Fahri Kubilay
Seçim Bitti Herkes İşine Gücüne Baksın.
1 Kasım Seçimleri, sonuç itibari ile büyük oranda sürpriz bir şekilde bitti diyebiliriz. Seçim günü sabahı, saat 08:30’da “ Türkiye sandık başına gidiyor” haberi için merkez ilkokuluna gittim. İçeriden birkaç resim aldıktan sonra, kapı önünde her partiden bekleyen görevliler ile kısa süreli olsa da sohbet etme imkanı buldum. Arkadaşın birisi; “sence nasıl bir sonuç çıkar?” şeklinde bir soru sordu. Ben de; “Ak Parti %47, CHP % 26-27, MHP %12-13, HDP ise baraja takılacak” dedim. Benim tahminim böyle diye de ilave ettim.
Soru soran arkadaşımız; “eğer senin dediğin gibi bir sonuç çıkacak olursa dile benden ne dilersen” dedi. Aynı ortamda bulunan ve CHP li olduğunu bildiğim bir arkadaşıma; “bu tahminim için sen diyorsun?” diye sordum. O da; “Ak Parti hariç diğerleri doğru çıkabilir” dedi. Sabah böyle bir sohbetten sonra akşam eve geldim ve sandıklar açıldı, netice hasıl oldu. Kalkıp, hemen hemen Seydişehir ortalamasının Türkiye ortalaması ile benzer sonuçlar verdiğini de bilerek, Belediye Düğün Salonuna gittim.
Elimde 7 Haziran seçim sonuçlarının yazılı olduğu notlarla 1 Kasım sonuçlarını karşılaştırmak için sonuçları almaya başladım. Hepsinde yüze elliyi yakalayan bir rakam ortaya çıkıyordu, Saat 18.00 civarlarında sohbet ettiğimiz arkadaşlara; “Ak Parti % 50 oy alacak...” diye de fikrimi ifade ettim.
Neyse sonuçlar ortada, bu konuyu fazla uzatmaya da gerek yok. Bir seçim de böylelikle sona erdi. Sonuçlar; Ülkemiz Milletimiz, İlçemiz ve İslam Dünyası ve tüm insanlık için hayırlı olsun.
Bana göre bu seçimde, seçmenin siyasi tercihine göre oy kullanmadığını düşünüyorum. Seçmen sabah kalktı, kendine göre, 7 Hazirandan buyana yaşanan süreci zihninden geçirdi ve tercihini ona göre belirledi.
“Ne olmuştu o tarihten buyana?” Bir hükümet kurulamamış, dolar almış başını gitmiş, faizler yükselmiş, terör belası yeniden hortlamış, sınırlarımız ateş çemberi haline gelmiş, ülkenin sorunları çıg gibi büyümüş... Seçmen, “Bu sorunları hangi parti çözer? Diye şöyle gözünün önünden geçirdi ve en uygun olarak gördüğü şekilde tercihini bu yönde belirledi. Tek parti iktidarına en yakın parti olarak da Ak Parti’yi gördü. Seçmen, 1 Kasımda siyasi tercihlerine uygun olarak karar vermiş olsaydı, kesinlikle bu sorun çıkmazdı.
Seçimler için daha çok şey söylenebilir, söylenmeye de devam edilecektir. Ama seçim bittiğine göre herkes işine gücüne yoğunlaşmalı ve ülkemiz üretimine katkıda bulunmaktan başka şeylere kafa yormamalıdır.
Parası olanlar; ticaret yapmalı, iş yapmalı, yatırım yapmalı, dört yıllık planlar yapmalı, üretmeli satmalı yeni hedeflerler ortaya koymalıdır. Hedefi varsa büyütmeli ve hesabını ona göre yapmalı tekrar gözden geçirmelidir. Çalışanlar ve emekliler, Ak Parti’nin 12 yıllık iktidarını göz önüne alarak, bu süreçte yaşanan ekonomik değerlere göre kendine yön vermelidir...
Kaybedenlerin neden kaybettiğini, kazananların neden kazandığını, sandığa gidenlerin kime ne tür uyarılar yaptığını, kimlere hangi sorumlulukları yüklediğini herkes çok iyi okumalıdır.
Özellikle Ak Parti yöneticilerine de bir kaç cümle ile hitap edelim. Yapıcı eleştirilere açık olun. Özellikle kendi tabanından gelen eleştirilere asla kulak tıkamayın. Sizi destekleyen medyanın eleştirilerini kesinlikle dikkate alın. Sizi desteklemeyen medyaya da gerçekleri anlatmaya gayret edin. Size olan karşı duruşlarını anlamaya çalışın.
Sonuç olarak, seçim sonuçlardan herkes kendi payına düşen dersi çıkarmak zorundadır.
Burada muhalefet partilerinin de şapkalarını önlerine alıp uzun süre düşünmeli ve gerçekleri kabul etmeleri gerekir. Bu milletin bir partiye mahkûm olmadığını gösterecek eylemleri, söylemleri ama halka rağmen değil, halkın yanında olarak mutlaka geliştirmeliler. Muhalefeti güçlü olmayan demokrasilerde, ülkenin gelişmesi asla mümkün değildir. Her şeye karşı olarak muhalefet edilemez. Doğruya “doğru”, yanlışa da “yanlış” diyebilen muhalefet özlemini mutlaka karşılamalısınız.
Partiler dar iktidar hesapları yerine Türkiye'yi düşünmeyi, milleti horlamamayı, değerlerini küçümsememeyi, hassasiyetlerine saygı duymayı, tercihlerini ciddiye almayı öğrenmek zorundadırlar.
Kavga ve gerilim istemeyen, barış ve refahı önceleyen, Türkiye'nin en hassas ve kırılgan döneminde, ferasetiyle herkese yol gösteren, kendine yol göstermesi gerekenleri de uyaran, Edirne’den Hakkâri’ye kadar büyük bir coğrafyada yaşayanların ortak değerlerini öne çıkaran, ayrışma yerine birlikteliği önemseyen bir Türkiye'nin var olması hepimiz için bir özlemdir.
Bu umudu hep birlikte korumak ve beslemekten başka bir seçeneğimiz yok.