı o kadar baskındır ki, bu satırların yazarının başına da sırf bundan dolayı, pek çok defa “güler misin, ağlar mısın” şeklide hadiseler gelmiştir. Üniversiteyi kazandığım sene Ankara’ya kayda Konya’dan bir arkadaşla birlikte gidiyoruz. Otobüste konuşuyoruz. O bana “sakın ha Konyalı olduğumuzu belli etmeyelim. Siyaset miyaset karışık buralarda” diyor. Kayıt için tam okuldan içeriye gireceğiz, arkadan bir ses “ Hoca, siz nereyi arıyorsunuz?” Arkadaş panik bir şekilde bana dönüyor: “ Aha adam Konyalı olduğumuz anladı.” diyor. Ben de şaşırıyorum. Oysa ki şaşırmamıza hiç gerek yok, çünkü öğrenciler birbirlerine burada “Hoca” şeklinde hitap ediyorlar. Biz ise Konya’nın gerek medyada, gerekse dışarıda “Hacı, hoca” imajının bizi de ele verdiğini düşünüyoruz. Konya’da ciddi bir muhafazakar damarın olduğu muhakkaktır. Halkı gerçekten dini değerlerine düşkündür. Ama gerçek Konya ne yalnızca muhafazakarlıkla ne de modernlikle anlatılabilir. Konya da tek tip bir yaşam biçimine sahip değildir. O yüzden Konya’ya dönük bu imaj Konya’yı ve Konyalıyı tek başına tanımaya yeterli değildir. Bunu özellikle aşağıda bahsedeceğimiz Konya’daki müzikli eğlencenin değişim ve dönüşümünde rahatça görmek mümkün olacaktır.
Konya’nın bilinen bu imajından farklı bir yönü olduğu, muhafazakar, hatta çoğu defa yanlış bir algı sonucu, tutucu olarak bilinen Konya’nın yüzlerce yıllık halk geleneğinde bu imajın dışında başka bir hayat yaşandığı görülmektedir.