Ümit Savaş Taşkesen
Minaresizistanbul
Size güzellikten bahsetmeyi ya da yazmamayı düşünüyor/diliyordum. Gördüğüm, yaşadığım bir güzellik bulmakta epey zorlandım. Gönül dünyam bu kadar mı çoraklaşmış diye kendime sordum. Bu hafta yazı yazmamaya karar vermişken yazma güdülerimi ayağa kaldıran bir tanıtım ile yeniden karşılaştım. İlk olarak dikkatimi Avukat Mustafa Deveci çekmişti. Göndermiş olduğu bir e-postada bu konu ile ilgili birkaç resim ve söyleşi vardı. O zamana kadar henüz tanıtımı görmemiştim. Daha sonra sizin gibi ara ara görmeye başladım. Neydi beni rahatsız eden: İstanbul’un traş edilmiş minareli görüntüsüydü. İstanbul’un 2010 Avrupa’nın Kültür Başkenti olması nedeniyle düzenlenmiş olan logo: Minaresizistanbul. Onu görünce aklıma İsmet Özel geldi. Konya’ya geldiği zaman gerçekleştirmiş olduğumuz ve söyleşinin İstanbul’un Fetih kutlamalarıyla ilgili bölümünde şunu demişti Özel: “İstanbul şehri sanki Türk olmayan bir otoriteye teslime hazır hale getirilmek üzere yeniden biçimlendirildi. Bunun içinde de İstanbul meskun alanlarında da Hıristiyanlığın muteber kılınması da var. Yani hem gençler arasında bir Hıristiyanlaşma akımı hızlı bir şekilde devam ediyor hem de geleneksel Ortodoks, Gregoryen, Katolik Hıristiyanlar kendilerini daha rahat faaliyet gösterebilen unsurlar olarak öne çıkarıyorlar.”
Kötü niyetli olmak istemiyorum ama orada yer alan çizgiler de İstanbul’un köprü vasfına matuftur muhakkak. Ama aşağıdaki resimde olduğu gibi Ayasofya’nın minaresiz haline atıfta bulunuyor olabilir.
Rahatsız edici bir durum. Yunanlılar Ayasofya’nın resmini, fotoşopta minarelerini silerek kullanırdı. Şimdi biz de öyle olduk gibi. Bir zamanlar bu millette Ayasofya diye bir duyarlılık vardı. Şimdi bu konular tamamen gündem dışı. Körleşmiş bir duyarlılığı olmayanların dışında kimsenin dikkatini de çekmiyor sanırım. Sahipsiz kaldı Ayasofya. Kimlere kaldı İstanbul? Doç.Dr.Mehmet İpçioğlu ya da Dr.Bekir Biçer bir tarihçi olarak bu konuda yazsa ne yazarlar merak ettim doğrusu. Ne dersiniz sevgili hocalarım?
KARAGÖZ EDEBİYAT DERGİSİ
İki aylık şiir ve temaşa dergisi Karagöz Edebiyat’ın Kasım ve Aralık sayısı çıktı. Teknoloji Bunun Neresinde? Başlıklı dosyanın editörü Serkan Işın. Dosyada teknoloji ile şiir ilişkisi ele alınmış. Dergide geçtiğimiz ağustos ayında ölen Şair İlhan Berk ile yapılan son söyleşi yer alıyor. Dergiye şiirleriyle Hakan Şarkdemir, Osman Özbahçe, Serkan Işın, Enes Özel, Yavuz Altınışık, Berk İybar, Evren Kuçlu katkıda bulunmuş. İlhan Berk ile yapılan söyleşiyi ise Hakan Şarkdemir ile Oğuz Karakaş ikilisi yapmış. Karagözde dikkat çeken bir diğer başlık ise geçtiğimiz günlerde Türkiye Yazarlar Birliği’nin Bursa’da düzenlemiş olduğu bir panel üzerinden gerçekleştirilen polemik. “Şiirimizin Son Otuz Yılı” başlıklı panelde Osman Özbahçe, Enis Akın, Hakan Şarkdemir, Murat Üstübal, Serkan Işın ve Yücel Kayıran konuşmacı olarak katılmışlardı. Bu panel üzerine Cevat Akkanat Milli Gazetede “Niteliksiz Şiir Tutumları Paneli” başlıklı bir eleştiri yazısı yazmıştı. Karagöz’ün bu sayısında Osman Özbahçe bir “Senin Gibileri İyi Tanırım” başlıklı yazısıyla panel eleştirilerine bir arafasıl geçerek cevap vermiş. Okunmaya değer. Dergide ayrıca Mustafa Kutlu’nun Huzursuz Bacak kitabı üzerine Samed Karagöz’ün yazısıyla birlikte sinema ve kitap tanıtım yazıları bulunuyor. Edebiyatın nabzının hızlı attığı dergilerden Karagöz Edebiyatı Konya’da Enes Kitapevinin İnce Minare Yanındaki merkezi ile Suffe Kitapevinin (Çizgi Kitapevinin karşısında) yeni açılan yerinde bulunabilir.