Fzt. Nurullah Ertuğrul
Osteoporozda Fizyoterapi
Sevgili okurlarım, bugün sizlere ileri yaşlarda fazla miktarda görülen ve mutlaka fizyoterapi alması gereken Osteoporoz hastalığı konusundan bahsedeceğim. Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun yapısının bozulması sonucu, kemik kırılganlığında ve kırığa yatkınlıkta artış ile karakterize olan sistemik bir iskelet hastalığıdır. Dünya Sağlık Örgütünce osteoporoz kalp hastalıklarından sonra hayatı tehdit eden ikinci hastalık olarak belirlenmiştir.
Kemik yapısını yıkım ve yapım olayı erişkin bir kişide hayat boyunca devam etmektedir. Doruk kemik kütlesine (DKK) eriştikten sonra yetişkinlerde kemik üzerine uygulanan mekanik güçlere kemiğin adapte olabilmesi ve normal yapının korunması için kemik dokuda yapım (formasyon) ve yıkım (rezorbsiyon) olayları dengeli bir biçimde devam etmektedir. Bu olay örgüsüne kemiğin yeniden yapılanması (remodeling) denir. Yetişkinlerde kemik yapımı, yeniden yapılanmaya göre daha azalmıştır. Doruk kemik kütlesinin (DKK) oluşumunda rol oynayan sistemik faktörler ise beslenme, fiziksel aktivite, yaş, genetik faktörler ve hormonal faktörlerdir. Osteoporozun oluşumunda rol oynayan en önemli faktör doruk kemik kütlesidir. Sağlıklı bireylerde, 25–30 yaşlarında iskelet doruk kemik yoğunluğuna ulaşmaktadır. Sonraki yıllarda ise kemik dengesi olumsuz yönde etkilenmeye başlamaktadır. Doruk kemik kütlesi kadınlarda erkeklerden daha düşük olması dolayısıyla kadınlar kemik kırıklarına daha yatkındırlar.
Erkeklerde osteoporoz kadınlardan daha az görülmektedir. Osteoporozun kadınlara oranla erkeklerde daha az görülmesinin nedenleri; iskelet gelişimi sırasındaki yüksek kemik kütlesi oranı ve kemik yıkımını hızlandırıcı menopoz gibi bir durumun bulunmaması olarak sayılabilmektedir. Erkeklerde kalça ve omurga kırığı oranı yaş ile birlikte artar. Kalça kırıkları kadınlara göre daha geç yaşta görülür. Erkekler kadınlardan daha büyük kemiklere sahip olması kemik kütlelerinin daha fazla olmasını sağlamaktadır. Ancak kemik yoğunluğu açısından cinsiyetler arasında fark yoktur.
Osteoporoz sessiz seyreden bir hastalıktır. Osteoporozda risk faktörlerinin erken tanımlanması ve önleme programlarının geliştirilmesi; hastalığın artışını durdurmak, kırıkları önlemek ve sağlık bakım giderlerini azaltmak için oldukça önemlidir.
Osteoporoz’da rehabilitasyon komplikasyonları önlemeye ve tedavi etmeye, kemik kütlesini arttırmaya, bireyin yaşam standardını yükseltmeye yönelik kapsamlı tedavi yaklaşımlarından oluşmaktadır. Bu rehabilitasyon sürecinde amaçlar; düşmeleri önleyerek kırık riskini azaltmak, bireyde görülen ağrı semptomunu azaltmak ya da gidermek, gelişebilecek iskelet sistemi hasarlarını önlemek ve bireyin yaşam kalitesini yükseltmektir.
Osteoporozlu hastalarda ağrı durumu çok iyi değerlendirilmelidir. Akut (Yeni Başlayan) ağrıda yatak istirahati, elektroterapi uygulamaları ve izometrik egzersizleri gerçekleştirmekteyiz. Kronik (Uzun Süreli) ağrının oluşmasındaki neden ise kaslarda kısalma meydana gelmesidir. Osteoporozda fiziksel kayıpların giderilmeye çalışılması aşamasında medikal tedavi, egzersiz, dengeli beslenme programı, destekleyici yardımcı cihazlar bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Osteoporoz rehabilitasyonunda fiziksel aktivite ve egzersizin önemli bir yeri vardır. Düzenli uygulanan egzersizin; kemik kütlesini koruyarak, düşme riskini azalmakta ile kırıkların azalmasına yardımcı olmaktadır. Osteoporoz rehabilitasyonunda fiziksel aktivite ve egzersizin önemli bir etkisi de östrojen artışına katkıda bulunmasıdır. Gördüğümüz üzere fizyoterapi uygulamaları kemik oranının korunmasına katkı sağlayıp hormonların salgılanmasında da rol oynamaktadır. Osteoporoz tanılı hastalarda mutlaka fizyoterapistinize danışıp fizyoterapi hizmeti almalısınız.
Saygılarımla.
instagram.com/fztnurullah