Cahit Karaalp
Ömerleri ancak Ömer Ruhlular bulur getirir
Bugünlerde ülkemin siyasetinde Hz. Ömer konuşuluyor… Sayın Cumhurbaşkanımız “her şehrin Ömer’ini bulun getirin” dedi ve Hz. Ömer siyasetin gündemine oturdu… Sayın Cumhurbaşkanının bu sözü siyasetin gidişatı açısından çok önemlidir… Lakin Sayın Cumhurbaşkanımız Ömer’leri kimin bulup getireceğini söylemedi… Sayın Cumhurbaşkanım! Ömer’leri ancak Ömer ruhlular bulur getirir…
Ömerleri bulacak olsakta getiremeyiz Sayın Cumhurbaşkanım… Getiremeyiz zira etrafınızdaki et duvar kabul etmiyor Ömer’leri… Etrafınızda zenginler, makam hastaları, kayırmacılar, kavurmacılar, ihaleciler, benciller, menfaatçiler, esen rüzgâra göre yön değiştirenler olduğu sürece Ömer’leri bulamazsınız, ulaşamazsınız… Zira Ömerleri size göstermezler, kendilerinden olmayan Ömer’leri gömerler… Ömer’leri size getirirlerse etrafınızda etten duvar öremezler… Sayın Cumhurbaşkanım! Bu konuda samimi iseniz önce etten duvarı aşmalısınız…
Sayın Cumhurbaşkanım! Ömer’ler kolay yetişmez, kolay yetişmedikleri gibi kolayda bulunmazlar… Zira Ömer’in makamı vardı parası yoktu… Aldığı maaş giderine yetmiyordu… Borç para alır, devlet hazinesine elini sürmezdi, “ölürsem yetimlerin hakkı kalır” diye devletten değil şahıslardan borçlanırdı… Eşine elbise alacak parası yoktu… Ömer yeni bir elbise giydiğinde etrafındakiler bu elbisenin hesabını sorarlardı… Şeffaftı, hakka girmez, adaletten şaşmazdı… “Bir kurt kapsa koyunu tedbirini almadığı için adli ilahi Ömer’den sorar onu” diyen bir liderdi… Gecesi gündüzü yoktu, açlar oldukça o karnını doyurmazdı…
Sayın Cumhurbaşkanım! Ömer’in Sarayı yoktu, camiden, evinden devleti idare ediyordu… Devlet işini yaptığında devlet mumunu, kendi işini yaptığında ev mumunu yakar, misafirlerine ev yemeğini sunar, emrinde çalışanla aynı yemeği yer, aynı elbiseyi giyer, aynı bineğe binerdi… Devlet başkanı oldu diye “Ömercik” olduğunu unutmaz, ölümü aklından çıkarmazdı… Sadece Allah’a vereceği hesabı düşünür, Allah rızasını her rızanın üstünde tutardı… Akraba, eş, dost ve çocuklarını devlet sofrasından faydalandırmaz, devletin imkânlarını halk için kullanırdı… Ömer’in valileri de kendi gibiydi… İsrafa gitmez, zengini daha zengin etmez, zengin sofralarına oturmaz, fakirleri horlamaz, lüks yaşamdan kaçınırlardı…
Sayın Cumhurbaşkanım! Bugün Ömer gibi yaşamak mümkün değil elbette… Ama Ömer ruhuna sahip olunabilir… Bugün Ömer olmak saraysız, evsiz olmak, emrinde çalışanla aynı giyinmek, aynı ortamda bulunmak, aynı bineğe binmek değildir… Bugün Ömer olmak camiden çıkmamak, secdeden başını kaldırmamak, zenginlerle bir araya gelmemek ya da fakirlerle bir arada olmakta değildir… Ya nedir?
Bugün Ömer olmak adil olmak, adalete önem vermek, ehliyet ve liyakatı öncelemek, güveni tesis etmek, refahı dengede tutmaktır… Bugün Ömer olmak halkı eşit görmek, dil-renk ve ırk ayırımına son vermek, mazlumlara sahip çıkmak, arkası olmayana güç olmak, zalime karşı durmak, sahipsizlere ocak olmak demektir… Bugün Ömer olmak devlet bütçesini çar çur etmemek, israfı önlemek, refahı tabana yaymak, halkı aç iken tok yatmamak, hain güçleri etkisiz hale getirmek, adalet düzenini bozanların oyunlarını bozmaktır… Bugün Ömer olmak yalakalara yüz vermemek, torpil yapmamak, din ve vatan için her şeyden vazgeçebilmektir…
Sayın Cumhurbaşkanım! Ömer kimsenin hakkını kimseye yedirmediği için, devletin imkânlarını peşkeş çekmediği için, başkalarına uyduluk yapmadığı için, adaleti ve hakikati üstün kılmak istediği için, küresel güçlere boyun eğmediği için ve daha önemlisi güvenlik önlemini almadığı için, kendini hain emellerden korumadığı için şehit edildi… Hemde camide secde anında şehit edildi…
Sayın Cumhurbaşkanım! Demek istediğim şudur: “Ömer olmak şehadete aday olmaktır, menfaat şebekelerini, ihanet odaklarını, zalim güçleri karşına almaktır. Ölüm ve hayat arasında fark görmemektir. Ömer olmak HAK VE ADALET ayakta kalsın, şer güçler istedikleri gibi at koşturmasın diye Hz. Süleyman gibi ayakta, iş başında can vermektir…”
Onun için Ömer olmak kolay değildir ve Ömer’ler kolay bulunmaz, kolay yetişmez…