Siyonist Aklın Esaretinde Dindarlık

İçinde bizim de bulunduğumuz tüm dünya, elleri böğründe küresel bir deneyin seyircisi olduk. Onlarca yıldır abluka altında olan yokluk içinde bir halk, çocuklarını, kadınlarını ve yaşlılarını aşağılık Siyonistlere feda ederek bir savaşı kazanabilir mi? Akıl alır gibi değil ama durum bu. Dördüncü ayın içindeyiz ama henüz Siyonist soykırımcıya dur diyecek bir güç çıkmadı, çıkamadı. BM salonlarımda kimi bireysel ve cılız tepkileri saymazsak, bırakın mani olmayı ortada eli ayağı düzgün bir tavır da yok.

Küresel düzeyde nasıl bir esaretin pençesinde olduğumuzu bize gösteren aziz Gazze şehitlerine selam olsun. Görmediğimiz prangaların bizi nasıl kazıklara çakılı tuttuğunu ancak böyle anlayabilirmişiz demek ki. Tarih, toplumların uyanması için kendini feda eden yeni bir nesle tanıklık ediyor.

Gazze ve Aksa Tufanı ile ilgili tüm dünyada onca başkan, bakan ve bürokrat on binlerce mil yol yaptı. Yüzlerce saat görüşmeler oldu. Sayısız makale, TV programı ve haberler yapıldı. Sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen ülke dışında tüm dünya devletleri İsrail’e sözde muhalefet ediyor. Ama sonuç değişmiyor, değiştirilemiyor.

Karşımızda savaşın 110. Gününde bile Çadır kampları bombalayan ve dünyanın tıs sesi bile vermekten korktuğu bir Siyonist barbarlık var. Türkiye dâhil İslam ülkeleri liderleri bu barbarlığın konuşarak durdurulacağına inanıyor. Ak Parti’li vekilin, kendileri açken ve durup dururken seyrü sefere mani oluyorlar diye eleştirdiği Husi’ler bile, Gazze’ye tüm İslam ülkelerinden daha fazla katkı sağladı.

Mısır tarafında Refah sınır kapısında, Siyonist barbarlar izin vermediği için on binlerce tır içindekilerle birlikte çürümeye terk edilirken, üç-beş kilometre içeride çocuklarımız açlıktan bağıra bağıra ölüyor. Ve utanmadan, sıkılmadan Aksa Tufanına katkı sağlayanlara laf sokuşturuyoruz.

Fas’lı düşünür Taha Abdurrahman, bir söyleşisinde aklı üçe ayırıyor. Sınırların engellediği soyut akıl, afetlerin müdahale ettiği engellenmiş akıl ve mükemmellik içinde yüzen destekleyici akıl. Taha Ramazan, 7 Ekim’de gerçekleşen başarının arkasında Allah tarafından “desteklenmiş akıl” vardır diyor. Ona göre ayrıca bu akıl, tüm maddi sınır ve olanakları aşmış ve kendisiyle birlikte herhangi bir günahın olmadığı, nur üstüne nur olan melek gibi yücelen katıksız bir imanla doludur.

Meseleye Taha Ramazan’ın tarifiyle, Allah tarafından desteklenmiş bir akılla bakamadığımız zaman, sınırların engellediği ya da afetlerin müdahale ederek dumura uğrattığı bir akılla yorumlamak durumunda kalıyoruz. Dumur, körelmek, duyarsızlık geliştirmek ve devamında da Siyonist akla teslim olmak demektir. Siyonist aklın teslim aldığı her bir bireyi, önce köleleştirip sonra da köpekleştirdiğini biliyoruz.

Tarih, Siyonist aklın köleleştirip, çer çöpe dönüştürdüğü cesetlerle doludur. Bugün, mazeretler üretip suçlamalar yaparak süreci yaşanan acısıyla baş başa bırakma günü değildir. Savaş cephede yapılır ve tüm dünya sivillerin yaşadığı çadırların bombalandığı bir savaşın barbarlık olduğunu kabul eder.

Türkiye olarak çadırların bombalanmasına mani olamıyorsak hiç değilse çocukların aç olarak ölmesine mani olalım. Refah sınır kapısında bekleyen on binlerce tırın girişi için risk alalım. Bu kadar insanlığı Gazze’nin yetimleri hak etmiyor mu?

İzzettin Kassam tarafından gerçekleştirilen 7 Ekim kutlu çıkışının, tarih açısından hangi kırılmaya ve kimi toplumlar için hangi izzetli bir dönüşüme milat olduğunu anlayabilmemiz, ancak Taha Ramazan’ın dediği gibi sınırların engelleyemediği, ablukadan kurtarılmış, mükemmellik içinde yüzen Allah tarafından desteklenmiş akılla mümkün olacak.

Bu akıl, köle ruhlu müntesiplere değil, adalet arayışında olan mücahitlere yakışır. Rabbim bizleri de onların yoldaşı kılsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.