Fahri Kubilay
Politikaya, politikacıya güven…
‘Siyasetin kalitesi, siyaset yapan insanların kalitesiyle doğru orantılıdır.’ diyebiliyorsak; Siyasetinizin kalitesi, aynı zamanda; ‘ticaretinizin, insanlığımızın ve hatta dindarlığınızın kalitesinden bağımsız değildir.’ diyebiliriz.
Bu tarife göre hayatın her alanında olduğu gibi siyasette gelip çatıp insan kumaşının kalitesinde düğümlenmektedir.
Her nerde olursa olsun kumaşı kaliteli bir şahsiyet nereye girerse girsin, oraya bir katma değer sağlarken kumaşı kalitesiz bir insan girdiği yerin değerini kendi değeri zanneder... Kendisini her meselenin merkezine koyup etraftakileri ve düşüncelerini tali gözle görür…
Tüm yaşamımızı esir alan bu gariplikler tabii ki Türkiye’deki yapılan siyasete de olduğu gibi yansımaktadır. Siyasette söylemle eylem arasında birlik yoktur, bunun en güzel örneği seçilmeden önce ve seçildikten sonra diyerek açıklayabiliriz...
Seçim öncesi vaat edilen ile seçildikten sonraki eylem ve söylem değişikliği o kadar farklıdır ki bu durumun köy kahvelerinde anlatılan bir komedi haline gelmesi mümkün.
Bu ülkedeki kurulu düzenin siyaset anlayışı değişmedikçe partilerinde siyaset anlayışı da değişmeyeceği gün gibi aşikârdır. Siyasetin karar mekanizmaları bu seçimde şahsiyeti ve karakteri toplum tarafından kabul edilmiş kişilerin önünü açarsa siyasete nefes aldırmış olurlar.
Malum önümüz seçim ve her partiden onlarca milletvekili aday adayı sokaklarda arzı endam ediyorlar, yarın listeler açıklanınca hep birlikte göreceğiz gerçekten milletvekilliğini hak eden, halk tarafından tamam bu olmalı denen insanlar mı aday gösterilecek, yoksa genel merkezlere çöreklenmiş derin ilişkiler içinde olan kişilerin istedikleri mi aday gösterilecek.
Bu durum A partisi, B partisi fark etmez hepsi aynı şey liderlerin gücünü ve iktidarını korumak için çoğunluk sağlama mücadelesi değil mi?
O zaman bu millet de neyin nesi oluyor dersiniz? Şimdiye kadar siyaset diye oynanan bu oyunda bizler senaryoda kendisine seçimden seçime başvurulan figüranlar yığını olmuyor muyuz?
Tersini söyleyen yerel siyasetçiler seçmenler varsa buyursun kimin milletvekili adayı gösterilecek karar versinler görelim bakalım… Geçen hafta Konya’da temayül yaptırmak için binlerce kişiyi salonlara doldurduk, sıralamada üç aşağı beş yukarı belli oldu. Tabi ki siyasetin içerisinde bulunmuş bir kişi olarak temayüllerde hangi siyasi mülahazalarla oy kullanıldığı ayrı bir tartışma konusu. 7 Nisanda listeler açıklanınca hep birlikte göreceğiz teşkilatların seçtikleri ne kadar dikkate alınmış, sonuç seçmenlerde olduğu gibi teşkilatlarda da figüran rolünü oynatmak.
Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz “bu ülkede politikaya güven sarsılmış” siyaseti bir gemiye benzetirsek, bu gemi hep iki dümenli, biri gerçek dümen, biri de sanal. Bize seçtirilenler sanal olanın başında, gerçek dümenin başındakiler ise başkaları. Onlar istedikleri gibi politikalar üretiyorlar, kararlar alıyorlar, dümeni çeviriyorlar, gemiyi yönlendiriyorlar biz bağırıyoruz gemi yanlış yöne gidiyor rota yanlış, böyle gidersek karaya oturacağız diyerek kendimizi yırtıyoruz birbirimizi yiyoruz ama nafile bizim seçtiğimiz figüranlar ise dümenin başında göstermelik bir iki poz ile “bak ben gemiyi götürüyorum “ dese de değişen bir şey olmuyor olmadı olmayacak.
Yani sizin anlayacağınız “o ki kral çıplak”. Bu siyaset anlayışı değişmeli ki ,siyaset yapmaya çalışanlarda ,oy verenlerin anlayışı da değişmeli..