Prof. Dr. Ali Akpınar
Sızlanma, şükret!
Her şartta, her zaman ve her bahane ile sızlanan bir toplum olduk. Sızlanma artarsa, şükretme azalır. Sızlanmayı alışkanlık haline getirdik. Her zaman ve her şartta sızlanma, doyumsuzluğun sonucudur.
Hastane köşelerinde hastalarımız sızlanıyor.Hep hastalıklar bizi buluyor, bir türlü iyi olamıyoruz diye.
Cezaevlerinde mahkûmlar sızlanıyor, ah kara bahtım, kahpe felek diye.
Esnafımız sızlanıyor, eskisi gibi kazanamıyoruz diye.
Fakirimiz sızlanıyor, sefalet içerisinde sürünüyoruz, kuru ekmeğe muhtacız diye.
Variyetli zenginimiz sızlanıyor, daha fazla kazanamıyorum, şu ihaleyi alamadım diye.
İşçi-memurumuz sızlanıyor, maaşlar eriyor, beklenen zam gelmedi diye.
İşveren-patronumuz sızlanıyor, bu işçilerin gözü doymuyor, daha ucuza işçi çalıştıramıyorum diye.
Ev hanımı kardeşimiz sızlanıyor, eskiyen mobilyaları değiştiremedik diye.
Kiracı sızlanıyor, başımızı sokacak bir evim olmadı diye. Katta oturan da sızlanıyor dört artı bir başımızı sokacak bir evimiz olmadı diye.
Otobüs-minibüsle yolculuk yapan sızlanıyor, şöyle ayağımı yerden kesecek bir arabam olmadı diye; Arabası olan da sızlanıyor, modelli bir arabam olmadı diye.
İşsiz kardeşimiz sızlanıyor, aradığım işi bir türlü bulamıyorum diye.
Çocuklarımız sızlanıyor, daha lüks evimiz, arabamız, oyuncağımız yok diye.
Eskiden kanaat diye bir hazine varmış, şimdilerde ondan hiç kimse nasiplenmemiş. Hiç kimse içerisinde bulunduğu hale kanaat etmiyor, hep daha fazlasını istiyor. Eskiden iki göz evi olanlar şükredermiş hallerine. İşi olan şükredermiş. Hasta olan, beterin de beteri var der haline rıza gösterirmiş. Arabası olan, ayaklarımı yerden kesiyor ya, bunu da bulamayan var der şükredermiş. Bir hocamız vardı, derste şu samimi ifadelerle bindiği bisikletin faziletini anlatırdı: Arkadaşlar, şu bisiklet ne büyük nimet. Evden çıkıyorum, hem oturuyorum hem gidiyorum gideceğim yere. İstediğim yere gidiyor, istediğim yerde duruyor. Benden ne su istiyor, ne yem istiyor. Bu nimete nasıl şükretmez insan!
Bardağın dolu tarafını gören, her şeyi hayra yoran, olan her şeyde hayır gören, beterin de beteri var, bunu da bulamayanlar var diye haline şükreden, kanaat zengini bu ruha sahip insanlara ne kadar ihtiyacımız var!
Rabbimiz buyuruyor:
İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryat eder. Bir iyiliğe uğrarsa onu herkesten meneder. (70/19-21)
Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman, o: «Rabbim beni şerefli kıldı» der. Ama onu sınamak için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: «Rabbim bana hor baktı» der. (89/15-16)