M. Ali Köseoğlu
Süleyman Okudan’ın ilişkileri
Selçuk Üniversitesi ile ilgili her zaman yazı yazmak mümkün olmuyor… Yarın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prof. Dr. Süleyman Okudan’ı tekrar atadığında, onun da basınla bu kadar alaka kuracağını sanmıyorum… Çünkü rektörlükte 2. dönemden sonrası yok…
Şunu açıkça söyleyeyim… Sayın Okudan hakkında ‘eleştirel’ yazı yazmak kolay değil, zor olanı. Çünkü seçimde bin 259 toplam akademisyenden bin 225’i oy kullandı ve bunlardan da 746’sı Okudan’ı destekledi…
Yani rüzgâra karşı durmak gibi benimkisi…
Rüzgâra karşı durmak derken, ‘eleştiri’ ve ‘olumsuz’ ayrımını iyi yapmak gerekiyor. Çünkü bir kişiyi eleştirdiğiniz zaman ‘olumsuz’ bir tavır aldığınız düşünülüyor.
Oysa böyle değil…
Süleyman Okudan da rektör olarak kamuoyunun önünde birisidir.
Gazetelerimizde onunla ilgili yüzlerce müspet haber çıkmıştır.
Kamuoyunun önünde olan kimseler, hem övgüye hem de yergiye kendilerini hazır tutmalıdırlar.
Ben Süleyman Okudan’ın üslubuyla “belden aşağı vuran yazılar” keleme almıyorum. İftira atmıyorum.
Hatta onun tenkit ettiğim yönleri kadar takdir ettiğim yönlerini de çekinmeden yazıyorum. Onunla ilgili sindiremediğim bir şey yok.
Bu şehirde rektör olarak kalsa da, yeniden hocalığa dönse de bir değerdir Konya için…
Şimdi…
Bazıları Sayın Okudan’ın kişisel ilişkileri marifetiyle üniversiteyi fevkalade geliştirdiğini söylüyor… Bunu ben de takdir ediyorum…
Mesela…
Üniversiteye Sabancı’ların yaptığı konservatuarı hepimiz takdir ettik.
Bu muhakkak hocanın kurduğu düzgün ilişkilerin bir neticesidir.
Fakat ‘ilişki’ dediğimiz şey asla tek taraflı olmaz.
Dilek Sabancı Konservatuarı yapılmaya başlandığı tarihlerde hocalarımız hangi bankadan maaşlarını aldıklarını hatırlasınlar…
Sonra bundan 4 yıl kadar önce üniversitenin maaş ödemelerini Akbank’a neden geçirdiğinin cevabını versinler…
Yani Sabancı’lar Selçuk Üniversitesi’ne yaptıkları konservatuarın masrafını yine Konyalılara ödetmişlerdir.
4 yıl boyunca üniversitede maaşlar Akbank vasıtasıyla ödenmiştir, çünkü ‘ilişki’ bunu gerektirir…
Konservatuarın bitmesiyle de ‘anlaşma bitmiştir’…
Rektör Okudan, nihayetinde maaşları Akbank’tan ödemek yerine Vakıfbank’tan ödemeye başlayarak yeni bir kaynak oluşturmuştur…
Yani yeni bir ilişki…
Bu yeni ilişkiden de Okudan’ın hocalara dağıttığı laptoplar doğmuştur…
Kişisel ilişki denilen şeyin neticesi işte budur…
Şimdi hoca, üniversitedeki herkese laptop verecekse ve bu vesile ile kişisel ilişkilerini daha da geliştirecekse bakarsınız Konya’da her eve bir laptop düşer…
Böylece üniversitenin şehirle bütünleşmesi de sağlanmış olur…
Keşke Konya’daki idarecilerin hepsinin kişisel ilişkileri Sayın Okudan kadar iyi olsaydı… Rektör yardımcılarının ilişkileri Okudan kadar iyi olsaydı keşke…
Prof. Dr. Kürşat Turgut’un ilişkileri iyi olsaydı da Okudan’ı bu kadar eleştirmeseydik. Keşke Prof. Dr. Dinçer Bedük ve Prof. Dr. Şefik Bilir de üzerlerine daha fazla yük alsalardı…
Keşke, bilimsel düşüncenin önünü açmakla görevli olan tüm hocalarımız, eleştiri hakkını bize çok görmeselerdi…
Kişisel ilişki çok önemlidir.
Şahsen Sayın Okudan’la kişisel olarak benim de ilişkilerim iyidir…
O rektörlüğünü yapar ben de gazeteciliğimi…
Bu iyiliğin devamını dilerim.