KOSAM'dan Kritik Uyarı: Üçüncü Dünya Savaşı'nın Ayak Sesleri Duyuluyor
KOSAM tarafından hazırlanan "Küresel Güç Mücadelesi: Üçüncü Dünya Savaşı'nın Ayak Sesleri" raporu, uluslararası arenada artan gerilimlerin küresel bir çatışmaya dönüşme riskini değerlendiriyor.
Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM), hazırladığı kapsamlı raporda, Üçüncü Dünya Savaşı riskinin uluslararası arenada ciddi bir endişe kaynağı haline geldiğini belirtiyor. Özellikle NATO’nun Ukrayna’daki savaşa müdahalesi, küresel çatışma ihtimalini artırırken savaşın ekonomik yükünü de her geçen gün daha da ağırlaştırıyor.
Küresel Gerilimlerin Artışı ve Ekonomik Yük
Raporda, Ukrayna'ya yapılan askeri yardımlardaki eksikliklerin savaşın daha da şiddetlenmesine yol açtığı ve bu durumun ekonomik açıdan dünya çapında ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulanıyor. Ayrıca ABD ve Çin arasındaki askeri ve teknolojik dengelerin bozulmasının, ABD'nin küresel bir savaş hazırlığı eksikliğini ortaya çıkardığı ifade ediliyor.
Üç Senaryo ile Üçüncü Dünya Savaşı Tehlikesi
KOSAM raporu, Üçüncü Dünya Savaşı riskini üç ana senaryo ile ele alıyor:
- Rusya-Ukrayna Savaşı'nın Genişlemesi: Batı’nın Ukrayna’ya olan desteğini artırmasıyla savaşın daha geniş bir boyuta taşınması ihtimali.
- Çin ve ABD Arasında Doğrudan Çatışma: Çin’in Tayvan’ı işgal girişimi ve ABD ile doğrudan çatışma senaryosu.
- Orta Doğu’daki Gerilimler: Orta Doğu’daki mevcut çatışmaların geniş çaplı bir savaşa dönüşme olasılığı.
Bu üç senaryo, dünya genelindeki gerilimlerin ne kadar tehlikeli bir noktaya geldiğini gözler önüne seriyor.
Barış İçin Diplomasi ve İş Birliği Çağrısı
KOSAM, dünya barışının korunması için diplomasi ve iş birliğinin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Büyük güçlerin çıkar çatışmalarını aşmak için toplumsal direncin güçlendirilmesi, küresel barış için vazgeçilmez stratejiler arasında gösteriliyor. Raporda, uluslararası aktörler, Üçüncü Dünya Savaşı riskini en aza indirmek amacıyla sorumluluk almaya ve barışçıl çözüm yolları bulmaya davet ediliyor.
Küresel çatışma riskinin giderek arttığı bu dönemde, barışçıl çabaların ve diplomatik girişimlerin hayati önemde olduğu vurgulanıyor.
Kaynak: